İZ GAZETE - Canlı yayında güncel gelişmeleri değerlendiren Murat Bakan, Çanakkale’de yapılacak olan Adalet Kurultayı’na dair bilgiler verdi. İzleyicilerden gelen soruları da yanıtlayan Bakan, gelen sorular üzerine belediyelere dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Bakan, “Belediye başkanı, 'ilçe başkanını ben seçeyim, ilçe yönetimini ben seçeyim, delegeyi ben seçeyim' dediği an o ilçe belediye başkanı bitmiştir. Ruhuna fatiha…” ifadelerini kullandı.

Bir izleyicinin İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde işten atılan işçileri sorması üzerine Murat Bakan, “Nerede adaletsizlik varsa, biz o adaletsizliğin karşısındayız” cevabını verdi. Bakan, şöyle dedi: “İzmir Büyükşehir Belediyesi ya da Cumhuriyet Halk Partili herhangi bir belediye fark etmez, bir adaletsizlik varsa biz bu adaletsizliğin karşısındayız. Bununla ilgili bir eylem oldu, sonra o eylem yapılmaktan vazgeçildi. Ben o zaman aradım, DİSK Ege Bölge temsilcisi Memiş Sarı ile görüştüm, konuyla ilgili nasıl bir çözüm üretilebilir diye… Kendi adıma şunu net söyleyebilirim Murat Bakan olarak: Nerede adaletsizlik varsa biz o adaletsizliğin karşısındayız. Ama peşinen büyükşehir belediyesini de mahkûm etmek istemiyorum. Çünkü dinlemedim, onların da gerekçeleri vardır. Ne konuşuldu, kendi aralarında ne yaptılar onu bilmiyorum. Varsa bir adaletsizlik biz o adaletsizliğin karşısındayız. Türkiye’de herkes için adalet isterken, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan işçi için adalet istememek olur mu? Bize yakışır mı? 450 kilometre yol yürümüşüz, Adalet Kurultayı yapıyoruz, burada eğer iş kazası geçirip engelli olduğu için işten atılan birisi varsa onun da yanındayım. Bunu net bir şekilde söyleyebilirim. Ama bunun aslını öğrenmek gerekir. Diğer tarafı da dinlemek gerekir adil olmak için, yoksa yine adil olmamış oluruz.”

İşte programın ilgili kısımları:

Ümit Kartal: Geçtiğimiz günlerde bir röportajınızda İzmir Büyükşehir Belediye başkanlığı için “Aziz Bey de olabilir, başka bir arkadaşımız da olabilir. Ama ben Aziz Bey’i başarılı buluyorum. Yeni gelecek kişi Aziz Bey olacaksa da üzerine koyan bir profil oluşturmalı” şeklinde bir demeciniz var. Açmak ister misiniz? İzmir nasıl yönetilecek? Belki isimleri de konuşarak…

Murat Bakan: Ben isim konuşmanın doğru bir şey olduğunu düşünmüyorum. Şu isim olsun, bu isim olsun saçma bir şey. Kim olacağı önemli değil, ne olacağı önemli. İzmir’de ne olacak, ne olmalı? Ben şöyle bakıyorum; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kente ilişkin bir takım beklentilerimiz var, hayallerimiz var. Nasıl bir İzmir hayal ediyoruz? 16. yüzyılda, 17. yüzyılda hem ticari olarak hem kültürel olarak, -o zaman 17. yüzyılda burada ticaret yapan levantlar 5 dil konuşuyorlar- dünya ile iletişim kanalları en açık kenti İzmir. Akdeniz’in en büyük liman kenti olan İzmir’in kültürel, sosyal hayatı inanılmaz güçlü. Amin Maalouf’un ‘Yüzüncü Ad’ diye bir kitabı var. Orada Sabetay’ın yaşadığı dönemde İzmir’e geliyor. Tanrının yüzüncü ismini yazdığı kitabı arayan bir İtalyan sahaf, 16. yüzyıldaki İzmir’i anlatıyor. Biz İzmir’de kültürün korunduğu, bizden sonraki nesillere de aktarılabilen, sürdürülebilir bir kent istiyoruz. Sadece insan için değil... İnsan için, kuş için, bitki için, ağaç için, doğa, dere, tepe için, maden için istiyoruz bunu. Her yer farklı güzelliklere sahip ama İzmir bir başka güzel. Dünyayı gezdiğinizde de görüyorsunuz. Bir tarafı Aydın’a Söke’ye varan Küçük Menderes, bir tarafı Bakırçay Havzası. Yılda 3 defa mahsul alınabilen verimli topraklar... İnciri, zeytini, tütünü, geçmişte pamuğu, onunla dünyaya açılmış bir kent. Kent kültürü itibari ile farklı etnisitelerin, farklı inanç kimliklerinin yüzyıllarca barışçıl bir şekilde bir arada yaşadığı bir arada olduğu kent. Bunu sürdürebilecek yerel yönetim politikasını, bizim adayımız kim olacaksa anlatır. Nasıl bir kent hayal ettiğini anlatır. Çevre ile ilgili beklentisi nedir? Nasıl çevre politikaları uygulayacak? Çevre ile ilgili hangi alt yapı yatırımlarını yapacak? Ulaşıma bakışı nedir? Ulaşım altyapısı ile ilgili beklentileri nedir? Ya da mevcudun üzerine ne koyacak?

