Bilgisayarıma indirdiğim ve okumaya başladığım 5 Ağustos 2022 tarihli rapor ABD’nin Alaska eyaletinin güneyinde yer alan bir kent olan Anchorage’daki Ursa Major ilkokulunun depreme dayanıklılık durumunu ele alıyor. 33 sayfalık raporun ilk 7 sayfasında eyalete kayıtlı mühendis David Bentti tarafından kaleme alınmış ve imzalanmış bir değerlendirme mevcut. Sonrasında ise değerlendirmeyi destekleyen 25 sayfalık ekler bulunuyor. Rapor özetle, 1952 yılında inşa edilen ilkokulun gelecekte meydana gelebilecek bir depremde güvenilir olmayacağını öne sürüyor. Bu da öğrencilerin başka okullara yönlendirilmesi sonucunu doğuruyor. Rapor daha yayınlanmadan içeriği hakkında ilgili ilkokul, kamuoyu ve medya bilgilendiriliyor. Halen, ilkokulun web sitesine giren kullanıcılar ilk olarak okulun taşınması ile ilgili bilgilendirmeye yönlendiren ve büyük puntolarla yazılmış “Taşınma Projesi”’ linkini görüyorlar.

Anchorage’da geçen ağustos başında bunlar yaşanırken, aynı günlerde İzmir Karşıyaka’da ülkenin en başarılı eğitim kurumlarının arasında yer alan Atakent Anadolu Lisesi’nin velileri, İzmir Milletvekilleri, Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Mimarlar Odası, Atakent Anadolu Lisesi’nin yıkılması ve yeniden yapılması kararına temel teşkil eden belgeyi arıyorlardı. Belgenin internette olmaması sürpriz değildi ama yetkili makamlara yaptıkları müracaatlardan sonra da belgeye ulaşamamışlardı. Hala da ulaşıldığına dair bir bilgi yok. Atakent Anadolu Lisesi’nin web sitesine girildiğinde ise taşınma ile ilgili hiçbir bilgi yok. Gerçekten çok ilginç. Web sitesi bilgilendirme amacına uygun olarak kullanılmalı.

Nasıl oluyor da ta dünyanın öbür ucundaki bir okulun depreme karşı dayanıklılık raporuna ulaşabiliyorum ama evime bir buçuk kilometre uzaklıktaki okulla ilgili rapora ulaşamıyorum? Kimse ulaşamıyor. Bu işte bir yanlışlık var.

İnternette başka okullara ilişkin depreme dayanıklılık raporlarını araştırmaya devam ediyorum. Bu defa karşıma ABD’nin Washington eyaletindeki 339 okul binasının depreme dayanıklılığı konusunda değerlendirmeler sunan 30 Haziran 2021 tarihli rapor geliyor. 148 sayfalık belge eyaletin Doğal Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanmış.

Tuhaf bir süreç

2022 Temmuz’unun son günlerinde Atakent Anadolu Lisesi’nin öğrencileri ve velileri okulların açılmasına az bir süre varken okul binasının depreme dayanıksız olması nedeniyle yıkılacağı haberini aldılar. Oysaki 30 Ekim Depremi’nin hemen ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı binaların hasar durumlarını tespit etmiş ve ilgilileri bilgilendirmişti. Atakent Anadolu Lisesi ile ilgili bir sorun açıklanmamıştı. Bakanlığın riskli yapı süreçlerinin onaylarının girildiği Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Sistemi’nde de Lise ile ilgili bir kayıt yoktu.

Veliler yer altından yer üstüne çıkan bu gerilimi azaltmak için, yıkım ve öğrencilerin başka okula nakledilmesi kararına gerekçe oluşturan belgeye erişmek istediler. Bu belgede bulacaklarını düşündükleri makul ve mantıklı gerekçeler onların ve öğrencilerin üzerindeki gerilimi azaltabilirdi. Ama belgeyi tüm çabalarına karşın elde edemediler. Okulun depreme dayanıklı olmadığı 2010 yılında Pamukkale Üniversitesi tarafından bir raporla tespit edilmiş. Peki, bu rapor neden Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi ya da İzmir’den bir kuruma hazırlatılmak yerine Pamukkale Üniversitesi’ne hazırlatılmıştı? Madem binanın depremde yıkılma riski vardı, neden bu kadar beklenmişti? Bu soruların yanıtlarına da ulaşılamadı. İzmir Milletvekilleri, Karşıyaka Belediyesi, Mimarlar Odası, veliler, öğrenciler, medya bu sorulara tatmin edici bir yanıt bulamadı. Okul binasının depreme dayanıklığının bağımsız bir uzman heyetçe yapılması önerildi. Buna da olumlu bir yanıt gelmedi. Bir başka şaşırtıcı bilgi de okulun 2022-2023 eğitim-öğretim yılı için 300 yeni öğrenci kabul etmiş olması.

