Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) sadece bir tiyatro değil aynı zamanda bir kentin kültür belleğiydi. ‘Bir kentin kültür belleği olma anlamında, insanların hayatına nasıl bir değer katmış olabilir?’ sorusunu Prof. Dr. Hülya Nutku şöyle yanıtlıyor. “Atatürk ‘Tiyatro bir milletin kültür seviyesinin aynasıdır’ der. Başkentte özel tiyatrolar (Ankara Halk Tiyatrosu, DAST, Çağdaş Sahne, Ankara Birlik Tiyatrosu, Çan Tiyatrosu vb. tiyatrolar vardı) ve Devlet Tiyatroları o kentin kültür belleği olduğu kadar, kültür seviyesinin de aynasıydı. AST Ankara’nın politik atmosferinde nerede olduğumuzu, insan olmanın potansiyelini hissettirmesi, yarattığı tartışma ortamıyla barometre gibiydi. Örneğin en tuhafıma giden şeylerden biri Brecht’in “Mezbahaların Jan Dark”ı oyunu daha oynanmadan yasaklandı. Bazı oyunlar oynandıktan sonra yasaklanmıştı, kimi zaman tiyatro kapatılmıştı, tutuklamalara bile tanıklık etmiştik. Yasaklanan oyunlardan biri 1972 de oynanan “Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti” oyunuydu ama en ilginci İsmet Küntay’ın “Evler Evler” oyunu için sıkıyönetimin “Şimdilik oynanabilir” kararı bizleri hem güldürmüş, hem de düşündürmüştü. Oyuncuların, “Ne zamana kadar oynanabilir?” diye birbirlerine sorduklarını anımsıyorum. Kentte insanlar bu tiyatroya koşa koşa gidiyorlardı. Bu şartlara rağmen yepyeni oyunlarla seyircinin karşısına çıkmaya devam ettiler. Örneğin “Dimitrof’un Savunması” oyunu provaları öncesi Bulgar konsolosluğuna belgesel izlemeye gittik. Oyun Reichstag yangınının Bulgar komünist liderin üzerine atılmasıyla ilgili olarak 1933 de onun Leipzig savunmasını içerir. Yangını çıkaranlar Nazilerdir ama bu suçlamayı yaparak adeta toplama kamplarının oluşturulmasına zemin hazırlanmaktadır. Bunun için oyuncular, yönetmen, Özdemir Hoca ve biz öğrenciler Bulgar Konsolos’unda Dimitrof belgeselini izledikten sonra tartışma yapıldı. Yıl 1975’di, oyunun müziklerini Tarık Öcal yapmıştı. O yıl Rutkay Aziz’in rejisiyle Gorki’den Brecht’in oyunlaştırdığı “Ana” oyunu da yasaklanan oyunlardandır. O oyunda hiçbir zaman Meral Niron’un oynadığı Ana karakterini unutamam. Bence Meral Niron’un yarattığı Ana karakteri hafızalardan silinmez”

‘Ankara Sanat Tiyatrosu neden var olmalı?’ sorusuna Hülya Hocanın yanıtı gayet net. “Ankara Sanat Tiyatrosu daima küllerinden doğmayı başarabilmiş bir tiyatrodur. Bir tiyatro tüm sıkıntılara karşın, 58 yıldır ayakta kalmayı başarıyorsa bu o tiyatronun direncinin önemi kadar, seyircisinin de bu tiyatroya verdiği destek anlamında bir o kadar önemlidir. Her on yılda bir yeni kuşak geldiğini düşünecek olursak, Ankara Sanat Tiyatrosu 6 kuşak boyunca kendi seyircisini yetiştirmiştir diye düşünüyorum. AST tabii ki kapanmalar, yasaklamalarla çalkantılı dönemler geçirdi ama seyirci faktörünü hep ön planda tuttu. Toplumun sosyolojisi, ekonomisi, siyasal ortam, izleyicinin istemleri her zaman ölçüttür ve grup dramaturgisiyle AST daima gerçeği gizleyen örtüleri korkusuzca kaldıran bir tiyatro olmuştur. Nesillerin hayatına dokunmuştur. Doğal olarak dönemlerin değişikliklerini dikkate alarak, kendisini de yenilemiştir. Böylesine geleneği olan bir tiyatronun eksikliği mutlaka hissedilecektir. Bu anlamda yerel yönetimin, Başkan Mansur Yavaş’ın tiyatroya sahip çıkacağını biliyorum. Bu ortak sorunumuzdur. Bakanlık, yerel yönetim, ticari kuruluşlar ortak bir akılla bir çözüm bulup Ankara izleyicisine bu tiyatroyu kazandırmalıdır”