YAĞIZ BARUT - İZ DERGİ/ Seferihisar Belediyesi’nin internet sayfasında Başkan Yetişkin için, “İdeal bir toplum ve güzel Seferihisar için siyaseti hep önemsedi” ifadeleri kullanılmış. Biz de söyleşimizi bu cümle üzerine kurguladık; çocukluk ve ilk gençlik yıllarında ‘güzel Seferihisar’ için kurduğu hayaller, siyasete bakış açısı, başkan olarak yaptıkları…


İZ DERGİ'NİN AĞUSTOS SAYISINA ERİŞMEK İÇİN DOSYA LİNKİNE TIKLAYINIZ

izdergi-temmuz2021-int.pdf


‘HAYATIM, SİYASETİN İÇİNDE GEÇTİ HEP’

Sayın Yetişkin, siyaseti, yaşadığınız yeri dönüştürme sanatı olarak mı görüyorsunuz? Bu yüzden mi çocukluktan itibaren siyaset içindesiniz?

Gayet tabii… Benim kendime ait birçok iş ve iş yerim oldu ama hiçbir zaman kendi işimi yapamadım. Kahvehanem, sanayide tel baskı imalâthanem, mandalina bahçelerim ve zeytinliklerim vardı ama hiçbirisiyle kendim ilgilenemedim. Çünkü benim hayatım hep siyaset içerisinde geçti.

Elimde sihirli değnek yok ve hiçbir zaman olmayacak ama ‘kendi yaşadığım yeri siyasetle değiştirebilirim’ diye düşündüm hep. Seferihisar ticari, sosyal, ekonomik, kültürel vb. her yönden daha iyi yerlerde olsun diye çalıştım, çalışmaya devam ediyorum. Bunun için küçük yaşlarda siyasete girdim ve devamlı siyaset içinde kaldım.

‘SOKAKLARA BAYRAK ASARAK BAŞLADIM’

Nasıl girdiniz peki siyasete? Ailenizin etkisi var mı?

Ben çocukken babam ve annem CHP’de ilçe yönetimindeydiler. Ben de 13-14 yaşlarındayken sokaklara parti bayraklarımızı asarak başladım, 17 yaşında gençlik kollarına katıldım ve ilk seçimde başkan oldum. Daha sonra ilçe yönetimine geçtim ve ilçe başkanlığı yaptım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’ın Seferihisar’daki belediye başkanlığı döneminde yaklaşık 9-10 yıl CHP İlçe Başkanlığı yaptım. Son olarak da Seferihisar’da belediye başkanı oldum ve şimdi çocukluk hayallerimi gerçekleştirmeye başladım.

‘ÇOK HEYECANLANMIŞTIM’

Neydi o hayalleriniz? Seferihisar nasıl bir ilçeydi çocukluğunuzda?

O zamanlar kendi içine kapalı 10-15 bin nüfuslu bir ilçeydik. Mesela şuanda çok meşhur olan Sığacık bir balıkçı kasabasıydı ve ismini bilen yoktu. Mandalinadan ve tarımdan da insanlar geçimini sağlardı ama bugün baktığımızda turizm çok öne çıkmaya başladı. Turizmle de Tunç Başkan döneminde tanıştık. O dönemlerde turizmi sadece büyük oteller yapıyordu, onlar da tam pansiyon olduğu için esnafa katkısı olmuyordu. Biz de gençliğimizde ‘keşke turizmden de para kazanabilsek’ diye hayal ediyorduk. Mesela hemen karşımızda Yunanistan’ın Samos Adası var, elimizi uzatsak yetişeceğiz o kadar yakın ama bugüne kadar hiçbir irtibat sağlanamamış. Tunç Başkan sağ olsun, Samos-Seferihisar feribot seferlerini başlattığında çok heyecanlanmıştım. ‘Çocukluk hayalim gerçek oluyor’ diye düşünmüştüm. Hatta ilk feribot seferine de katılma fırsatı buldum. Yine Tunç Başkan döneminde başlayan ama açılışı bize nasip olan bir kalıcı gümrük kapısı hayalimiz vardı. Daha önceden Türkiye’ye yatla, tekneyle gelen kişiler bizi tercih etmiyordu çünkü gümrük kapısı olmadığı için gelenler vize almak için Çeşme Limanı’na gitmek zorunda kalıyordu. Şimdi kalıcı kapı olduğu için rahatlıkla bizi tercih ediyorlar, turizm bu şekilde gelişmeye başladı. Yine yerli turistler de en büyük geçim kaynaklarımızdan bir tanesi oldu.

