AKP iktidarının pandemiyle mücadelede 17 günlük tam kapanma kararı alırken, alkol satışına hukuki dayanağı olmayan yasağa mütedeyyin kesim dahil olmak üzere artarak yayılıyor.

Yıllardır mağduru oynayarak iktidara gelen AKP iktidarı, bugün özel hayatına müdahale ederek insanları mağdur ediyor.

Siyasi muhalefet, toplum bilimciler ve hukukçular alkollü içki yasağını, yaşam tarzına müdahale olarak görüyor ve tepki gösteriyor.

Salgın nedeniyle pek çok ülkede insanlar evinden çıkamaz hale geldi. İş güvencesi ve sağlıkları konusunda endişe duyanların sayısı arttı.

Bu insanların bir kısmının rahatlamak için içkiye yöneldiği ortada.

Nisan ayında İngiltere’de yapılan bir ankette karantinaya girenlerin yüzde 21'inin daha fazla alkollü içecek içtiği ortaya çıktı. Kanada’da yapılan başka bir araştırma da benzer bir oranı ortaya koydu.

Hal böyleyken soru şu? Bu hak ihlali mi? tedbir mi?

Hukukçular; alkol satış yasağının anayasaya hatta Türkiye’nin de uymak ve uygulamakla yükümlü olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu söylüyor. Ankara Barosu bu aykırılığı bir adım daha öne çıkarıyor ve yasağa gerekçe olarak ortada bir genelgenin bile olmadığına dikkat çekiyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sokağa çıkma yasağı koyma yetkisi olmadığı gibi, içki yasağının da hatalı, antidemokratik, hiçbir bilimsel ve hukuksal dayanağı olmayan siyasi ve şahsi bir karardır.

“Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” diyor hukukçular. Bu genelgeyle getirilen yasağa baktığımızda kaynak Süleyman Soylu ve koyduğu keyfilik hükümsüzdür.

İktidarın Merkez Bankası faiz anlayışındaki yanlış kur dayatmasını, bugün alkollü içecekler konusunda da ne yazık ki görüyoruz.

Evet bu bir dayatma. Hukuki gerekçesi olmayan, keyfi ve saptantılı bir dayatma.

İktidarın ileri sürdüğü Umumi Hıfzıssıhha veya İller İdaresi Kanununda böyle bir yasaklama yok.

Cumhurbaşkanı dahil hiç kimsenin Temel Hak ve Özgürlükleri sınırlandıramayacağını sadece kanunla sınırlandırılabileceğini söyleyen bir Anayasa var.

Belli ki bu yapılanlar AKP iktidarının geçmişten bugüne laik, demokratik devletle sıkıntı yaşayan anlayışının bitmediğini ve devam ettiğini gösteriyor.

AKP’nin amacı hukuka uygun davranmak değil. Kılıf olarak dillerine doladıkları “Alkol içmek insanları öldürüyor” savunması yapan iktidara; İnsanlar trafik kazalarından daha çok ölüyor trafiği yasaklayabiliyor musunuz? diye sormak lazım.

Pandemide içki satmak yasak, ama kongreye gitmek serbest. Hiç kimse aptal değil. Amaçları Türkiye’yi hızlı bir şekilde laik olmayan, antidemokratik, otoriter, baskıcı bir devlet yaratma çabasıdır.

Başaracaklar mı? Hayır asla başaramayacaklar.

Bilimin ve Demokrasinin lezzetini almış bir toplum asla geri dönmez.

450-510 Yılları arasında yaşamış Budist filozof Bhartrihari’nin; “Bilim; akbabalar tarafından yağma edilmeyen, hırsızlar tarafından çalınmayan ve paylaşılınca azalmayan yegane servettir” diyor.

Evet bizlerin serveti bilim ve akılcılık olmalı.  En son camide ibadet yapmak için giden İlahiyat Fakültesi mezunu genç bir kadın ve annesini “kadınlar ibadetini evinde yapmalı” diyerek camiye sokmayan yobaz anlayış, en çok mütedeyyin Müslüman kesimi tedirgin etmiştir.

Toplumun bütün kesimleri AKP iktidarının yanlışlarını görmeye başlamıştır. Hukuksuz içki yasağı ve bir çok yasaklamalar art niyetli, sinsi bir anlayışı ortaya çıkartmıştır ve halk tabanı tepkilidir.

Son söz; mütedeyyin müslüman kesim dahil olmak üzere tepki şu; Bardağı alkollü içecekler değil, sinsi yobaz anlayış taşırdı tepkisidir.