Zeynep Altıok ** - İzmir kimseyi hakir görmeyen çok güzel bir kent.

Tarımdan ticarete, turizmden sanayiye, kültür, sanat ve eğlence yaşamından tarihe uzanan büyük ve köklü birikime sahip. Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme serüveninin simge kentlerinden İzmir. Türkiye’nin yüzü batıya dönük çağdaş yönünü temsil ediyor. 

İzmir’in teslim olmayan, diz çökmeyen, boyun eğmeyen ama bir o kadar da yumuşak, ılımlı ve sarmalayan bir ruhu var. Bu ruha dar görüşlü ve dışlayıcı olanlar “Gâvur İzmir” diyor, bizlerse “Güzel İzmir” demeyi tercih ediyoruz. Onlar İzmir’in özgürlüğünden korkanlar.

Yıllardır İzmir’in bu güzelliği ele geçirilmek isteniyor. Baskı ve karartmayla Türkiye’nin diğer bölgelerinde yozluğu yaygınlaştıranlar İzmir’de başaramadıkları dönüşümü tehdit olarak görüyorlar.  İzmir’de işlemeyen bağnazlık, ayrıştırmayan yakınlık, ileriye bakan ferahlık kızdırıyor iktidarı. Başbakan’ın İzmir’den milletvekili olması bile İzmir’in gözlerindeki önemini özetlemeye yeter. İzmir’de seçim vaadi olan ama seçim lehte olmayınca yapılmayan yatırımlar, engel olunan yerel projeler, belediyeye verilmeyen ama tahribatı mahkemece sabit yandaşın projelerine verilen olumlu ÇED raporları, kumpas davaları, belediyelerden çıkmayan Bakanlık müfettişleri de durumu özetleyen diğer faktörler.

İzmir’le ilgili rakamlar çok şeyi özetlemeye yetiyor. 79 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 5.3'ü İzmir'de yaşıyor ve ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası'nın yüzde 7'sini İzmir üretiyor.

2015 yılında 48,35 milyar TL vergi ödeyerek toplam vergi tahsilatının yüzde 10,4’ünü karşılayan İzmir; bunun karşılığında 2015 yılı kamu yatırımlarının sadece yüzde 2,6’sını alabildi. Yani İzmir son derece üretken, bir o kadar da vergi verme sorumluluğuna sahip demokrat bir kent. Fakat ödediği vergi kadar yatırım alamayan bir kent. 2015 yılında Ankara toplam vergi tahsilatının yüzde 11,2’sini karşılamasına rağmen; toplam kamu yatırımının yüzde 6,83’ünü almış. Burada çok ciddi bir haksızlık söz konusu. 

Burada İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iktidar partisine ait olmamasının ağır sonucunu yaşıyoruz. Merkezi hükümet bu şekilde CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin cezalandırdığını düşünebilir, fakat cezalandırılan İzmir halkı. İktidarın bir başka dayatmasıyla çıkarılan Tüm Kent Yasası dahi hakkaniyetli uygulanmadı. Yasa gereği belediyelere devredilmesi gereken hazineye ait mera, arazi vb yerler AKP’li belediyelere aktarıldı ama İzmir’de CHP iktidar olduğu için ilgili araziler belediye devre dışı bırakılarak ilgili bakanlıklara devredildi.

İktidarın betona dayalı üretmeyen, büyütmeyen ekonomi anlayışı ülkemizin en verimli topraklarının bulunduğu bölgede çiftçinin fakirleşmesine sebep oluyor. Tarımın önemli merkezlerinden biri olan İzmir’de işsizlik oranı yüzde 15. Bu Türkiye ortalamasının  çok üstünde bir oran. 4.2 milyonluk bu dev kentin bünyesindeki işsizlik problemini hafifletmesi, dahası sürekli gelen göçü göğüslemeyi başarması gerekiyor. Bu noktada hükümetten beklediği desteği bulamayan İzmir’de sorumluluğu yerel yönetimler üstleniyor. Örneğin Tire Süt Kooperatifi yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın en başarılı kooperatif uygulamalarından birisi. Tire çiftçisi sütünü kooperatif aracılığıyla perakende satış noktalarına ulaştırıyor, dahası üretilen sütün önemli bir bölümünü de İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne satabiliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu kanalla Tire’nin 2000 çiftçisinin sütünü, yaklaşık 85 bin ailenin 113 bin çocuğuna ulaştırıyor. Üstelik 2 haftada bir ailelerin kapısına kadar gidip bırakarak. Tire çiftçisinin iç göç hareketliliğine dahil olmasını önleyen çok önemli bir uygulama. Benzer şekilde Bayındır çiçek kooperatifleri uygulaması da başarılı örneklerden. Ziraat Odalarına hibe edilen tarım makinaları, çiftçilere dağıtılan koyun, keçi, arı, kovan, dönem dönem satın alınıp ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılan Ödemiş’in patatesi, Seferihisar’ın mandalinası gibi uygulamalar üreticiye soluk aldıran bu önemli kamusal müdahaleler merkezi hükümetin Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın göreviyken İzmir’de belediyeler aracılığıyla gerçekleştiriliyor. 

Bu çalışmalarla İzmir tarımı, Türkiye tarımından 2.5 kat daha fazla büyüdü. 2000 - 2014 yılları arasında Türkiye’de tarım yüzde 2.1 büyürken, İzmir’de bu oran yüzde 5.5 oldu. Türkiye’de tarım 2016 yılında 20 yılın en büyük küçülmesini yaşayarak %-6 küçülürken İzmir’de tarım büyüdü.

