SERKAN KOÇAK-

Merhaba Şenol Bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Babam, Almanyaya 1962 senesinde misafir işçi olarak gelen ilk kuşaktan biri. 1974’lerde iki kardeşim ve annemi de yanına alıyor,  ben evin en büyük çocuğu olmama rağmen ortaokula başladığım için ben Türkiye’de dedemlerde kalıyorum. Okul tatilleri 3 ay olduğu için ikinci Almanya’ya gidişimde 1979’de ki geri dönüş biletim olmasına rağmen dönemiyorum çünkü O sene Çorum olayları başlamıştır ve yaşım 17 olduğu için ( 18 olsa kalamayacağım vize den dolayı ) babamın çalıştığı fabrikada işe başlıyorum. Süreç içerisinde eğitim alarak Endüstri Elektronika’da eğitimimi tamamlıyorum tabii bu arada sürekli tiyatroya gitme ve eğitimini alma gibi aktivitelere katılıyorum,  skeç ve tiyatro oyunları yazıp sergilemeye başlıyorum. 

Maraş, Çorum, Fatsa gibi olayların çıkarılmasının sebebinin, ABD yetkililerinin de dediği gibi “Bizim çocuklar başardı”, 12 Eylül Askeri Faşist darbesine yol açmak için olduğunu öğrendik. Cunta ilk iş olarak Grevleri yasakladı ve 17 yaşındaki Erdal Eren'in yaşını büyüterek idama mahkum etti. Bu idamı durdurmak için Almanya'da yapılan eylemlere katıldım. O masum ( Sezen Aksu'nun şarkısında ki son bakış ) bakışlara insanın yüregi dayanmıyordu. Böyle bir film yapmama bu olaylar vesile olmuştur, diyebilirim.

'TİYATRO EĞİTİMİ VERDİM'

Uzun yıllardır Almanya’da yaşıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz? Yaptığınız projelerden bahsedebilir misiniz?

Tiyatroyu amatör olarak yapmama rağmen konular birlikte yaşam, entegrasyon, ırkçılık, savaş, doğanın tahribatına karşı oyunlar olduğu için Almanya DGB nin 1 Mayıs etkinliğine 5 bine yakın kişiye 7 dakikalık “Misafir işçilikten nasıl buralı olduk” diye bir oyun sergiledik Essen kentinde, Bochumda Çocuk Tiyatromuzu Festivale davet ettiler, Gene Essende Gençlik tiyatrosunu bu oyunlar Almanca olarak sergilendi. Ve onlarca oyunumuzla göçmen derneklerinde Velbert, Krefeld, Stuttgart, Dortmund, Bochum, Essen, Herten gibi şehirlerde oyunlarımız Almanca, Türkçe olarak sergilendi. Caritas, AWO gibi yerlerde Alman gençlerinin oldugu gençlik merkezlerinde Tiyatro eğitimi verdim Hatta Solingen 1993 Kısa filmine bu gençlerle yaptığım sohbetlerinde katkısı olmuştur. Ve okullarda, savaştan kaçıp Almanya’ya sığınmış  ailelerin çocuklarına Tiyatro eğitimi verdim.  

Tiyatrodan sonra bir Film yapma kararı aldım O da Solingen'de bir aileye 1993 Mayıs 29 gecesi ırkcı, Faşist bir kundaklama saldırısı olur ve 5 insan yangında yaşamdan koparılır. Bu Her yerde şiddetli protesto edilir, polisle çatışmalar, çıkan yangın, kırılan market camları vs ...

Solingen olayının belkide bir hafta sonrası ben kızımla dedesi ile yürüyerek gidiyorum, evin önüne geldiğimizde evinde ilk torunu olan Dedesi tarafından çok sevilen 10 yaşındaki kızım : ben bu eve girmem burda hep Türkler oturuyor ve Türklerin evini yakıyorlar... demesi bende müthiş duygular oluşturdu. O gün sadece söylenmiş bir sözdü ama beynime çakılmıştı sanki. Geçen 24 sene sonra Solingen 1993 ve 25 sene sonra diye bir Film yapmaya karar verdim Rejisör Ömer Pekyürek’le. Bu Film Almanyada birincilik aldı. Derken ikinci filmim ARKADAŞ filmini yaptım ( konusu : savaştan Çocuğu ile kaçan bir Ailenin ve her bavul toplandığında izninin bittiğini anlayan 10 yaşlarındaki Alman bir Çocuğun dostluğunu konu ediyor )

Üçüncü filmimiz JASMİN. İki günlük çekimlerden sonra koronadan dolayı çekimler durdu onu ileriki Yıllarda çekme planım var. Çünkü önceliğim Önyargıya karşı HAYDİ BİTTERŞCHÖN diye 50 ye yakın Almanın rol alacağı 15 tanesi bizzat Türkiye / seçtigim şehir İzmir / İzmir'e gelecek bu oyunculardan biri Bizzat Belediye başkanı Tunç Soyer’in Arkadaşı olan Manuela Jansen, Solingen filminde de çok yardımcı olmuştu bana. 10 günlük Almanya 20 gün Türkiye çekimleri olacak. Bir takım eksikliğimizi getirebilirsek Mayıs 2023 de Start diyebiliriz.

