Her sabah uyanır uyanmaz ilk yaptığım iş tahmin ettiğiniz iş değil...
Daha gözümü açar açmaz telefonumu elime alıp Twitter'a girmek.
Sadece sabah uyandığımda da değil, gece arada tek gözümle ne var ne yok kontrol edip tekrar uyuyorum.
Hem bu ülkenin gündemi gece mece dinlemeden sürekli akıl almaz olaylara gebe olduğundan hem de beklediğim o müjdeli haber gerçekleşirse bir an önce tanık olmak istediğimden!
Sadece eğer keyifli bir ortamda isem elim bir türlü gitmek bilmiyor.
Çünkü her açtığımda mutlaka öfkeden dişlerimi sıkacak bir haberle karşılaşıyorum.
(Diş demişken aklıma geldi konudan ayrı sormak istiyorum. Bu aşılardan sonra sizde de gece diş sıkma problemi başladı mı?
Benim aşırı... Bir uyanıyorum sıkmaktan dişlerim, çene kemiğim ve hatta başım hayvan gibi ağrıyor. Kulaklarım bile. Çekiç, örs, üzengi ne varsa zonkluyor.
Daha önce hiç böyle bir derdim yoktu. Dur yine unutmadan şunu da sorayım; peki yine aşıdan sonra saçlarınızda aşırı dökülme oldu mu? Bende avuç avuç! Sinir bozucu.
Neyse önümüzdeki günlerde aşıların henüz bilinmeyen başka yan etkileriyle de karşılaşacağız herhalde. Bu aşı işinin iki ucu boklu değnek olduğu zaten çok belliydi. Yaptırman gerekiyor ama yaptırınca da nasıl yan etkilerle karşılaşacağın bilinmiyor. Bakacağız artık!)
***
Konuya dönelim...
Dün evimde huzurlu bir pazar geçirirken telefonu elime pek istemeden aldım ki almaz olaydım.
Hepinizin izlediğini tahmin ettiğim o sefil görüntülere denk geldim.
Bacak kadar çocuğun eline mikrofon verildiği ve bu ülkenin ana muhalefet liderine hakaret ettirildiği, yok artık nsnnm dediğimiz anlar!
Çocuk ezberletilmiş boyundan büyük laflar ediyor, arkadaki koca koca adamlar, yani bu ülkeyi yönetenler, bir halkın kaderini belirleyecek kararlara imza atanlar keyifle gülüyor.
Akıl tutulması... Ağlanacak hal.
Söz, siyaset, akıl, fikir, hukuk, adalet, din, ahlak... Her kavramın çürüdüğü bittiği nokta.
Daha önce dünyanın hangi ülkesinde böyle bir pespayeliğe, kalitesizliğe, gevşekliğe rastlanmıştır acaba?
Sorarım size eyyyyyyy aklına mukayyet olmaya çalışan insancıklarım?
Her an mı bir kumpasla, bir yalan dolanla, bir ayak oyunuyla, bir katakulliyle muhatap olmak zorunda kalırız?
Gerçi biz kim köpek ki? Köpek Boji'ye bile bir avuç bokla kumpas kurmaya kalkan zihniyet var karşımızda...
Siyaset neresinden tutsan tel tel dökülüyor.
Yahu arkadaş bu yaptığınız çocuk istismarıdır. Buna mı kaldınız yani? Küçücük çocuğa mı bel bağladınız?
Kendinizle birlikte o çocuğu da acınacak hale getirmişsiniz.
Yazar Acun Karadağ'ın dediği gibi;
"O çocuk bizim tedrisatımızdan geçmiş olsaydı 'hain' kelimesinin ne anlama geldiğini bilmezdi. Çünkü:
- Resim yapar
- Flüt çalar
- Kitap okur
- Spor yapar
- Arkadaşlarıyla oynar
- Çiçek büyütür
- Kelebek kovalar
- Fidan diker
- Çizgi film izler
- Laboratuvarda mikroskop başında soru sorar olurdu."
***
Kin, nefret intikam duygularıyla beslenip İblis'in beşiğinde büyüyen çocukların yetişkin halinden yeteri kadar çekmedi mi bu ülke, bu dünya?
Nedir bu karanlığa olan meyliniz?
Ama ne yaparsanız yapın.
İyiyi, doğruyu, hakkı, adaleti, merhameti, bilimi, eğitimi, sanatı, sevgiyi, saygıyı ve neşeyi kovalayan aydınlık bir nesil geliyor.
Küçük bir çocuğun defterine çizdiği güneşli bahar günü gibi bir gelecek var önümüzde. Bunu asla değiştiremeyeceksiniz.
Hiçbir filmin sonunda kötüler kazanmaz.
Bunu o iki film bir arada konseptli, karanlık, küflü sinema salonundan çıktığınızda siz de göreceksiniz.