ÜMİT KARTAL / İZ GAZETE - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, TMMOB’a bağlı Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’nın İzmir’in Seferihisar ilçesinde gerçekleştirdiği 16. Yaz Eğitim Kampı’nda genç harita mühendisleriyle buluştu. Kampın, ‘Kentsel değerler ve kent yönetimi’ oturumunda konuşmacı olan Aziz Kocaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra yaşadığı sürece dair kısa bir sunum yaptı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen harita mühendisleri, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’nın yöneticileri ve Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in dinleyici olarak katıldığı oturumda Aziz Kocaoğlu son yaşananlara dair de çarpıcı açıklamalarda bulundu. Konuşması sonrasında mikrofonu dinleyicilere devreden Kocaoğlu, gelen soruları yanıtladı. Kocaoğlu, Belediye Başkanlığı'nı bıraktıktan sonra kitap yazacağını ve anılarını o kitapta anlatacağını söyledi.

‘İZMİRLİLER BİZE UZUN SÜRE TOLERANS GÖSTERDİ’

Kocaoğlu, sunumunda şu ifadeleri kullandı: “Yerel yöneticiliğin maalesef ülkemizde eğitimi yok. Herkes belediye başkanı olmak istiyor, seçilen koltuğa oturuyor ve ilk günden itibaren ‘Ben şimdi ne yapacağım’ diye düşünmeye başlıyor. Kapasitesi, dünya görüşü ve tecrübesi oranında bir şeyler yapmaya çalışıyor. Biz Bornova’da Belediye Başkanlığı sürecine başladığımızda, iki yıl aday olarak değil, parti yöneticisi olarak ‘Bornova nasıl ayağa kaldırılır, yaşam standardı nasıl arttırılır?’ bunu çalıştık. 65 gün Bornova Belediye Başkanlığı yaptım. Biz Büyükşehir’e geldiğimizde, Bornova Belediye Başkanı olmadan önce Büyükşehir’in kapısından girmemiştim. İzmirli hemşerilerimiz bize ciddi ve uzun bir süre öğrenme dönemi için tolerans gösterdiler. Biz de bu toleransı istedik, hakkımız vardı çünkü hazır değildik. Başkanımızın vefatından sonra emanetçi olarak gelmiştik.”

‘İLK İŞİMİZ EKONOMİK GÜCÜMÜZÜ ARTTIRMAK OLDU’

“İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin strateji planını 1 senede yaparak, yol haritamızı belirledik. Yerelde kalkınmayı, kenti kalkındırmayı İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin görevi olarak nitelendirdik. Bütün projelere bu gözlükle baktık. 2005’te yaptığımız planla 2017’ye geldik. Bizim dönemimizde Belediye Başkanı’nın şanı şerefi, Belediyeyi ne kadar borçlandırdığıyla ölçülürdü. Çok borçlanan çok çalışır anlamında… Ahmet Piriştina başkanımın o dönem kendi partisi iktidarda olmasına rağmen borcu yoktu. Finans yapımızı sağlamlaştıramazsak, biz burada belediye başkanlığı yapamaz, bu kente hizmet edemeyiz, o zaman bizim ilk işimiz ekonomik gücümüzü arttırmaktır dedik. Şuanda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin finans gücü, Türkiye hazinesinin kredi değerlendirme kuruluşları nezdinde 9 basamak üstündedir. Her iki değerlendirme kuruluşundan aldığımız not da AAA’dır. Bize gelen müteahhit ‘parayı geç alırsam diye fiyat vermiyor. Parayı peşin alacağım diye fiyat veriyor. Tüm süreç de bizde şeffaf işliyor.”dedi.

‘KATILIMCI BİR ANLAYIŞLA KENTİMİZİ YÖNETİYORUZ’

“Sadece oya dayalı demokrasi bir anlam ifade etmiyor. Dünya bugün katılımcı demokrasinin uygulanmasını yaşıyor. Biz de İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bütün yaptığımız projelerde katılımcı bir yönetim anlayışıyla kentimizi yönetiyoruz. Projeyi masaya yatırıyoruz, her türlü eleştiri ve irdelemeyi alıyor, doğrusunu buluyoruz. Bu sahiplenilmeyi sağlıyor, hata payını minimuma indiriyor. İzmir’in sendika temsilcilerinden, oda temsilcilerin, iş adamlarına varıncaya kadar, tüm temsilcilerini her ayın son Perşembe günü Hava Gazı Fabrikası’nda toplayarak İzmir’i konuşuyoruz. Tüm kanaat önderlerinden fikir alıp, bilgilendirme yapıyoruz.”

