İzmir’deki depremden sonra Konak Belediyesi’ni boşattıklarını dile getiren Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, “İzmir çok büyük bir felaket yaşadı. Bence yine ucuz atlatıldı. Deprem bir gerçek. Konak Belediyesi de deprem sonrası kendi güvenliği açısından bazı hamleler yapmak zorundaydı. Birinci önceliğimiz çalışan personelimizin güvenliğidir. Depremden sonraki Pazartesi günü bütün hizmet üreten binalarımızı teknik ekiple beraber bizzat kendim gezdim. Gözlemleyerek bazı şeylere baktık. Cam bina dediğimiz, 1965 yılında yapılan hizmet binamız yıl itibariyle insana güven vermiyor. Binayı gezerken çalışanların yüzündeki tedirgin ifade bizi bu kararı almaya itti. Çünkü personelimiz bir şey üretecekse güvenli bir ortamda hissetmeleri gerekiyor” dedi.

Başkanlığın olduğu binayı da tedbir amaçlı boşalttıklarını kaydeden Batur, binanın tüm tetkiklerini yaptıracaklarını eğer yıkılması gerekiyorsa yıktıracaklarını belirtti ve yeni belediye binası için çalışmaların başladığını söyledi.

‘DAYANIŞMA GÜÇLÜYDÜ’

İzmir halkının dayanışmasının özellikle depremde ön plana çıktığını söyleyen Başkan Batur, “Büyükşehir’in yaptığı ‘Bir Kira Bir Yuva’ kampanyası müthiş bir destek gördü. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’e de teşekkür ediyoruz. Ekipleri tam bir uyum içinde çalıştı. Bu kampanya sayesinde insanların barınma noktasındaki ilk sıkıntısı aşılacak. Asıl iş bundan sonra başlıyor. Belediye Başkanımız Soyer de Meclis toplantısında bilgilendirdi. 30 milyon lira da kendi bütçelerinde verecekler. Çadırda kalan vatandaş bırakmamaya çalışacağız. Birlik beraberlik içinde, merkezi yönetim de dâhil tüm kurumlar birlikte olmak mecburiyetindeyiz. Depremin de pandeminin de siyaseti olmaz. Herkesin ucundan tutacağı, felaketin etkilerinin kaldırılacağı bir noktaya geldik” diye konuştu.

‘DEPREM BAKANLIĞI KURULMALI’

Tüm vatandaşların en büyük beklentisinin güvenli binada yaşamak olduğunu söyleyen Başkan Batur, “İzmir’in geneli ve Konak’a baktığımızda bina envanteri çok sıkıntılı. Binalar hasar durumuna göre hasarsız, az, orta ya da ağır diye tanımlanıyor. Hasarsız ya da az hasarlı bina depremde hasar görmemiş demektir. Bundan sonraki depremde hasar görmeyeceği anlamına gelmez. Hasar durumu tespit edildikten sonra ivedilikle güçlendirme işlemi yapılmalı. Bizde yaptırım, denetim ve işin takibi yok. Şimdi herkes topu birbirine atıyor. Görev tanımlaması doğru yapılmalı. Yeni bir kanuni düzenleme yapılmalı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kontrolünü yapacaksa bakanlık yapmalı belediyeye yazı yazmamalı. Bence Deprem Bakanlığı’nın kurulması lazım” dedi.

‘ODALAR ŞANSIMIZ’

İzmir’de kentsel dönüşümün topyekûn çözülmesi için ellerinde bir envanter olması gerektiğini belirten Batur, “1998 yılından önce yapılmış binaların tespit edilmesi lazım. Çünkü 1999’da deprem yönetmeliği değişti. Bu şekilde binalar güçlendirildi. Statüsü değişti. Bunun dışında kentin sadece apartman bölgelerinin değil, hiçbir mühendislik hizmeti almayan, kendi kafasına göre kat çıkan kaçak yapılaşmanın olduğu bölgelerde de bu sıkıntı yaşanabilir. Bu envanterden sonra bir yol haritası çizmemiz lazım. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesi birlikte oturup yol haritası çizmeli. 3 buçuk 4 yıl içerisinde yüzde 10’luk, 20’lik problem çözülmesi bence büyük bir başarıdır. İzmir’deki en büyük şanslarımızdan biri odalar. Odalarla birlikte çalışmak, onların geçmişten bu yana tecrübelerini bu kente aktarmak mecburiyetindeyiz. İzmir’deki odalar, beton analizinin yapılması, laboratuar kurulması, bunların takibinin yapılması tecrübesine sahip. Bu kenti analiz eden, fikirleri olan insanları da bu işin içine katmak lazım. Bu süreçte dışlandılar ama ben buna katılmıyorum. Biz bu işleri odalarla beraber yapacağız” şeklinde konuştu.

