Neler olup bittiğini bilmek sadece merak duygumuzu mu tatmin eder? Yaşananları öğrenmek, etrafımızı, şehrimizi ve ülkemizi tanımak sadece keşfetme isteğimizi mi giderir?

Basın özgürlüğü yani basın mensuplarının mesleki etik değerlerinin yarattığı sınırlar dışında başka bir sınırlamaya, iç veya dış sansüre tabi olmadan haber verebilmeleri sadece basın mensuplarının değil hepimizin hakkıdır. Basın mensupları için ifade özgürlüğünün yansıması olan bu hak bizim için haber alma, doğruyu öğrenme hakkıdır.

Sadece bu kadar mı? Basın özgürlüğü ile yaşama hakkımız arasında bir ilişki yok mu?

İnsanın temel ihtiyaçlarından birisi güven duygusu, güvenlik içinde yaşama arzusudur. İnsan güvende olma halini tehdit eden bir tehlike belirdiğinde bunu fark etmek ve önlem almak ister. Tehlikeortaya çıktığında bunu kendisinin fark etmesi gerektiğini, kendisi fark etmedikçe tehlikeden haberdar olamayacağını düşünmek insanı tedirgin bir yaşama sürükler. Sürekli tetikte, sürekli kaygılı, her an her yerden bir tehdit geleceğini düşünerek yaşamak kişinin ruh sağlığını olumsuz etkiler. Tehlike ortaya çıktığında bunu kendisine bildirecek, güvenilir mekanizmaların var olduğunu bilmek kişinin bu tedirgin halinin yatışmasını sağlar.

Basın özgürlüğünün sınırlandığı, halkı ilgilendiren herşeyin yazılamadığı bir ülkede insanların güvensizlik duygusu artar. Kendisinden bir şeyler saklandığını, olan bitenden haberdar olmadığını düşünen toplum farklı haber kaynaklarına yönelir.

Toplumun yöneldiği farklı haber kaynakları eskiden “fısıltı gazetesi” olarak tanımlanan şimdilerde dijital ortamda yer alan bilgi kaynakları olacaktır. Bunların yol açtığı bilgi kirliliği çoğu kez toplumun güvensizlik duygusunu kamçılayacak, basına ve kamu otoritelerine güveni daha da sarsacak, bu güven sarsıldıkça güvensizlik duygusu daha da artacak ve toplum bir kısır döngü içinde esenliğini kaybedecektir.

Hastalıkları önlemek için aşı yapmamız gerekir mi? Yaşanan virüs salgını ülkemizi etkiler mi? Sağlığımız korumakla görevli olanlar görevlerini yerine getiriyor mu? Depremde ölmememiz için gereken önlemler alınıyor mu? Askerlerimiz neden Suriye topraklarında? Orada güvendeler mi ve kaç şehit verdik? Hepimize ait kamu kaynakları doğru kullanılıyor mu? Bu sorulara doğru cevaplar vermek için doğru bilgi aldığımızdan emin olmamız gerekir.

O nedenlerdir ki; aşıların fayda ve zararlarını, virüs salgınının boyutunu, gerçekleşmesi beklenen depreme ne kadar hazırlık olduğumuzu,askerlerimizin hepimizin güvenliği için başka ülke topraklarında bulunduğunu ve güvende olduklarını, yolsuzluk yapılırsa veya kötü yönetilirsek duyacağımızı bilmek hepimizi daha dengeli ve sağlıklı bir yaşama götürür. Ve yine aynı nedenledir ki basın özgürlüğü, sadece haber alıp merak duygumuzu tatmin etmeyi değil; sağlıklı bir yaşam sürmemizi yani yaşam hakkımızı da etkileyen bir haktır.

Özgür olmayan, halkın yararına olan bilgileri haber yapamayan;George Orwell’ın dediği gibi birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazamayan yani sadece halkla ilişkiler faaliyeti sürdüren basının varlığı hepimiz için tehlikedir.

Basın ve ifade özgürlüğü hepimizin yaşam hakkının bir parçasıdır. O nedenle basın özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmak aslında yaşam hakkımıza sahip çıkmaktır ve hepimiz için görevdir.