Silah sanayicileri, özellikle ABD’nin silah üreticileri barış istemez.

Türkiye bu yarışın içinde olmak istiyor mu acaba? Tabii ki evet. Cumhuriyeti 1923’te kuran Türkiye; “İstikbal göklerdedir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün işareti ile kendi uçağını yapar duruma geldi. Gel zaman git zaman, Amerikalılar ‘Biz size uçak veririz’ dediler, bizim uçak fabrikaları da gazocağı ve soba üretmeye başladı.

Sonra ABD’nin öncülük ettiği savaş uçaklarına yedek parça imal etme şansını başarı olarak gördük. Derken F-16’lardan sonra F-35’e parça üretir duruma geldik. Türkiye birden kendini Patriot’suz bir ortamda buldu, S-4400’leri Rusya’dan alınca da F-35 uçaklarına parça imal etmekten alıkonduğu gibi, parasını ödediğimiz, pilotlarını yetişmeleri için ABD’ye gönderdiğimiz F-35’leri de alamaz durumda geldik.

Yandaş basın F-16’ların modernizasyon takımlarını alma olasılığımızı bile dünya liderimizin başarısı olarak görüyor. Oysa son teknoloji ürünü olan ve parasını ödediğimiz F-35 uçaklarını alamıyoruz.

Hani, biz size uçak veririz demişlerdi, biz de gazocağı üretmeye başlamıştık ya.

Şimdi, dünyada en azından ayakta kalmak istiyorsak, silah sanayimizde teknolojik yatırımlardan geri kalmamalıyız.

Ancak aradaki fark gittikçe açıldı. Kısa bir özet vereyim:

SIPRI, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü 2020 yılı istatistiklerinde, 2020 yılında en yüksek askeri harcama yapan 40 ülkeyi gruplamış. ABD, 778 milyar dolar harcama ile ilk sırada. Çin için 252 milyar dolarlık bir tahminde bulunmuşlar. Hindistan, Rusya ve Bileşik Krallık ile ilk beş ülkenin askeri harcaması 1 trilyon 224 milyar Dolar.

Sonraki 10 ülkeyi de ekleyince harcama rakamı 1 trilyon 603 milyar dolar oluyor.

Biz, yani Türkiye 16’ıncı sırada ve harcamamız 17 milyar 700 milyon dolar. Kırkıncı sırada Fas var, onların askeri harcaması yaklaşık 5 milyar dolar.

En fazla askeri harcama yapan 40 ülkenin toplam harcaması 1 trilyon 827 milyar dolar. Tüm dünyadaki harcama tutarı ise 1 trilyon 981 milyar dolar.

O zaman, hemen ilk beş ülkenin askeri harcamalarının dünyadaki payını hatırlatayım; yüzde 62. Bizimki ise yüzde 1,44 kadar.

Dünyadaki güç dengesinde uluslararası ilişkiler, gruplaşmalar, bloklar önemli. Türkiye Orta Doğu’da istenilen hedeflere ulaşamadı ama Batı’dan yapılan telkinlerle giriştiği eylemlerin yarattığı sonuçlardan, herhalde yeterli bir deneyim kazanmıştır.

Komşularla savaşa girişmek, savaşı kendi içinde yaşamak demektir.

Bu ne demek; Türkiye’nin komşularla olan sınırının her iki yakasında da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının akrabaları vardı. Suriye’de sınırın öte yanında akrabalarımız var, onların da bu tarafta. Yunanistan’da, Bulgaristan’da, İran’da hatta Ermenistan’da farklı mı?

Barış, sınırlarımızın içinde de dışında da gerekli. Atatürk “Yurtta barış dünyada barış” sözünü boşuna söylemedi.

Ukrayna Rusya savaşına diğer Avrupa ülkelerini katmak için neler yapmıyorlar ki! Bu hafta içinde Polonya’ya bir füze düştü, iki sivil öldü. Rusya yaptı dediler, tüm dünya Rusya’ya yüklendi nerdeyse. Ancak olmadı. Sonra NATO genel sekreteri de füze Ukrayna’nın demek durumunda kaldı, yine de “Bu olayın sorumlusu Rusya, zira Rusya Ukrayna’ya savaş ilan etmeseydi, bu füze atılmayacaktı” dedi.

ABD Yunanistan’a ne yığarsa yığsın, başının çaresine baksın. Ege’de barış, yurtta barış insanımız için olmazsa olmaz bir koşul. Silahlanmadan tasarruf ettiğimiz her kuruş, halkın refahı için kullanılmalı.

Taksim’deki patlama ile yaratılmak istenen korku havası, sadece yandaşları ve milletin parasını yağmalayanları korkutur. Benim düşüncem böyle.