Yerel yönetimlerin inisiyatifi almasıyla soluk alan İzmir’de, yerel yönetimlerin yapamayacağı, tamamen merkezi hükümetin sorumluluğunda olan çok fazla alan var. Turizm bunların başında geliyor. 2012 yılında kruvaziyer gemileriyle İzmir’e gelen turist sayısı 552 bin 764 iken, 2016 yılında bu sayı 89 bin 604’e düştü. İzmir turizmdeki gerilemeden olumsuz etkilenen ilk dört kent arasına girdi. Hükümet politikaları Türkiye’yi güvenilmez bir limana çevirdi, bedelini de yurttaşlarımız ödüyor. Alsancak esnafı 45 sene sonra ilk defa banka kredisi kullanmak zorunda kaldığını belirtiyor ve artık isyan ediyor.

Türkiye’nin ve İzmir’in en temel problemlerini; işsizliği, ekonomideki kötü gidişatı, terörü sonlandırmak bu hükümetin göreviyken, hükümet tek bir kişinin tüm yetkiyi elinde toplaması için ülkeye Anayasa değişikliğini dayatıyor. 

Kırsal kalkınma için Başkanlık rejimine mi ihtiyaç var? Çöken tarımın sebebi demokratik parlamenter sistem mi?
Ekonomik çöküşü durdurmak için Başkanlık rejimine mi ihtiyaç var?
HSYK üyelerinin tamamını belirlemenin turizmdeki kötü gidişle ilgisi nedir?
Başkanın, başkanın yardımcılarının, bakanların fiilen ömür boyu yargılanamaz hale getirilmesinin terörle ilgisi nedir?
Çocuklarımızın nitelikli bir eğitim almasının önündeki engel Milli Eğitim Bakanı’nın Başkan tarafından doğrudan atanamıyor oluşu mu?
Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin ülkemizde bulunması parlamenter rejimin bir sonucu mudur?
Bunca yıkımın, bunca talanın, yağmanın, yolsuzluğun, rüşvetin, çökmüş devlet sisteminin sebebi ülkede başkanlık sistemi olmaması mı?

Ülkemiz temel göstergelerin tamamında alarm veriyor. Dövizin geldiği nokta ortada. Maliyetler aynı oranda artıyor. Şirketler kapanıyor, işçi çıkarıyor. Geçen yılın aynı dönemine göre işsiz sayısı 500 bin artışta. 15 yıllık blok iktidarın ülkede yarattığı olumsuzluklara bağlı olarak 7 Haziran seçimlerinde %10 oy kaybederek hükümet kuramayan iktidar şiddet ve baskı ile tıpkı bugün referandumu dayattığı gibi zorla ve usulsüzce yeniden seçim dayattı. 1 Kasım’da istikrar vaadiyle yeniden iktidara geldikleri günden bu güne tek hedefi tek adam rejimi olanlar sorunların çözümü için her türlü yetki, olanak ve oy sayısına sahip oldukları çalışan bir parlamento yerine sistemi kilitleyerek rejim değişikliği istiyor.

Şimdi halka deniyor ki; bu sistem değişikliği ile istikrar gelecek. Hangi istikrar? 7 Haziran 2015 ile 21 Ocak 2017 arasındaki terör olaylarında 594 sivil, 549 asker ve 311 polis şehit oldu. Korucular, darbe girişiminde ve ‘Fırat Kalkanı’ harekâtındaki şehitler de dâhil edildiğinde toplam sayı 1808’e ulaşıyor.

İşsizliğin, yoksulluğun, adaletsizliğin,
Sürekli yükselen dövizin,
Dünyanın en pahalı benzininin,
En fazla tutuklu gazetecinin,
En kötü eğitimin,
Patlayan bombaların,
Şehit düşen askerlerin,
Yaralanan sivillerin, istikrarı mı sürecek?

Hangi istikrar bu? Ülkede tek istikrar var o da kötü yönetim. Şimdi bu kötü yönetimi tek bir kişiye bağlayalım, daha da kötü yönetsin fakat asla kimse bunu denetleyemesin isteniyor. Asla yargı karşısına çıkılmasın, ömür boyu dokunulmazlık sağlansın deniyor. Bunun açık bir rejim değişikliğidir. Bunun adı diktatörlüktür. Bu baskı sadece seçilecek olan başkana karşı olan siyasal görüşteki insanları değil, kendi seçmenleri dâhil olmak üzere bütün Türkiye’yi ve geleceğimiz tehdit ediyor.

Biz istiyoruz ki İzmir’in özgürlüğü, İzmir’in demokrasiye ve Cumhuriyet’e bağlılığı, İzmir’in bir arada barış içerisinde güvenle yaşamı tüm Türkiye’ye yayılsın. İzmir sokaklarının ruhu Türkiye sokaklarının ruhu olsun. İnsanlar güne sevgiyle, barışla, kardeşlikle, özgürlükle uyansın. Topraklarımız bereketli ürünler yetiştirsin, insanlarımız iş, aş sahibi olsun, sokaklarımızda bombalar patlamasın, ülkemizde çiçekler açsın.

Gelin hep birlikte İzmir’den motorları maviliklere sürelim. Hep birlikte hayır diyelim ve bu kötü gidişe dur diyelim.

Daha fazla özgürlük,

Daha fazla sevgi,

Daha fazla gökyüzü,

Daha fazla İzmir olsun!

*Neşet Ertaş / İzmir şiirinden alıntıdır 

**CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

MART SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi