Gülsen Candemir - İzmir’in kuzeydeki kapılarından Bergama, antik metinlerde Pergamon ya da Pergamonos  olarak geçer. İlk çağda muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra, Ortaçağın önemli stratejik mevkii, Karesioğulları’nın ikinci başkenti ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli merkezlerindendi. Bazı eski kaynaklarda şehrin efsanevi kurucusu olarak Herakles’in oğlu Telephos de gösterilmektedir. Dünya tarihinde önemli bir yer tutan Bergama, 2014 yılında bu özellikleri ile UNESCO dünya miras listesine girdi. İz Dergi olarak İzmir’in en güzel ilçelerinden Bergama’ya yolumuz düştü ve masmavi gökyüzünün içinde salınan beyaz bulutlarla kaplı antik kenti yakından tanımaya, gördüklerimizi de sizlere aktarmaya çalıştık. Yine keyifli bir söyleşinin içinde bulacaksınız kendinizi.

TARİHTEKİ İLKLERİN ŞEHRİ

Pergamon krallarının kültür ve sanata verdikleri önem, bölgede mimarlık ve heykeltıraşlık açısından önemli eserlerin ortaya çıkmasını  sağlamıştır. Bergama krallarından III. Attalos’un vasiyetnamesiyle Pergamon Krallığı’nın Roma İmparatorluğu’na bırakılmasının (M.Ö.133) ardından bu kent Roma’nın Asya Eyaleti’nin başkenti olmuş ve ona Néocore, yani ‘Mabetler Muhafızı’ unvanı verilmiştir. Parşömenin icadı ile tarihte önemli bir yer edinen Bergama, M.Ö. 2 bin kitaplı kütüphanesi ile de bu önemli yerin hakkını veriyor.  Tüm bu tarihi değerleri ve eserleri ile Bergama, 2014 yılında dünyanın 999.Türkiye’nin 13.ve İzmir’in ilk UNESCO Dünya Mirası kenti oldu. İlkler kenti Bergama; Parşömenin ilk bulunduğu, eczacılığın ilk ismi Hekim Galenos’un kenti aynı zamanda. 1937 yılından bu yana Türkiye’nin ilk yerel festivaline hiç ara vermeksizin ev sahipliği yapmış ve yapmaya da devam eden Bergama, İncil’de geçen Anadolu’daki yedi kiliseden birine sahip, dünyanın en dik tiyatrosuna da hala gözü gibi bakmakta.

TÜM MEDENİYETLERİ KALBİNE SIĞDIRMIŞ

Antik çağdan sonra da pek çok kültürü bir arada yaşamış olan Bergama’da, Türk, Rum, Ermeni, Yahudi ve diğer yabancı gruplardan oluşan çok kültürlü bir nüfusun yaşam sürdüğünü görüyoruz. UNESCO dünya miras listesine giren Bergama’yı sizler için gezdik ve belediye başkanı Mehmet Gönenç ile sıcak ve tarih dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Okuduktan sonra Bergama’yı daha da merak edip görme isteği duyacağınızı düşünüyoruz. Tarihi mekanları, eşsiz güzellikteki butik otelleri ve gastronomi alanındaki lezzetleri ile sizi davet eden Bergama, keşfedilmeyi fazlası ile hak ediyor.

Bergama’nın UNESCO adaylığına giden sürecinden başlayalım mı Bergama sohbetimize?

UNESCO adaylığına hazırlıklarımız 2010 yılında belediyenin imar işleri bünyesinde oluşturduğumuz özel birim ile başladı. Bu birimin çalışmaları ile önce 2011 yılında UNESCO geçici listesine, 2014’te de kalıcı listeye girdik. Bergama böylece Türkiye’nin 13. Dünya’nın da 999. Dünyanın miras alanı olarak tescil edildik. Aslında bu konuda ülkemizde çok uzun dönem maalesef çalışma yapılmadı. Bizim 1998’den 2011yılına kadar UNESCO’ya giden bir adaylık başvurumuz yok. İlk başlarda İstanbul, Safranbolu, Pamukkale, Kapadokya ve Truva’nın adaylıkları söz konusuydu ama ondan sonra ölü bir dönem var,  2011’de en son Edirne’yi Bergama izledi, ondan sonra Bursa, Efes, Diyarbakır ve bu yıl Ani oldu. Dolayısı ile Bergama’nın bu süreci biraz hareketlendirdiğini söyleyebiliriz. Bakanlık da bunu önemsemeye başladı.