‘SEFERİHİSAR ARTIK TERCİH EDİLİYOR’

Çocukluğumda aklımda olan şeylerden birisi de üretici pazarlarıydı. Çok iyi hatırlıyorum; üreticimiz yetiştirdiği malı İzmir Hali’ne götürürdü, borçlu dönerdi. Tunç Başkanımızın başlattığı ve bizim üstüne ekleyerek devam ettirdiğimiz üretici pazarları sayesinde İzmir halkının buraya gelmesini sağladık. Yöresel lezzetleri ön plana çıkardık, insanlar Seferihisar’ı tercih etmeye başladılar. Bugün Çeşme ekonomik anlamda çok çok yüksek ama Seferihisar’a gelen tatilci bütçesine göre her türlü imkânı buluyor. Bizim her türlü misafiri ağırlama şansımız var. Mesela biz, Sığacık’ın bu noktaya geleceğini hiç hayal etmezdik. Sığacık Kaleiçi şimdi turizm merkezi haline geldi. Bunda geçmiş dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz Kocaoğlu’nun da payı var tabii. Restorasyon ve peyzaj anlamında yapılanlar, ev pansiyonculuğunu geliştirdi. Özetle şunu söyleyebilirim; tarımda, turizmde, tarihi ve kültürel değerler anlamında gençlik hayallerim bir bir gerçekleşiyor.

‘AYNI ASMANIN KORUKLARIYIZ’

Aziz Kocaoğlu’nun ve Tunç Soyer’in isimlerini dile getirdiniz. Siyaseten, ‘Sürekliliğin bir parçasıyım’ diyorsunuz o zaman değil mi? Hikâye aslında topyekûn yazılıyor.

Tabii ki öyle. Biz aynı asmanın koruklarıyız. Bizim düşünce yapımız aynı olduğu için güzel olan şeyleri devam ettiriyoruz. Dediğim gibi Sığacık eskiden balıkçı kasabası olarak görülürdü, kadınlar kocasının eline bakardı eve bir şeyler getirsin diye… Şimdi istisnasız herkes para kazanıyor. Kadınlar ovadaki otları toplayıp satıyor ya da o otlardan börek yapıp satıyor. Her şey para etmeye başladı. Çok önemli bir canlılık oldu ilçemizde. Bunların hepsini de biz birlikte yaptık.

KATMA DEĞERİ YÜKSEK KENT

‘Her şey para etmeye başladı’ dediniz ya, aslında Seferihisar’ın en önemli özelliği sanırım bu. Ürünlere katma değer de katıyorsunuz siz…

Aynen öyle. Örneğin; mandalinayı yaş sebze olarak satmak artık çok gelir getirmiyordu. Yaptığımız Ar-Ge çalışmaları sonrasında ‘mandalinayı kurutalım’ dedik. 10 kg mandalinadan 1 kg kuru mandalina elde ediyoruz fakat katma değeri çok yüksek… 1 kg kuru mandalina 70-80 lirayken 10 kg yaş mandalinanın ise değeri geçen sene 20 liraydı… Bu ürünümüzü seri üretime alıp tüm Türkiye’ye yaymak ve okul kantinlerine koyup öğrencilerin sağlık gıda yemesini de sağlamak istiyoruz. Mevsimine göre enginar, zeytin kurutuyoruz. Tabii yöremizde en bol bulunan mandalinaya daha çok önem veriyoruz.

Mesela lavanta… Tunç Başkan döneminde Turgut Köyü’nde belediyeye ait 2 buçuk dönümlük bir araziye lavanta ektik. Lavantanın yağını aldık, sabunlar yaptık, parfümeri sanayiinde kullanılmasını sağladık. Öte yandan lavanta tarlalarında düğün fotoğrafçılığı üzerinden bile yurttaşımız artık para kazanmaya başladı. Evlenecek ya da nişanlanacak insanlar, müthiş bir görsel şöleni olduğu için dış çekimlerini lavantaların arasında yapıyor. Lavanta tarlası sahibi de bunun için kiralama ücreti alıyor.

Karakılçık buğdayında da benzer bir hikaye var. Tohum takas şenliklerinde tülbentin içine sarılmış bir avuç buğday aldık. Bunun, Türkiye’nin hiçbir yerinde bulamayacağımız atalık karakılçık buğdayı olduğunu anladık. İlk olarak bu tohumu saksı gibi bir şeyin içine diktik, sonra 500 m² bir yere diktik. Şuan Seferihisar’da 600 dönümlük arazide karakılçık buğdayı hasadı yapılıyor. Ayrıca Tire ve Menemen ovalarında da Büyükşehir katkılarıyla bu tohum ekiliyor. Bunun gelişmesinden ve dağılmasından da mutlu oluyoruz, çünkü çok sağlıklı bir gıda. Yaptığımız en iyi işlerden birisi bence budur. Karakılçık, Seferihisar’da artık birçok evin geçim kaynağı haline gelmiş bir ürün oldu.

‘SORUMLULUĞUMU ÇOK İYİ BİLİYORUM’

Seferihisar, değerini siyaseten de ortaya koydu aslında… Koltuğu devraldığınız Tunç Soyer bugün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı, bunun sizin üzerindeki sorumluğu nedir?

Koltuğu devraldığım başkanımın sorumluluğunu çok iyi biliyorum ve elimden geldiği kadar da halka yansıtmaya çalışıyorum. Vaatlerimizi yerine getirmek için çabalıyorum. Ülkedeki ekonomik kriz izin vermediği noktada da Tunç Başkanımızdan destek isteyebiliyorum. Bu anlamda çöp sorunundan tutun konut sorununa kadar tüm sorumluluklarımın gece gündüz takibindeyim. Burada yeri gelmişken tüm belediye çalışanları arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim, beni hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Çünkü bu bahsettiğimiz sorumluluk sadece benim değil, onların da sorumluluğuydu. Hepsi elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor.

