Montaigne’in Denemeler’iyle tanıştığımda yaşım 17 filandı. Felsefeye düşkünlüğümü bilen bir arkadaşım önermişti. Bir çırpıda okudum. Yetmedi, ara ara yeniden okudum. Montaigne’in kimi eski bilgelerden yaptığı alıntıları ezberledim. Bugün bile hemen hemen hepsi belleğimde. Arkadaş sohbetlerinde sık sık alıntı yaptığım bilinir. Montaigne, hayatın bütün alanlarına ait kendince bir şeyler düşünmüş ve kendisinin de söylediği gibi, okurların karşısına (ki okurlarının yalnızca yakınları olacağını belirtiyor), süslenip püslenmeden çıkmış. Denemeler’deki o içtenliğin yanıtı bence bu.

Çetin Altan’ın Dönem Yayınları arasında çıkan Sömürücülerle Savaş ile Mustafa Kemal’in Sosyal Görüşleri adlı kitaplarını da o sıralarda okudum ve okumaları için yakın arkadaşlarıma verdim. Cumhuriyetin 50. yılı kapsamında yazdığım bir yazı nedeniyle okulun disiplin kuruluna günler haftalar boyu savunma yaparken o iki kitap suç unsunu olarak karşıma çıkarıldı. Tabii hazin olan, suç duyurusunun bizzat edebiyat öğretmenim M.K. Balcı tarafından yapılmış olmasıydı.

Cumhuriyetin 75. Yılında Ben Mustafa Kemal adlı kitabımla T.C. Kültür Bakanlığı Çocuk Romanı dalında ödül aldım. Ankara’da yapılan ödül töreninde ödül plaketini bizzat Kültür Bakanının elinden alırken o ânı beni okuldan attırmayı kafasına koymuş olan ‘öğretmen’in de görmesini isterdim.

Siz bu yazımı okurken ben iki günlüğüne Adana’da, öğrenci okurlarımla birlikte olacağım. Onlarla Atatürk devrimleri üzerine konuşacağız. Nedense en çok o kitabımın yazılış serüvenini merak ediyorlar. Neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz, diyorlar. Size de anlatayım: Bir gazete haberinden yola çıktım. İsrail’de küçük bir kasabada yaşayan yoksul biri, devletlerinin kuruluşlarının ellinci yılı nedeniyle herkes bir şeyler yaparken gidip kocaman bir kireç taşı alıp söndürmüş, bahçesinin yola bakan tarafını o kireçle badanalamış. Bunu görüp soran komşusuna “50. yıl kutlamaları için herkes bir şeyler yapıyor, benim de aklıma bu geldi” demiş. Bu yanıt komşusunu etkilemiş. “Öyleyse ben de aynını yapayım” demiş. Komşu komşuyu göre göre bütün kasaba badana yapmış. Kasaba uzaktan bakanları bile hayran bırakacak kadar tertemiz, bembeyaz olmuş.

Bu küçük gazete haberi, bende “Seviyorsan emek ver” düşüncesini doğurdu. Biliyorsunuz, yanında yöresinde bulunan birçokları Atatürk’le ilgili anılarını anlattı veya yazdılar. Ben Mustafa Kemal adlı kitabımda Mustafa Kemal Atatürk’ü birinci tekil şahıs kipini kullanarak konuşturdum. Böylece gerçek ödülü daha çok öğrenci okurlarımdan aldı. Böyledir anılar, kırık bir testiden sızan sular gibi akarlar, akarlar, akarlar…