Yeni yıla uzun bir tatille başladım. 2 haftadır Trabzon, Rize, Artvin ve İstanbul’u kapsayan bir seyahat sonunda İzmir’deyim. Dostlarla buluşmak, yeni dostluklar kurmak, sınanmış dostlarına sığınmak iyi geldi açıkçası ülkenin bu karanlık zamanlarında! Bir gezi yazısı beklemeyin bu girişe bakarak. Ama bazı gözlemlerimi aktaracağım elbet bugün!

Karadeniz’i gördünüz mü bilmiyorum. Müthiş doğası, coşkulu ve yüksek enerjili insanları ile İzmir’den İstanbul’dan çok farklı her şeyiyle. Suyu musluktan içmek nedir orda hatırladım. İnekten sağılan sütün sobada kaynatılıp içildiğini deneyimledim. Bir dağ nasıl yok edilir, bir dere nasıl kurutulur, bir deniz nasıl doldurulur, bu dolguya nasıl yol yapılır, yol neden çöker, dereden nasıl odun toplanır, dere nasıl taşar… Örnekler uzar gider! Ama ezcümle coğrafya nasıl dönüştürücü bir etki yapıyor bütün çıplaklığıyla gözümün önündeydi.

‘’Yerelden geldiler, yerelden gidecekler’’ sözüne başka bir boyut katalım hep birlikte. Yerel yönetimleri kazanarak iktidara geldiklerinden söz ediyoruz burada. Ama buna ‘’Karadeniz Yereli’’nden eklenti yapmak lazım. Uzunca yıllardır Trabzon’da siyaset yapmış birisi şunu söyledi: Bizim buralar hep geç algılar ve seçmen bağlılığı burada çok yüksektir. Örneğin ANAP’a en geç destek buralardan gelmiş, ANAP yüzde 1’lere düştüğünde bile bu coğrafyada yüzde 20’lerin üzerinde seçmende karşılık bulmuştur! Ve son cümlesi şöyle oldu: Karadeniz’e ihanet eden projeleri onları Karadeniz’e dökecek!

Büyükşehirlerde bu tepkiyi görüyorum elbette. Özellikle İzmir’de gün geçtikçe büyüyen bir tepki var Cumhur İttifakı’na. Ama bunu Trabzon’da Rize’de görmek iyi geldi doğrusu.

Dönelim biraz da coğrafyaya. Örneğin Rize’nin ilçeleri arasında özel aracınız yoksa ulaşım çok zor. Rize’den Trabzon’a ya da Artvin’e ulaşım da öyle. Ve hatta örneğin Rize’nin Pazar ilçesinin içinde de bir yerden diğerine gitmek çok zor. E buna bir de dağ/tepe yolları, kış aylarının çetin hava koşullarını da eklediğinizde sadece özel araç da yetmiyor size. Doğaya uygun ve daha çok benzin yakan yüksek motorlu araçlar şart! Ve tüm Karadeniz’in dilinde o meşhur söz: Benzin zamları.

Tepki o kadar büyük ki bu benzin fiyatlarının hayatın tamamını nasıl değiştireceğinin çok iyi farkında insanlar. Çay alım fiyatlarından tutun da çay toplamaya tarım işçisi taşımanın artan maliyetine kadar her şeyi etkileyecek bu devasa artış. ‘’Yaktığım mazota değecek mi bakalım ürettiğim çay?’’ diye düşünüyor herkes kara kara.

Ben hep 50 liralık alıyorum diyen bir anlayışın buraya evrilmesi, insanların yükselen farkındalığını çok iyi ortaya koyuyor özetle.

İstanbul’a geldiğimde de yoğun konuşulan şey yine ulaşımdı. Artan akaryakıt fiyatları nedeniyle İstanbul’da ne kadar çok aracın trafikten çekildiğinin, toplu taşımaya artan talebin, artan bu talep ile birlikte Kovid 19 pandemisinin daha da uzayacağının herkes farkında. Hatta ‘’İstanbul’da İmamoğlu’nun seçilmesiyle artan trafiği AKP çözdü!’’ diye espri yapmaktan da alamıyor kimse kendisini.

Sözün özü sevgili okur: Herkes ekonomi konuşuyor. Herkes bilimsel olmayan bir inadın, bir anlayışın sonuçlarını görüyor. Ve bu uygulamaların, günlük hayattaki karşılığının farkında insanlar!

İstanbul’da Giresun Alucra’lı bir arkadaşımla kahve içtik. İstanbul seçim sonuçlarına ve aday belirlenme sürecine doğrudan etkisi olan küçük bir ilçedir. Örneğin Beyoğlu ilçesinin seçim sonuçlarını en çok etkileyecek faktörlerden biri adayın Alucra’lı olup olmadığıdır. Sevgili dostum müjdeyi verdi. Giresunlular da artık oy vermeyecek! İşte bu bilgi birçok anketten daha çok veri içeriyor benim için. 2013 yılından beri Beyoğlu siyasetinde bulunan biri olarak umudum daha da yükseldi!

Özetle, gördüklerim, duyduklarım, izlediklerim bana gösteriyor ki geldikleri gibi gidecekler.

Yazıyı bitirirken yüzüme bir gülümseme yayıldı ve bir söz düştü aklıma: Ayının kırk türküsü var kırkı da ahlat (armut) üstüne!

Gördüğüm, duyduğum, izlediğim her şey bana AKP’nin gidişine dair bir şey hatırlatıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok sevdiği Türk Sanat Müziği şarkısında olduğu gibi: Bana her şey seni hatırlatıyor.