'AKYURT'TA KEÇİ, BULGURCA'DA ZEYTİN FİDESİ DAĞITMIŞ'

Tarımsal kalkınma önemli. Çünkü nüfus metropollere, kent merkezlerine yığılıyor ve kent merkezi bir beton yığını haline dönüşüyor. Kırsalda nüfus kalmıyor. Kenti yaymak lazım… Orada yaşayan insanların sosyal ve kültürel olarak elverişli koşullarda, eğitim bakımından elverişli koşullarda, ekonomik bakımdan elverişli koşullarda yaşıyor olması lazım. Ödemiş’in herhangi bir köyündeki insana ya da Selçuk’un Çamlık Köyü’ndeki insana, Tire’nin herhangi bir köyündeki insana bu koşulları sağlayabiliyor olmamız lazım. Bu konular Sayın Aziz Kocaoğlu’nu başarılı bulduğum konular. Ben Aziz Kocaoğlu’nun eğrisine eğri, doğrusuna doğru diyebilecek bir insanım. Gidiyorsunuz köyde, bir dağ köyünde Akyurt Köyü’nde keçi dağıtmış. Bunu ben söylemiyorum. Bunu oradaki köylü söylüyor size. Başka bir köye gidiyorsunuz, Bulgurca Köyü’nde zeytin fidesi dağıtmış, o fideler öyle kaliteli fidelermiş ki oradaki zeytinyağının asitliği en düşükmüş. Bunu bana köydeki insan, köydeki kahvehanedeki insan söylüyor. Dolayısıyla yaptığı olumlu şeyleri destekleyen, bunun üzerine bir şeyler koymasını sağlayan bir bakış açısıyla bakmak lazım.

'KENTLİNİN SÖYLEDİKLERİNİ DİKKATE ALACAK MI?'

Aziz Bey’in ürettiklerini, yaptıklarını tespit ve takdir edip üzerine ne koyacağımızı ya da eksiği var ise o eksikliği nasıl telafi edeceğimizi konuşmalıyız. Vardır eksiklikleri elbette, o eksikliklerin de alanlarının tespiti yapılıp nasıl kapatabileceğimize yoğunlaşmak lazım diyerek Türkiye’de bir yerel yönetim politikası İzmir üzerinden konuşulmalı. Yoksa Ahmet olacak, Mehmet olacak hiç önemi yok. Aziz Kocaoğlu olabilir, olmayabilir. Kim olacaksa, kentle nasıl ilişki kuracak, katılımcı, demokratik kanalları işletecek mi, kentlinin söylediklerini dikkate alacak mı, karar alma sürecine sivil toplum örgütlerini, kentliyi, o kentte yaşayan insanları katacak mı? Bunlar önemli… Tüm bunları anlatabilen, bunu yapmayı hedefleyen bir yerel yönetici İzmir’i yönetmeli. Ben bunu söylüyorum. Ve Türkiye’nin rol model kenti olmalı İzmir.

'90 DAKİKANIN EŞİ BENZERİ YOK'

Ümit Kartal : Öyle bir arzu var, örneğin Eskişehir’den bir model çıkması İzmir’e dair de beklentiyi arttırıyor.