‘BİZ BUNA ASLA İZİN VERMEYİZ!’

Tunç Soyer ve sizin döneminizin kıyaslamaları yapılıyor mu? Çünkü bu konu siyasi istismara çok açık!

Biz buna asla izin vermeyiz. Ne Tunç Başkanım ne de ben, isimlerimizi başkalarına kullandırtmayız. Bugüne kadar Tunç Başkanım ne yaptıysa her şeyiyle arkasındayım. Kendisi de benim Seferihisar’da yaptıklarımın arkasında durdu ve durmaya devam edeceğine inanıyorum. Bizim aramızda yarış asla ama asla olmaz. Öyle bir kıyaslama yapacak olanlara da gereken cevabı veririz. Seferihisar’da yapılan tüm iyi işleri sürdürmeye devam ediyoruz, yarım kalanları da yine Tunç Başkanımın desteğiyle tamamlıyoruz.

‘SONRAKİ DÖNEMİ YÜZDE 64’LE ALIRIM’

Peki belediye başkanı olarak nasıl bir hizmet anlayışı sürdürüyorsunuz? Önümüzdeki dönem için iddianız var mı?

Seçimi kazandığım akşam, ‘herkesin belediye başkanı olacağım’ diye söyledim. Böyle bir başkan olduğumu da bugün herkes söyler. Çünkü biz, hizmet üretirken partilere bakmayız. Zaten bunu ayırmanız da mümkün değil, bu sokakta şu partili var, bu sokakta bu partili var denir mi! Kapım herkese açık, kimseden çekinmem. Başka partilerin ilçe başkanlarıyla rahatlıkla konuşup bir araya gelebilirim. Bu yüzden de partimizin oyları artıyor. Bu konuda iddialıyım; yüzde 54 ile kazandık ama bir sonraki dönem yüzde 64 ile kazanırım. Çünkü kimseyi kimseden ayırmadan hizmet ediyorum. Ayrıca kimseye faydasının olmayacağını bildiğim için de kavgalara asla dahil olmuyorum. Seferihisar’da bir şeyleri başaracaksak eğer birlikte başaracağız.

‘HALKIN PARASI İÇİN 3 KERE DÜŞÜNÜRÜM’

Ayrıca şunu da söyleyeyim. Seferihisar Belediye Başkanı olduğum günden beri tasarruf tedbirleriyle yaşıyorum. Halkımızın parasını harcarken ne kadar titiz davrandığımızı herkes bilir. Kendi paramı bu kadar kıymetli harcasaydım, bu kadar hesaplı davransaydım şimdi çok farklı bir zenginliğim olurdu. Ama halkın parasını harcarken bir değil üç kere düşünüyorum. Çok şükür alnımız açık, akşam yattığım zaman rahatlıkla uyuyorum. Kimseye de verilemeyecek bir hesabımız yok.

‘AÇLIĞIN VE SAĞLIĞIN TASARRUFU OLMAZ’

Partinizin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da tüm belediye başkanlarından böyle bir anlayışı istiyor zaten.

Aynen öyle… Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu her zaman söyler; ‘İlçenizde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek’ diye. Bizim pandemiden önce ortalama 300 kişilik sosyal yardım desteğimiz vardı. Bu aylık olarak yapılan rutin bir destekti. Pandemi sürecinde ise bu sayı bin 200’e çıktı. Ne yazık ki ülkemizde yoksulluk arttı, işsizlik aldı başını gitti. Ama biz, ihtiyacı olan her eve girmeye çalışıyoruz. Az önce ‘halkın parasını dikkatli harcıyorum’ dedim ama şunu da vurgulamış olayım ki açlığın ve sağlığın tasarrufu olmaz. Bunlardan kısamazsınız.

‘CİTTASLOW, KONTROLLÜ BİR BÜYÜME SAĞLAR’

Cittaslow (Sakin Şehir) ile bitirelim söyleşimizi… Şunu merak ediyorum; Cittaslow kriterleri çok güzel ama Seferihisar da bir cazibe merkezi sonuçta… Buradaki insan yoğunluğu arttıkça, sorunlar da bir o kadar büyüyordur. Nasıl bir denge gözetiyorsunuz?

Bizim olması gereken yazlık nüfusumuz 150 bin civarında ama şuanda yaklaşık 300 bin kişiyi ağırlıyoruz. İlçedeki kayıtlı nüfusumuz ise 48 bin 700… İller Bankası’ndan da kayıtlı nüfusumuza göre pay alıyoruz, yani 48 bin kişilik payla 250 bin kişiye hizmet etmeye çalışıyoruz. Böyle bir adaletsizlik var. Bu anlamda da trafik ve alt yapı sorunları yaşıyoruz tabii ki ama her ne olursa olsun Cittaslow kriterlerinden asla vazgeçmiyoruz. Çünkü CittaSlow, insanların mutlu yaşamasını sağlarken kentin de kontrollü büyümesine olanak sağlar.

Editör: Haber Merkezi