Dünya mirası denince akla hep işin turizm ve tanıtım boyutu akla geliyor, bu da çok önemli ama bu iş aslında bir koruma projesi. Bu işin ortaya ilk çıkışı şöyle oluyor; Mısır’da Assuan barajının yapımı ile yakınındaki Ebu Simbel Tapınağı’nın sular altında kalması söz konusu. Tıpkı bizim ülkemizdeki Hasankeyf ve Allanoi gibi. 1970’li yıllarda Birleşmiş Milletler bunu da baz alarak bir miras sözleşmesi hazırlıyor. Bunun gibi tarihsel alanların korunabilmesi, hem insanın vereceği zararlar hem de belki de doğanın getireceği yıpranmalara karşı bu alanların BM tarafından ve UNESCO’nun normlarınca koruma altına alınması ve bu miras anlaşmasını kabul eden ülkelerin devletleri tarafından da uygulanmasıdır.

Dünya miras listesinde yer alması Bergama’ya ne kazandırdı, iki yılda fark edilir dönüşler almaya başladık mı?

Bergama’nın adaylık sürecinde dosyayı belediyemiz hazırladı, ancak resmi başvuruyu yapan Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bundan sonra tabii ki önemli olan alan yönetimi, planlarımızı tamamladık bakanlığa gönderdik, planla koruma kullanma dengesi içinde nasıl kullanılıp, nasıl korunacağını planladık. Bunun şüphesiz turizm ekonomisi boyutu var. Bir yerin UNESCO dünya mirası listesine girmesi önemli bir prestij. Özellikle tüm dünyada bu alanları gezen, yüksek gelir grubunda yer alan turist söz konusu. Bir turizm hareketlenmesi beklenen bir şey. Daha önce UNESCO miras listesine giren yerlerde bu istatistikler değişme yönünde. Böyle bir süreç şüphesiz Bergama için de beklenen bir süreç. Ama tabii bizim şansızlığımız oldu. 2015 ve 2016 yılı ne yazık ki ülkemizin kendi iç problemlerinin dışında, dış politikasında yaşanan sorunlar, güvenlik kaygısı ve ardından yaşadığımız 15 Temmuz olayı, deyim yerindeyse tüy dikti. Bergama turizmi bu sorunlar nedeni ile ciddi darbe aldı. Ne yazık ki, UNESCO dünya mirası listesinde yer almanın bir yansımasını göremedik. Ama tabii biz, gerek uluslar arası fuarlara katılım, gerekse tanıtımla ilgili çalışmalara devam ediyoruz. Öte yandan bu işe uygun koruma restorasyonları ve sağlıklaştırmalar devam ediyor. Belki bizim için umut olan sevindirici kısmı bakanlığın bize daha fazla kaynak ayırması olacak. Geçtiğimiz yıl başlanan çeşitli binalar valilik ve bakanlık kaynakları ile onarıyor.

UNESCO’dan, miras listesine giren alanlara yönelik ekonomik bir destek söz konusu oluyor mu?

Bir dünya miras fonu var, ancak bu fondan daha çok miras alanlarını koruma gücü olmayan devletlere yardım yapılıyor. Örneğin Suriye’de IŞİD’in zarar verdiği tarihi yerler vardı. Yine Irak, Afganistan veya Afrika kıtasındaki ülkeler gibi devletlerin imkanlarının tarihi yerleri korumaya gücü olmadığı yerlere öncelik veriliyor. Türkiye bu fondan yararlana değil aksine, fona katkı sunan bir ülke. O nedenle Bergama’ya fon gelmiyor ama bunun dışında bir takım uluslar arası hibe fonları, kalkınma ajansları gibi yerlerden destek almaya çalışıyoruz. Kendimiz yarattığımız fonlardan yararlanmaya çalışıyoruz.