‘SINAVI BAŞARIYLA GEÇTİK’

Hem deprem sonrası yapılanlar hem de pandemi sürecinde yerel yönetimlerin büyük bir sınavdan geçtiğini söyleyen Batur, vicdanen çok rahat olduklarını da sözlerine ekledi. Pandemi sürecinde sürekli vatandaşın yanında olduklarını kaydeden Başkan Batur, özellikle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda lokomotif olduğunu dile getirdi. Depremde de seferber olunduğunu hatırlatarak, “En fazla yarayı alan yer Bayraklı’ydı. Hepimiz oradaydık. Yerel şu kadar yaptı, merkezi hükümet şu kadar yaptı diye yarışa girmek olmaz. İzmir’de yerel yönetimler beceriksiz gibi algı yaratılmaya çalışıldı. Ama İzmirliler neyin ne olduğunu biliyor. En kısa sürede, insanların yarasını nasıl saracağız bununla ilgili ne gerekiyorsa büyük bir samimiyetle yerine getirmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

‘GELİRLER ARTTIRILMALI’

Yerel yönetimler reformu ile ilgili de konuşan Başkan Batur, “Öncelikle görev tanımlamaları net olmalı. Şu anda planlama yetkisi diye bir şey var. 1/100.000’lik plan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılır. Ana plandır. Ondan sonra 1/25.000’lik planlar Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılır. 1/1000’lik uygulamalar da ilçe belediyesi tarafından yapılır. Şehrin bazı noktalarına baktığımızda bakanlık parsel bazında plan yapıyor. Bir yerde Özelleştirme İdaresi plan yapıyor. Bir yerde TOKİ plan yapıyor. Böyle bir plan anlayışı olur mu? Bir kentin planla ilgili patronu 1/100.000’likten sonra Büyükşehir Belediyesidir. Parsele, kişiye göre planlama yaparsanız ileride de sıkıntılarını çekersiniz. Belediyelerin gelirleri arttırılmalı. Reformun birinci önceliği bu olmalıdır. Belediyelere sürekli görevler verildi ama bütçelerinde bir artırım yapılmadı. Belediye Gelirleri Yasası’nın çıkarılması lazım. Şu anda bütçeden Avrupa standartlarının altında kaynak alıyoruz. Zeminle ilgili çalışmalar yapılmalı. Bazı yerlerde radikal kararlar alınacak da alınmalıdır. Yüksek bina yapılmaması gereken yerlerde yüksek bina yapılmayacak. Önemli olan yerelin güçlenmesi. Şu anda hasar tespit çalışmalarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teknik birimleri yapıyor. Belediyede hiçbir yetki yok” dedi.

‘BİNA OLARAK DÜŞÜNMEMEK LAZIM’

Depremde telekomünikasyonun zaafa uğramadığını, enkazda kalan insanları kurtarma noktasında da başarılı olunduğunu ifade eden Batur, “Vatandaş için bir kaçak yapı, binalarına yaptıkları eklentileri yani mühendislik hizmeti almadan yapılar çok büyük bir risk taşıyor. Yapılan binaya güç değil de yük getirecek eklentiler yapmasınlar. Kentlinin yara almamasını istiyoruz. Deprem olduğunda herkesin toplanma bölgesine gitmesi gerekiyor. Toplanma bölgesi dediğimizde herkesin aklına Gültepe, Toros, Hasan Özdemir, 1. Kadriye, 2.Kadriye geliyor. Toplanma bölgesi yok. Vatandaş sokağa çıkacak. 1 metrekare yeşil alan yapacak yer yok, park yok. Boşuna kentsel dönüşüm demiyoruz. Kentsel dönüşümü sadece bina olarak düşünmemek lazım. Gültepe’de kişi başına 0,86 metrekare yeşil alan düşüyor. Dünya standardı 14 metrekaredir. Biz bunu 19 metrekarede çıkardık. Planı yaparken her şeyi düşündük. İnsanları binalara tıkmayacağız. Sosyal yaşantısını değiştireceğiz. Bir de evinden emin olmayan vatandaşın tedirginliğinin kalkması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat etmesinde fayda var” diyerek vatandaşa çağrıda bulundu.

‘KONAK’TA NARLIDERE MODELİNİ UYGULADIK’

Konak’ta yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına da değinen Batur, “Göreve başlar başlamaz Konak’ı değiştireceğimizi söylemiştik. Önceliğimiz tarihi mekânlardı. Gültepe Planları’nı önce revize ettik, kentsel dönüşüme uygun hale getirdik. Dışarıya vermedik, ihale yapmadık. Kendi personelimizle yaptık. Planların bir özelliği de şu; sosyal tesis alanı, yeşil alanı ile sosyal yaşantısı değişecek. Yerinde dönüşüm sağlanacak. Planları da bu anlayışla yaptık. Hem Konak Belediyesi’nden hem Büyükşehir Belediye’mizden oy birliğiyle geçti. 26 Eylül’de de askıdan indi. Askı sürecinde itirazların yüzde 90’ı şu şekilde oldu: ‘Benim evim yolda, yeşil alanda kalıyor’ Bu bir plan, anayasa. Bu parselasyon planında tartışılacak bir konu. Yeşil alanda kalanın da imar adasında yeri olacak. Böyle bir itiraz fırtınasına yakalandık. Ama vatandaşlara anlattık. İtirazlarını da değerlendireceğiz. Onun dışında kamu kurumlarından, odalardan bir itiraz gelmedi. Odalar da destekliyor. Aralık ayından sonra parselasyon planlarına da başlayacağız” diye konuştu.

Editör: Haber Merkezi