‘KARBON SALINIMINI YÜZDE 20 ORANINDA DÜŞÜRMEYİ TAAHHÜT EDİYORUZ’

İhaleleri iptal edilen projelerden örnekler veren Kocaoğlu, “Çok engelli koşuyoruz ama yine de yolumuza devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı. İstanbul’da otel doluluk oranının kış aylarında yüzde 40 ilen İzmir’de yüzde 80 olduğunu kaydeden Başkan Kocaoğlu, projeleri yaparken mutlaka ve mutlaka sürdürülebilir olması ve çevrenin yeniden kazanılmasının göz önünde tutulması gerektiğini söyledi. “Türkiye’de karbon salınımını yüzde 20 oranında düşürmeyi taahhüt eden tek kentiz” dedi.

‘KİMİN BU KENTE ŞAŞI BAKTIĞINI GÖSTERDİLER’

Başkan Kocaoğlu, İZBAN krizinin ve 9 Eylül'de yaşananların sorulması üzerine, “Bu konu basında sosyal medyada yeteri kadar yer aldı. Ben olaydan sonra bir basın bülteni açıkladım. Burada buna girersek siyasete girmiş oluruz. Dün Alsancak’ta olanlar ve Gündoğdu Meydanı’nda olanlar, 9 Eylül kutlamalarında olanlar, kimin ne yaptığını, kimin bu kente şaşı baktığını kendi duruş ve davranışlarıyla gösterdiler.”dedi.

BAŞKA SEÇENEK YOK: TIRMALAYA TIRMALAYA…

“13 buçuk senedir İzmir Büyükşehir Belediyesi, belediyenin görevleri içerisinde sayılabilecek hiçbir projeye bir kuruş destek almamıştır. İzmir vilayetinin merkezi hükümetten aldığı bedel 13 buçuk milyar liradır. Bu almamız gereken zorunlu bedellerdir. Bunun dışında bir kuruş destek almadık. Göreve başladığım günden bu güne merkezi hükümetten ben sadece imza istedim. Ne yaptı merkezi hükümet? Bölünmüş yol yaptı. Onun da masraflarını büyük oranda İl Özel İdare’den kullandı. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin 13 buçuk yıldır İzmir’e yaptığı yatırım İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden daha küçük. Bu hiçbir yerde olmaz. Şuanda biz, merkezi hükümetten daha fazla yatırım yapıyoruz. Benim partim iktidarda olsaydı, ben de zaman zaman kendi kendime soruyorum, biz bu kadar yatırım yapıp başarılı olamazdık. Çaresizlik, sıkışmışlık çare ürettiriyor. Önünde başka bir seçenek olmadığı için tırmalaya tırmalaya ilerlemeye çalışıyorsun.”

KENTSEL DÖNÜŞÜM

“Türkiye’de kentsel dönüşüm, cılız olarak 2004 seçimleri öncesinde konuşuldu, 2009 seçimleri öncesinde pik yaptı. Doğru tespit edilmiş bir ihtiyaçtır. Kentsel dönüşüm iki yasa ile gerçekleşiyor. 6306 sayılı yasayı, mülkiyete tecavüz yasası olarak tanımlıyorum. Adil uygulanması ve vatandaşın hakkının korunması bu yasa ile mümkün değildir. Biz belediye yasası ile yapıyoruz. Bir konuda iki yasa olmaması gerekir. Vatandaşın mülkiyet hakkını koruyacak bir düzenleme gerekmektedir. İlk projeyi 8 senede gerçekleştirdik. 7-8 yerde çalışıyoruz ama en son noktaya geldiğimiz yeri örnek vereyim;  Uzundere’de yüzde yüz uzlaşma… Ne müteahhit ile çarpık yapı sahibi muhatap olacak, ne de tam tersi… Bizim yaptığımız uygulamada 3000 küsür konutluk bir proje Bakanlar Kurulu’nda… Projenin her şeyini yaptık. Alt yapısını biz üstleniyoruz. İlk defa alt yapıyı tünel sistemiyle gerçekleştireceğiz, biz üstleniyoruz. Vatandaşın hepsi tapularını belediyemize devretti. Tüm vatandaşlarla konuştuk ve mutabık kaldık. Sonra ihaleye çıktık, oranımız vatandaşa vereceğimiz orandır. Belediyeye bir kuruş kalmayacaktır. Orada da siyasi baskı ile karşılaştık. Sadece bir müteahhit ihaleye girdi. Şuanda inşaatların kabası bitmek üzere… O bölgede şimdi ikinci ve üçüncü etap ihalelere çıkıyoruz. Bu yöntem bize göre en adil yöntemdir. Bunu Türkiye Cumhuriyeti’nde uygulayan başka kurum yoktur. Gültepe’deki sonradan Samsun Caddesi olan derenin, yol yapılması için 26 milyon lira para harcıyoruz. Bunların düzeltilmesi için teşvik verilebilir. Bu konuda Türkiye’ye örnek olduğumuzu düşünüyoruz.”

‘BELEDİYE BAŞKANLIĞINI BIRAKIP, BUNLARI YAZMAK GEREKİR’

CHP’nin aldığı oy oranlarının İzmir’de neden azaldığının sorulması üzerine, Kocaoğlu şöyle cevap verdi: “2014 yerel seçimlerinde Yüksek Seçim Kurulu bir karar aldı. Bir partiden aday olanlar, başka bir partiden belediye başkanı olamıyordu. Bunu serbest bıraktılar. Eski belediye başkanlarımız başka partilerden ilçelerde adaylıklar koydu ve yüksek oylar aldılar. Hemen hemen her ilçemizde oldu bu. Bunun biraz etkisi olabilir. Özellikle yüzde 49.99’da bıraktılar. Esas amaçları yüzde 50’nin altında bıraktılar. 2014 seçimlerinde il seçim kurulunda, şuanda AKP’nin milletvekili olan o an yöneticisi olan adamı Konak Emniyet Müdürü korudu. Aynı müdür beni dışarı çıkardı. Vakit evvel bu başkanlığı bırakıp, bu yaşanmış gerçekleri yazmak gerekir.”

'BU İŞ BULAŞMADIĞI GİBİ, YARIN BAŞKA İŞLER DE BULAŞMAYACAK'

“15 Temmuz’dan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı malum şahısları koruyor diye gazetelerde haber çıkarmaya çalıştılar. Biz dedik ki kardeşim, bizim bu işlerle alakamız yok ki koruyalım. Şuanda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 26 bin kişi çalışıyor. Bizde toplam 5-6 kişiyi geçmedi. Bunların da büyük çoğunluğu geri döndü. Bizim belediyeyi yönetme ilkelerimiz belli. Doğru karar vermişiz, doğru bir yönetim anlayışımız varmış. Bize bu iş bulaşmadığı gibi, yarın başka işler de bulaşmayacak. Sağlam durduğunuz zaman hiçbir pislik size bulaşmaz. Bu arada bu iş muhalefeti, muhalif olanı susturmaya yöneldi. Bu eğilimleri görüyoruz.”

ALAÇATI, URLA, SEFERİHİSAR, KARABURUN…

"‘Yavaş şehir’ değerlendirmesini başından beri sayın Tunç Soyer’le beraber yaptık ve yatırımlarını da beraber yapıyoruz. Alaçatı’da yığılma var. Bunu 3-4 sene önce tespit ettik. İzmir’e Alaçatı için gelen potansiyeli, Urla, Seferihisar, Karaburun’da, yani Yarımada’da tutmayı hedefledik. Yarımada’nın cazibesini arttırmak için çabalıyoruz. İzmir’in kalkınması projesi içerisinde Seferihisar’ın ‘yavaş şehir’liği de var, Alaçatı’nın yoğunluğu’nun azaltılması da var, Karaburun’un cazibesini arttırmak da var."

‘BENDEN İYİ YAPACAK ARKADAŞLAR VAR’

Kendisinden sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na hazırladığı biri olup olmadığının sorulması üzerine Kocaoğlu şöyle dedi: “Bugün 22 tane Belediye Başkanımız var. Hepsi birbirinden kıymetli. Burada genel merkezin belirleyiciliği var, bizim fikrimiz alınır alınmaz o ayrı konu. Hepimiz birbirimizden öğreniyoruz. Yaşam boyu bu işi yaptığımız sürece de karşılıklı olarak öğreneceğiz. Ben benden iyi yapacak arkadaşların olduğunu biliyorum ve buna inanıyorum.”

‘ULAŞIM VE SU ÜCRETSİZ OLAMAZ, BELEDİYE İFLAS EDER’

İzmir’de ulaşımın ve suyun ücretsiz olup olamayacağına dair soruya ise Kocaoğlu net cevap verdi: "Bu mümkün değil"  Kocaoğlu, “Bugün ulaşıma İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin sübvansiyonu yıllık 600 milyon liradır. ESHOT’a İZULAŞ’a, vapurlara çarkın dönmesi için bu parayı koyuyoruz. Ne suyun, ne otobüsün bedava olmasına İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gücü yetmez, iflas etmez.” dedi.

‘KÜRT SORUNU’NA HARİTA OLUŞTURMADAN 2019 SEÇİMLERİNDE HEZİMETE YÜRÜNÜR’

“Kürt Sorunu’nu Cumhuriyet Halk Partisi’nden başka hiç kimse açık yüreklilikle ve samimiyetle tartışamaz. Bu kurucu irade olmasından gelmektedir. Herkesin kırmızı çizgilerini açık açık koyacağı şekilde, bir uzlaşı kültürünün oluşturulması ve yol haritalarının belirlenmesi gerekir. Bu konularda yol haritası belirlenmeden 2019 seçimlerine yürümek, hezimete yürümektir. Türkiye 5 senede toparlanır, 10 senede dünyanın en saygın ülkesi olur.”

Editör: Haber Merkezi