Şimdi ateş düşmüş evlerin üzerinde tütüyor ıssız ve kimsesiz dumanlar. Kalabalıklar dağıldı çoktan. Beylik laflar, sloganlar son buldu, canı yanmayanlar diyeceklerini deyip çekip gittiler o koca yalnızlığın yanı başından. Bir babayla oğulun, bir çocukla annenin arasında bırakıp o kör karanlık yalnızlığı öylece gittiler kendi sıcak dünyalarına. Bir annenin ağıtında gizli gözyaşlarıyla, bir babanın göğsünün kafesinden içeriye süzülen çaresizlikle bir kez olsun göz göze gelmeden gittiler. Yoksul hanelerin çevresi çaresi olmayan kimsesizliklerle, nedeni bilinmeyen ölümlerle çevrildi bir kez daha.

Evet, yoksulların evlerine düşen binlerce acıdan bazılarına şahitlik ettik geçtiğimiz günlerde. Bir kez daha zenginlerin nutukları yoksullara ölüm oldu. Ölümün acısı annelerin, babaların bakışlarına tarifi imkânsız anlamlar yükledi. Onlar ki ayaklarında eski ve toza bulanmış ayakkabıları ve ince, yıpranmış ceketleri ile düştüler toprak yollara, evlatlarını bir daha görmemek üzere sonsuzluğa uğurlamak için. Zenginler ise zırhlı ve ışıltılı araçları ile iştirak ettiler köylere, kasabalara gösteriyi tamamlamak için. Olanca şıklıklarıyla yoksulların büyük acılarının ve çaresizliklerinin yanında saf tuttu o varsıl adamlar. Büyük büyük laflar ettiler. Adettendir; yoksullar ölür, zenginler konuşur. Zenginlerin zevki sefası yoksulların kanı ve alın teri üzerine kurulur. Zenginlerin ağızlarından çıkan her sözcük yoksulların canları üzerine kurulan saraylara harç olur. İşte tam da bu yüzden yoksullar ile zenginler arasındadır tüm mesele. Yaşamın bütün çelişkisi bu iki kesim arasındadır. Ve maalesef şimdilik bunun farkında olan kesim ise bu gerçeği gizlemeyi de ustaca becerebilen zenginlerdir. Özlemimiz ise yoksulların kuracağı bir dünyayadır.

Yaşanan savaşın sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan bir diğer sorun ise şüphesiz ki mültecilerdir. Modern zamanların Avrupa’sında İkinci Dünya Savaşı yıllarında belirgin bir şekilde ortaya çıkan mültecilik her geçen yıl daha fazla insanın yurtlarından edilmesiyle zaman içerisinde politik bir malzemeye dönüştürülmüş. Günlerdir mültecilerin karşı karşıya kaldığı insanlık dışı zamanları yaşıyoruz örneğin. Devletler arasında koz gibi kullanılıp, yönetenlerce açlığa, hastalıklara ve ölüme gönderilen mülteciler “vatansızlığın” getirdiği kimsesizlik haliyle bilinmez bir sona doğru yürüyorlar. Çoklu bir travma olarak mültecilik adım attığı her yerde ırkçılığın sert saldırılarına maruz kalıyor. Kendisini ancak bir “öteki” üzerinden var edebilenler savaşı çıkartanları değil savaşın mağduru olan mültecileri sorguluyor. Onları üç kuruş paraya atölyelerde çalıştıran insanlıktan çıkmış patronları değil o üç kuruşa mecbur kalan mültecileri yargılıyor. Ve onları denizlerin orta yerinde ölüme terk eden insan kaçakçıları bir çocuğun ölümünden dahi para kazanırken onlar onar onar can veriyor. Sığındıkları ülkelerin sokaklarında; yarı aç yarı tok, yoksulluk ve yoksunluk içerisinde yaşamaya çalışan mülteciler ırkçıların sahte vatanperverliklerinden böylelikle payına düşeni alıyor. Sokak ortasında linç edilip, öldürülüyorlar. Mülteci kadınlar köle pazarlarında satılıp “pek milliyetçi” adamlara ikinci, üçüncü eş yapılıyor. Modern zamanların tüm “imkânları” içerisinde mülteciler, o imkânlara ulaşmak için düşülen yollarda kendilerine kader olan ölümün gölgesinde bir gün daha yaşayabilmek için etraflarını saran koskoca nefretlerin arasında adımlıyorlar dünyanın sokaklarını.

Şimdi bir parça vicdan parsel parsel paylaşılmış dünyamızdaki sınırların anlamsızlığını görmek için yeter de artar bile. Şimdi sahip olunabilecek küçücük bir düşünme yetisi bu koskoca sürgünlere, o yoksul ölümlerine kimlerin neden olduğunu görmeyi mümkün kılar. Zenginlerin talan ettiği dünyayı yaşanabilir kılacak olan şey tarihin sahnesine çıkacak yoksulların ve dünyanın halklarının iradesi olacaktır şüphesiz. Şimdi zaman zenginlik denen kan emiciliğin ortadan kalkacağı, buna bağlı olarak yoksulluğun da yeryüzünden silinip gideceği eşitlik ve özgürlük günlerine olan umudu büyütme zamanıdır. Bu kan ve ölüm günlerinin orta yerinde, yaşamları sürgünlerle, büyük göçlerle, ölümlerle sınanmış olanlarla yan yana durabilen herkese selam olsun.