Murat Bakan: O konuda İzmir’e haksızlık etmeyelim, Eskişehir’in ölçeği ile İzmir’in ölçeği bir değil. Ne yüzölçümü bakımından ne nüfus bakımından ne de ekonomik olarak. Dolayısıyla Eskişehir’de kent merkezi dediğiniz yerde yaratabileceğiniz inanılmaz şeyler olabilir. Orayı yeniden var edebilirsiniz. Ama İzmir kent merkezi dediğinizde bir ucu Çiğli’den başlıyor, bir tarafı Buca, bir tarafı Bornova, bir tarafı Güzelbahçe’ye kadar gidiyor. Çok geniş. Eskişehir örneği ile İzmir’i mukayese etmemek gerekir. İzmir’in de yaptığı iyi şeyler var, 90 dakikanın eşi benzeri yok. Ben sadece bunu Sao Paulo’da gördüm. Bir biletle, kenti kırmızı ve mavi hat diye ikiye ayırmışlar, istediğin yere gidebiliyorsun. Ve Sao Paulo dünyanın en büyük kentlerinden birisi, hem nüfus bakımından hem de yüzölçümü bakımından çok büyük bir kent. İzmir’de de 90 dakika kentin tamamında uygulanabilen bir şey. Bunu kente ve belediyeye yük olarak görmemek lazım. Seni ayırıcı kılan özelliğin bu, yerel yönetim olarak...

'O BELEDİYE BAŞKANI BİTMİŞTİR'

Ümit Kartal: Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı uyarıları oldu belediye başkanlarına, ‘Kongre kurultay döneminde, gücünüzle müdahale etmeyin, delegelere müdahale etmeyin’  şeklinde. Bu uyarıyı nasıl değerlendirebiliriz? Böyle bir tehlikeyi İzmir için görüyor musunuz?

Murat Bakan: Bir siyasi partinin üyesi, delegesi, ilçe örgütü, il örgütü, milletvekili; bunlar parti politikalarını oluştururlar. Aşağıdan yukarıya doğru parti politikaları tartışılarak gelir. Danışma kurullarında, ilçe kongrelerinde, kurultaylarda birbirinden beslenirler. Bir ideolojik perspektifle bakarız dünyaya. O perspektiften dolayı örgütle haşır neşir oluruz milletvekilleri olarak. Belediye başkanı da öyledir. Ama belediye başkanı bir taraftan da sadece kendi örgütü ile değil aynı zamanda halkın tamamının sorunlarıyla ilgilenir, o sorunları çözer. Partinin oluşturduğu parti politikalarını o kentte uygulayarak, o kentin tüm yaşayanlarına hizmet götürmeyi hedefler. Benim belediye başkanından beklediğim budur. Belediye başkanı; 'ilçe başkanını ben seçeyim, ilçe yönetimini ben seçeyim, delegeyi ben seçeyim' dediği an o ilçe belediye başkanı bitmiştir. Ruhuna fatiha... Senin paradigman kardeşim il örgütü, ilçe örgütü, delege değil; senin paradigman yerel yönetim paradigması olmalı. Belediye başkanı örgütten adamını yardımcı yapmış. Yapsın. Vasıfları uygundur, eğitimi uygundur, yerel yönetici olmaya uygundur. Onun da bir hayali vardır, o hayal üzerine gelmişlerdir, yapsın. Ama dönüp o başkan yardımcıları üzerinden, müdürler üzerinden, elindeki kamu gücüyle örgüte müdahale edemez. Bizim zaten AKP’de karşı olduğumuz ne? Tek adam, her şeyi belirleyen bir kişi, bir ideoloji yok, bir düşünce yok, tartışan insan yok, liyakat yok... Bana bağlı olsun, benim adamım olsun, yarın benim yeniden seçilmeme etkide bulunsun.

'GENEL BAŞKANIMIZIN UYARILARINI DİKKATE ALMALARINI SÖYLÜYORUM'

Benim öyle bir derdim yok. Ben İzmir’de 1. Bölgede yarın tekrar ön seçime girerim, Selçuk’ta da giderim anlatırım kendimi, Çeşme’de de kendimi anlatırım. Yani örgüte hakim olma düşüncesi sakat bir düşüncedir. Genel Başkanın vurguladığı bu... Ben aynı çizgide sayın genel başkanımızın uyarılarını dikkate almalarını söylüyorum. Bunu yapan belediye başkanı bitmiştir. Bunu yapan belediye başkanının derdi belediye başkanlığını korumaktır, muhafaza etmektir. Derdi halka hizmet etmek değildir. Derdi rol model bir belediye yaratmak değildir. Sen rol model belediye yarattığın zaman, tüm Türkiye seni parmakla gösterdiği zaman, senin başka bir şeye ihtiyacın olmaz. 'Bizim en başarılı belediyemiz İzmir’de şu ilçe belediyesi, şu belediye' dedirttiğin zaman senin başka bir şeye ihtiyacın olur mu? Bundan daha büyük onur var mı? Yok. Sen bunu yaratamıyorsun demek ki dönüyorsun ilçe kongresine müdahale etmeye çalışıyorsun. Bunu yapıyorlar diye söylemiyorum. Sadece bu anlayışı eleştirmek için söylüyorum.

Editör: Haber Merkezi