Eskiden, bayramların tatile gitmek, şehirden kaçmak, akrabalardan uzaklaşmak için fırsat olarak görülmediği günlerde, bir yaşam alanı olarak ‘ev’in kendine has bir eğlencesi olurdu.  Tekdüze akıp giden yaşamın içinde türlü sıkıntılar da vardı elbet, ama yine de akşamları -eğer ilişkiler bakımından huzursuz bir aile söz konusu değilse- televizyon başında toplanıp farklı programlara ve mutlaka çok özel filmlere denk gelmek, şanslıysak bu filmlere dair duyguları aile bireyleriyle paylaşmak mümkündü. Bu durum özel günlerde daha da geniş bir alana yayılabiliyordu.  Tabii muhtemelen tek kanallı günlerin, belki de henüz kirli yetişkinlik çağına erişmediğimiz o çocukluk coşkusunun bunda  önemli ölçüde payı vardı. Yayıncılık açısından bakıldığında çoğu zaman ‘aptal kutusu’ olarak eleştirebileceğimiz o yapı, özelikle de özel televizyonların pıtrak gibi türediği yılların başlarına kadar, bayram gibi özel günlerde daha eğlenceli ve dolu içerikler sunardı. 



SAYFANIN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ



Bu durum sinema salonları için de geçerliydi kuşkusuz. Cinemaximum gibi zincir salonların her bölgeyi sarmadığı, kapısı sokağa açılan sinemaların hâlâ hayatımızda olduğu o keyifli dönemlerde, bayramlarda sinemaya gitmenin kendine has bir lezzeti olurdu. Gösterime giren filmler de neden bilmem çok daha zengin, çoğu zaman özgün ve nitelikli gelirdi bize. Elbette eskiden de benzer şablonları tekrarlayan, birbirine benzeyen çokça film üretiliyordu fakat özellikle ana akım, ticari sinemada bugünkü gibi bir tıkanma söz konusu sayılmazdı. Belki sinemada film izlemeye dair o bitimsiz hazzın da etkisiyle… Sinema salonunda film izlemenin çok başka büyülü bir hâli vardı çünkü. Ve evde film izleme sistemleri geliştikçe sinemanın görkemli izleme hâli de her geçen yıl bir ölçüde azaldı. Eski tip sinemanın hâkim olduğu eğlenceli filmleri bir vizyon döneminde art arda görmek artık pek mümkün değil.  Aslında Batman’leri, Jurassic Park’ı, Dövüş Kulübü’nü, Matrix’i, Yüzüklerin Efendisi’ni izlediğimiz günler çok da uzak sayılmaz.

Önceki kuşaklar da sinemalarda nice büyük ticari yapıtı görme şansına erişmişlerdi. Tabii salgından sonra sektörün dijital dünyada kendine yer bulduğunu ve dopdolu içerikler sunma çabasını orada sürdürdüğünü biliyoruz ama yine de vizyona giren filmler konusunda biraz daha umutlu olmak isterdik. Gel gör ki geçen hafta gösterime giren filmlere şöyle bir bakın, ucuz ve anlamsız yerli korku ve komedi filmleri ve Marvel’ın yeni filmi Thor dışında film yok. Dişe dokunur demiyorum, çünkü bu filmler de kalıcı olacak, değerli bir yan bulunmuyor. Görkemli ve ilginç bir yapım gibi görünse de Thor’un da sinemada film izleme alışkanlığına sahip kitleye verebileceği pek bir şey yok. 

Kuşkusuz dönemle birlikte film izleme alışkanlıkları da değişiyor. Yeni kuşaklar görsel-işitsel bir içerik bombardımanının etkisi altındalar. Buna sanal gelişmeleri, anlatılar için farklı biçim denemelerini, farklı mecralarda yapılan gösterimleri de eklemek gerek. Televizyona da bağlanabildiği için hâlâ büyük ekran sayılan platformları geçtim; tabletten, telefondan film izlemek artık çok normal. Sinemada film izlemeye bu anlamda zaman yok. 

‘Ev’e gelince, özel günleri zaten geçiyoruz, artık ekranlar her akşam sınırsız biçimde ve birbirinin tekrarı olarak üretilen dizilerce istila edilmiş durumda. Böyle olunca zaten internet gibi inanılmaz bir kaynak da söz konusu olduğu için televizyonda sinema tadı çıkarmak da neredeyse imkânsız. Platformlara üyeliği olanlar da karşılarına çıkan seçenekler arasından birini seçip nitelikli bir izleme zamanı yaşamakta zorlanıyorlar. Çünkü Netflix, Amazon gibi platformlarda da içeriklerle ilgili gerçekten zengin bir yapı söz  konusu değil. Özellikle bizim buralara hâkim olmuş kısır dizi anlayışının bu platformları da etkilediğini söyleyebiliriz.  Daha genç ve meraklı kesim, zaten internetin sonsuz olanaklarına başvurup dilediği filmi orada bulabiliyor. Dizüstü bilgisayarın mahremiyetiyle birlikte, bir kenara çekilip kulaklıkları takıp film izleniyor… Aileyle bir arada, bayram gibi günlerde hep birlikte keyif alarak film izleme devri de sanki biraz kapanıyor. Ama bunda değişip dönüşen her şeyin etkisi var. Giderek bir para canavarına dönüşen televizyon kanallarının artık eskisi gibi sinemaya değer vermediği malum.