Her zaman olumsuz olanları söyleyecek, güzel şeyleri de görmezden gelecek değiliz tabi ki. Hem bir İzmirli hem de bir gazeteci olarak yanlışları söylemek, bilmeyenleri bilgilendirmek nasıl bizim görevimiz ise olumlu ve doğru olanları da gün yüzüne çıkarmak en büyük amaçlarımızdan bir tanesi. Öncelikle Covid-19 belasından kurtulup uzun süre sonra protokol tribünündeki yerini alan Altay Spor Kulübü Başkanı Özgür Ekmekçioğlu’na geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Genç yaşına rağmen çok ağır bir süreç geçirdiğini ve 9 Eylül Hastanesinde bir süre kaldığını öğrendim. Bir kez daha görmüş olduk ki bu virüsün genç, yaşlı ayrımı her geçen gün kayboluyor, hepimizin kendine özenle dikkat etmesi gerekiyor.

   Konumuza geri dönecek olursak, Altay sahada her geçen gün daha iyi bir görüntü vermeye başladı fakat şu ilk golü yeme problemini bir türlü çözmeyi başarabilmiş değiller. 3 haftalık galibiyet serisinin ardından tekrar ilk iki yarışına ortak olunmasına rağmen, oyunun kendini daha çok geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Yücel İldiz’in kariyeri boyunca kazandığı başarıları inceleyecek olursak, oyun planının ve sisteminin sonuç odaklı olduğunu görebiliriz. Bu bağlamda aslında sezon boyunca oyunu domine eden, sağlı sollu ortalar açan, rakibi kendi yarı sahasına hapseden bir Altay izlemeyi beklememek lazım. Fakat Hocanın oyun tarzının buna uygun olmayışı, Altay’ın bunu yapamayacak bir kadroya sahip olduğu anlamına gelmiyor tabi ki. Çok farklı bir hocayla, farklı bir oyun anlayışıyla bu da sağlanabilirdi ama şimdilik iyi oynamasa da 3 puan alan bir takım tüm futbolseverlerin önceliğidir diye düşünüyorum. Geçen haftalarda bir yazımda bahsetmiştim. Bu ligin kimyasında bu var, iyi oynayanın değil, sonuç alanın ipi göğüslediği bir lig. Herkesin de birbirinden puan alabildiğini varsayarsak, şimdilik galibiyetlerin devam ediyor olması sezon sonu için ümit verici.

   Buraya kadar anlattıklarımız bardağın dolu tarafıydı. Eğer Altay Spor Kulübü Süper Lig’e çıkmayı başarırsa ki şu an kadronun bunu yapmaktan başka hiçbir alternatifi olduğunu düşünmüyorum. İşte o zaman harcanan paralar ve altına girilen yüklü borçlar çözülebilir hale gelir. Sadece bu sezon başında bizim bir basın mensubu olarak edindiğimiz bilgi kurulan kadro için tam 25 milyon lira harcandığı yönünde. Ligin geçtiğimiz sezonlara oranla kalitesinin de çok düşük olduğunu göz önüne alırsak bu sezon bu oyuncu grubunun ve yönetim anlayışının son şansı gibi duruyor. Önümüzdeki yıl Süper Lig’den bir alt lige tam 4 takımın düşeceğini hesaba katarsak bu sezon yükselmeyi başaramayan takımların en az 2-3 sezon daha Süper Lig’de boy göstermesinin zor olduğunu hatta imkânsıza yakın olduğunu düşünüyorum. Cumartesi günü oynanan Akhisarspor maçından sonra Yücel İldiz’in de söylediği gibi hedefi olan takımların her maçı zor olacaktır tabi ki ama hedefe oynayan takımlarında aynı oranda maç içerisinde buna reaksiyon verebiliyor olması gerekir. Her maç kendi işini, kendi elleriyle zora sokan bir Altay izliyoruz. Geriye düşüp ardından kazanmak için çırpınan bir Altay. Ligin bu haftasına kadar hem taraftarlara hem de tüm İzmirli futbolseverlere saç baş yoldurulmuş olsa da, siyah-beyazlıların puan durumundaki yeri gelecek adına umut vadediyor.

   Dediğim gibi Altay’ın önümüzdeki 10-15 yılını maddi anlamda garanti altına almasının tek yolu bu sezon sonunda bir üst lige çıkmayı başarması gibi gözüküyor. Ben buradan tüm Altaylılara ve İzmirlilere bir çağrıda bulunmak istiyorum. Kişilerin veya isimlerin değil, Altay armasının arkasında olmaya devam edin. Taraftarı, futbolcusu, yöneticisi, basını hep birlikte elimizi taşın altına koyup Büyük Altay’ı Süper Lig’e taşıyalım. “O Sene Bu Sene” mottosuyla başlanan sezon aynı zamanda “Bu Sene Son Sene” sezonudur siyah-beyazlılar için. Altay bir üst lige çıkmayı başarmak zorunda ve bunu yapabileceğine sonuna kadar inanıyorum.