Başka artçı şoklar da yaşandı. İzmir’deki yetkililerden Pamukkale Üniversitesi’nin hazırladığı rapor temin edilemeyince bu kez okulun depreme dayanıksız olduğunu belirten belge Pamukkale Üniversitesi’nden istendi. Üniversite, okuldan örnek alınmadığını, kendilerine verilen örneği inceledikleri cevabını verdi. Veliler Atakent Anadolu Lisesi öğrencilerinin aktarılacağı Süleyman Demirel Lisesi’nin depreme dayanıklılığı hakkında yazılmış bir belge olup olmadığını araştırmaya başladılar. Bu arayışlarında da bir sonuç alamadılar.

Yönetişim, hesap verebilirlik, şeffaflık, paydaşlarla ilişkiler

Türkiye ciddi deprem riski altında yaşayan ve zaman zaman da ciddi maddi/manevi zararlara yol açan depremlerin gerçekleştiği bir ülke. Depremde yıkılma riski olan bir okulun hangi şartlarda nasıl yıkılacağı ve yeniden yapılacağının da su gibi akıp giden, alışılmış ve tartışmasız bir süreç olması gerekirken konunun bu kadar tutarsızlıkla dolu bir meseleye dönüşmesi, kamuoyunun aklına takılan soruların yetkililerce (ısrarla) yanıtlanmaması pek çok soruyu akla getiriyor.

Öncelikle, sorumlulukların net bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Örneğin; İzmir’deki Anadolu Liselerinin depreme karşı dayanıklılığının test edilmesinden Pamukkale Üniversitesi mi sorumlu? Atakent Lisesi’nin depreme dayanıklılık raporunu neden Pamukkale Üniversitesi hazırlıyor? Neye göre seçilmiş bu üniversite? Pamukkale Üniversitesi bu raporların isabetliliği ile ilgili olarak kime hesap veriyor? Pamukkale Üniversitesi üniversite olarak mı bu rapordan sorumlu? Üniversitenin hangi departmanından hangi bölümden hangi kürsüsünden kimler bu raporu hazırlamış? Raporun hazırlanmasını kim istemiş? Rapor kimlerle paylaşılmış? Raporu görenler ne yapmış?

Hesap verebilirlik çok önemli. Çünkü depreme dayanıklılık testi de yıkım da yeniden inşa da vatandaşın ödediği vergilerle finanse ediliyor. Ayrıca konunun eğitim gibi çok saygın bir alanla ilgili olması, süreçlerin tamamının herkese örnek olacak ve hatta onları eğitecek bir şeffaflıkla yürütülmesi gerekliliğini doğuruyor.

Hesap verebilirliğin, şeffaflığın, paydaşlarla iş birliğinin önemi her yerde vurgulanıyor. Örneğin OECD’nin Mart 2017 tarihli Okulların Sismik Güvenliği için 7 Prensip raporunda ön plana çıkan hususlara birazcık dikkat edilse böyle bir kafa karışıklığı yaşanmayabilirdi. Birleşmiş Milletlerin, Dünya Bankasının ve diğer pek çok kuruluşun bu alanda pek çok çalışmaları var.

Görev “yık-yap” tan ibaret değil. Görev aynı zamanda, yıkılıp yapılan şeyle ilgili insanları (öğrenci, veli, kurucu müdür, kantinci, okulun önündeki simitçi, mezunlar, muhtar, belediye vs.) kırmamayı, aidiyet ve güven duygularını zedelemeden ilerlemeyi, gönülleri almayı da içeriyor. Bunu yapabilmenin en kestirme yolu da daha modern bir yönetişim anlayışı ile çalışmak.