Şunu da ilave etmem lazım, yıllardır yaptığımız çalışmalar ile burada yaşayan yerel halkın tarih konusunda bilinçlenmesini sağladık. UNESCO dünya mirası bize böyle bir fırsat da verdi açıkçası. Şüphesiz ilçe halkı buranın önemli bir tarihi merkez olduğunu, bu konuda çok yüzeysel bilgisi olanlar bile farkındaki her gün yüzlerce turist Bergama’ya geliyor. Buraya neden geldiklerinin cevabı bile insanlarda çok basit olarak ‘burası önemli bir yer’ algısı yaşatıyor. Şimdi dünya miras listesine girdikten sonra tüm dünyadaki en önemli 999. yer olarak onay alması, tescil alması kentte yaşayan insanların onayını alması ve farkındalık yaratması bize büyük fırsat verdi. Çünkü insanlar ancak bilgi sahibi olunca tarihi koruma konusunda bir çaba gösteriyor. Bilmenin tanımanın yanına insanların bu işten bir de ekonomik gelir elde edebilmelerini eklersek, insanlar para kazandığı şeyi daha iyi koruyacak diye düşünüyoruz.

Dünya tarihi içinde Bergama’nın hep ilklerle yer aldığını görüyoruz. Nedir bu ilkler?

Bergama antik dönemde, Roma gibi, Atina gibi bir başkent. Üzerinde yaşamın hiç eksilmediği, 2 bin yıldır insan izinin ve nefesinin hiç eksik olmadığı bir yer. Bu şehirde yaşam sürekli devam etti. Modern dönemde bildiğimiz psiko terapinin ilk uygulamaları burada yapıldı. Telkinle, müzik ve suyla terapiler yapılmış. Kitabın oluşmasındaki en büyük etken olan Parşömen var, hala parşömen ilçede parşömen yapılıyor ve hediyelik eşya olarak satılıyor. Parşömenin bulunması ile kitaplar yayılıyor. Tarihte ilk köle ayaklanmasını Spartaküs çıkardı diye bilinir ancak, Spartaküs’ten 70 yıl önce Aristonicus’ün Roma’ya karşı köle isyanı burada gerçekleşmiştir. Bergama krallığı döneminde yine ilk toplu sözleşme yapılıyor kral ve paralı askerler arasında yapılıyor. Yine eczacılık Galetus ile Bergama’dan başlamıştır, heykeli ilçede bir meydanda yerini alır. Osmanlı döneminde ilk Türkçe dilbilgisi gramer kitabı Bergama’da yazılmıştır. İlklerin bu kadar yoğun olmasının altında Bergama krallığının kimliğinin büyük etkisi var. Krallığın hepi topu 150 yıl, neredeyse iki insan kadar ömrü kadar. Ama bu kadar zamana inanılmaz şeyler sığdırılmış. Zeus sığınağı var, 200 bin kitabı olan Bergama kütüphanesi var tarihte. Hatta şöyle bir rivayet vardır. Bir müzayedede kitap satışı var, Bergama kralı emir verip kitapları almasını istiyor. Kitapların çok pahalı olduğun söyleniyor krala fakat kral, ‘o kitabı satan kişinin ağırlığınca altın verin yine de alın’ talimatı veriyor. Kleopatra’ya Bergama’dan kitaplar hediye edildiği rivayetleri var ama aslı öyle değil. Parşömenin bulunmasının ardından Mısır’daki İskenderiye Kütüphanesi ile Bergama kütüphanesi arasında bir rekabet rivayet ediliyor. Parşönenin bulunmasının bu rekabetten çıktığı söyleniyor. Mısır, papürüs satışının Nil dışına yapılmasına izin vermiyor ki, başka yerlerde bu kütüphaneler gelişemesin. Öyle olunca da Bergama krallığı parşömen icadına destek veriyor. Daha sonra Bergama’daki kitaplar yakılıyor ve İskenderiye Kütüphanesi rakipsiz kalıyor. Bir rivayete göre de Roma Kralı Markus Antonius’un, eşi Kleopatra’ya Bergama’daki kitaplıktan 2 bin kitabı hediye etmiş. Rivayetler oldukça fazla.

Tümüne baktığımızda kuşaktan kuşağa ilerleyen bir bellek, terk edilmeyen, yaşayan bir şehir olduğu için her zaman kültür, sanat ve bilimde ilkler yaşandı Bergama’da. Cumhuriyet tarihinin ilk yerel kermesi de Bergama’da başlamış, biz bunu hala sürdürüyoruz.

Şimdi ne durumda Bergama, yüzyıllar öncesinden gelen tarih, kültür mirasları değerlendirilebiliyor mu?

Şüphesiz ülkedeki genel yapı, birçok alandaki yozlaşma her yeri etkiliyor. Bergama bundan hiç etkilenmemiştir, bu çölün ortasındaki vaha gibi kalmıştır diyemeyiz. Ama etrafı ile karşılaştırdığımızda birçok ilçe içerisinde sosyal ve kültürel duruma göre çok daha iyi. Çok daha iyi sanatçı, müzisyen, şair, edebiyatçı çıkmıştır, çıkmaya devam ediyor. 2009 yılında ilk belediye başkanı olduğum zaman yaptırdığımız ankette en çok istenen şeyleri sorduk, ilk istekleri iş oldu 2.3. sıradaki istekler ise kültür merkezi oldu. Bu da Bergama’nın kültüre ve sanata olan merakını gösteriyor. Bu istek ve ihtiyaç üzerine çalışmalarına başladığımız kültür merkezimizi yakın zamanda hizmete açtık.

UNESCO sürecinden sonra yakın ilçelerden veya İzmir’den Bergama’yı görmeye gelenler oldu mu?

Uluslar arası alanda yaşadığımız sorunlardan kaynaklı yabancı turist sayısında düşüş Bergama’da da hissedildi. Esnaf iki yıl öncesine göre zor durumda, kirasını ödeyebilmeyi öncelik olarak koyma noktasına geldi. Bu sorunu aşabilmek için iç turizmi canlandırma çalışmaları yaptık. 3 yıldır Bergama Ticaret Odası ile ‘Bergama seni çağırıyor’ etkinliği ile İzmir’den ücretsiz servisler kaldırarak Bergama’yı hareketlendirmeye çalıştık Bahar ve yaz aylarında yaptık bu çalışmayı, devam edeceğiz. İstediğimiz ilgiyi yakalayana kadar bunun gibi çalışmaları hayata geçireceğiz. Bergama’nın tanınmasını, tarihinin bilinmesini ve keşfedilmesini arzu ediyoruz. Bu süreci en az hasarla atlatmayı istiyoruz.

Bergama’ya gelmek isteyenlere nasıl bir çağrı yapardınız, insanları Bergama’da neler bekliyor?

Burası tüm dünyanın, yeryüzünün 999. Dünya mirasına sahip bir kent. Burada sadece tarihi anıtlar, köprüler yok, Türkiye’nin en büyük çam ormanlarının bulunduğu Kozak Yaylası yani oksijen deposu var. Burada ege yemekleri, ege otları var, Cuma günleri geldiklerinde köylü pazarımız var. Özellikle doğa yürüyüş grupları için Bergama Kozak arası çok güzel parkuru var. Motor sporları için uygun alanlarımız mevcut. Dolayısı ile Bergama, içinde pek çok şeyi barındıran tarihi ve modern kent. Herkesi Bergama’nın güzelliklerini görmeye, eşsiz lezzetlerini tatmaya ve tarihi butik otellerinde konaklamaya bekliyoruz.          

ARALIK SAYISI SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi