Son günlerde 19 Mayıs anısına THY’nin hazırladığı hatıra biletleri internette sıklıkla dolaşıyordu. Mutlaka denk gelmişsinizdir. Yaklaşan 19 Mayıs öncesi bir dünya insan THY’nin internet sitesi üzerinden bu biletlere adını yazdırıp, sosyal medyada paylaşıp, 19 Mayıs’ı selamlıyordu. Normal şartlarda göze hoş gelen ve anlamlı da bir uygulama olabilirdi şüphesiz. Ancak gerçeğin simgeyle çatışması bu ve benzeri durumlarda ortaya çoğu zaman çelişik kimi görüntüleri sermekte çok da gecikmez. Ancak simgenin büyüsü bazen bu gerçeğin rahatça görünebilir oluşunu engelleyebilir. Hatıra bileti meselesinde bunu da gördük. Başta dediğimiz gibi 19 Mayıs’a, Cumhuriyet’e, Kurtuluş Savaşı’na anlamlar yükleyip, samimi niyetlerle bu türden kampanyaların bir elinden tutanlar o simgenin büyüsüyle, örneğin THY yönetiminin kimlerden oluştuğunu düşünmez bile. Tüm kurumları gericiliğe teslim olmuş bir ülkede yönetenler tarafından atılan ‘ustaca adımlar’, bu adımları atanlar için genel toplamın içerisinde gizlenebilmenin ve fark edilmemenin de koşulu gibidir. Türkiye üzerinden konuşacak olursak alenen sarf edilen ‘iki ayyaş’ lafından, açık açık ifade edilen Cumhuriyet’ten rövanşı alma hayallerinden 19 Mayıs kutlamalarına sanal bir biletle de olsa katılabilme noktasına gelmek kolay iş değildir. Halkın geneli tarafından Cumhuriyet ve ulusal kurtuluş bağlamında üzerine değer atfedilen başlıklarda, Cumhuriyetle derdi olanların anmalı, kutlamalı etkinliklerle harekete geçişi çelişkili durumun en yalın biçimlerinden birisidir.

Memleketin büyük çoğunluğu yoksulluk sınırında yaşarken, çalıştıkları kurumlardan servet değerinde maaşlar alan bürokratlar, hazırlanan hatıra biletleri ile 101 yıl önce Samsun’a giden bir geminin Karadeniz’de atlattığı fırtınaların uzağında ancak konuyu geçiştirebilirler. 20 Mayıs günü onların Cumhuriyetle olan dertleri kaldığı yerden devam eder. O hatıra biletlerine içten duygularla isimlerini yazdırıp internette paylaşanlar aslında işin bu kısmını unutmamalıydı. Böylelikle bir yandan 19 Mayıs’ı kutlarken diğer yandan ona sahip de çıkmış olabilirlerdi. Ama tam da bu tip durumlarda “milli duyguları” harekete geçiren nesne ve söylemler, çıkarları ve amaçları birbirinden çok farklı olan kesimleri bir araya getirip, aradaki çelişki ve karşıtlıkları unutturan bir illüzyon özelliğine sahip olabiliyor. 19 Mayıs 1919’da başlayan sürecin devamında yaşanan savaşın işgale ve işgalcilerin içerideki işbirlikçilerine karşı verildiğini unutmak, yapılan kutlamaların törenlerden ve simgelerle yoğrulmuş kampanya benzeri işlerden öteye geçememesine sebep olur. Böyle bir durumda da hiç şüphesiz; bugün yapılan iş, o günün amaç ve ruhuna uygun düşmez. Yukarıda bahsettiğimiz türden simge ve semboller böylesi bir unutkanlığın içerisine düşülmediği zaman anlamlı bir hale gelir. Aksi takdirde o nesnelerin büyüsüyle birçok insan, karşıtıyla “aynı gemide” olduğuna ikna olabilir. Aradaki fark bu büyülü yolla silinirse eğer, bir yağmacı ile alın teri gasp edilen bir emekçi, korona günlerini boğazdaki yalısında geçirenle tezgâh başında çalışarak geçiren işçi, milyon dolarlık servetinin keyfini sürenle motosiklet üzerinde oradan oraya koşturan kurye, bir cumhuriyetçi ile bir cumhuriyet düşmanı aynı geminin içine konulabilir. 

Birileri bu sene, 19 Mayıs anısına yaptırılan THY’nin hatıra biletleri ile birçok kesimi fark ettirmeden aynı gemiye olmasa da aynı uçağa bindirmeyi başardı. Elden gelen buydu, bu kadardı. Çünkü bu kez “aynı gemi” meselesi çok da kolay tutmazdı. Neden mi? Mayıs 1919’da Samsun’a giden gemide kimlerin olmadığı herkes tarafından iyi biliniyor da o yüzden tutmazdı.