FİLMİ ANLATTI

Avukat kısa filmi nasıl ortaya çıktı? Ne zaman yazıldı, ne zaman çekilmeye başlandı? Bu süre zarfında yaşanananlardan bahsedebilir misiniz?

Avukat filmi. Alışverişimi yaptım arabaya binerken koronadan korunma maskemi güneşliğe koydum, araba ilerlerken maskenin bir ucu güneşlikten idam ipini andırır bir görüntü gibi çıktı ve gerçekten idamları hatırladım. Ve bir çırpınış içinde olan, bu idamları tüm çabasına rağmen engelleyemeyen bir Avukat karakteri ile yazmaya başladım.

Almanya'dan insan hakları ile ilgili konularda dönem, dönem delagasyonların gittigini bildigim için buradan bir Profesör ve insan hakları savunucusunu İzmirde yapılacak olan ‘’Halk neden Faşizm ister’’ konulu panele davet ettik. Bu konuktan biz sadece birini getirdik çünkü Manuela Yaklaşan Noel bayramı için Standlar actıgı için, Şenol İzmir'i ben çok seviyorum iki gün benim için az dedi ve haklı bence. Bende senaryoda ufak bir değişiklik yaparak gelmemesinin sebebi Korona yaptık, Filmin konusuna da iyi uydu. Almanya bölümünde Manuela Hanım var.

Filmde Halil Avukatın Demokrasi için uğraşlarını, üniversiteli gençlerin Panel hazırlığını, Alman gençlerin Delegasyon olarak göndermeye hazırlandığı Manuela Ve Rebeka Hanım için yaptıkları hazırlıkları izlerken. Tüm hükümetler 12 eylül yasalarından şikayetçidir. Bunu Halil avukat bir TV programında dile getirir. 

Avukat yaptığı alışverişten çıkarken maskesini güneşliğe kor ilerleyen zamanda maskenin bir ucunu idam urganı gibi görürken asılan Gençleri hayaller... bu olay onun bir kaza yapmasına sebep olur. Uluslararası tanınmışlığı, akşam yapılacak konferans ve Avukata bir şey olmasın, onun ilişkileri öğrenilsin diye peşindeki iki adam...  

Halil Avukat hastanede kendine gelene kadar Medya dahil herkes bunu suikast sanar. Halil suikast olmadığını anlatır. 

Sanırım bu proje sizin ilk Türk – Alman ortak yapımı değil, Alman oyuncuları bu projeye çeken ne oldu? Senaryoyu okuduktan sonra size nasıl ger dönüş yaptılar?

 Alman oyuncular insan hakları, demokrasi, çevre ve Faşizm konusunda duyarlılık. Yaptığım iki film ve koronadan dolayı yarım kalan Jasmin filmi projem konuları bunlardı. Onun için beni tanıyor ve tüm projede yer almak isteyen gerçekten Çok alman oyuncu arkadaşım var.                                                   

Ve iki projem. biri savaş karşıtı diğeri önyargıya karşı, bir okulda kabul gördü şimdi bunların hazırlıkları içindeyim.

Avukat filmini Bochumda Löwenherz diye köklü bir Tiyatro salonunda çekerken bir projemi anlattım kabul gördü... bakalım onu ne zaman start deriz.

'BÜTÇE YETERLİ DEĞİL'

 Yazdığınız çoğu senaryoda Türkiye’de yaşananları hem anlatıyor hem de Almanya’da ve Türkiye’de çekimler yapıyorsunuz, aldığınız destek ve sponsorluklar var mı? Almanya hükümetinin bu konudaki tutumu nasıl?

Alman hükümeti kültür sanata bayağı bir bütçe ayırıyor. İlk korona yardımında 9000 € ikinci 6000 € üçüncü de 6000 € gibi miktarlarda projelerden bağımsız verdi ama savaşa verdiği paralara bakılırsa bunlar bile, bir şey değil. 

Kısa filme kültür bürolarda veya bazı vakıflardan filmin konusu yukarıda yazdığım konulara gibi ise 1000 / 3000 / 5000  € lar alabiliyorsunuz.

Ben ilk filme 4300 € / ikinci filmde 13.500 € destek fonu almıştım. Üçüncüde bilinen... Korona

Sinema filmine bu miktarlar tabiki yetmez. Ama insanlığın baş belası olan önyargıya karşıda bir uzun metraj film hazırlığım var HAYDİ BİTTERSCHÖN diye. Ben şuna gerçekten inanıyorum filminin konusu iyi. Özel sponsorlar ve vakıflardan alacağımız miktarlarla bu film İzmir’de çekilir diyorum.

'GÜZEL BİR SENARYO ÇIKTI'

Bir uzun metraj projeniz vardı biraz bahsedebilir misiniz?

Kısaca : önyargılı bir Alman Aile gelmek istemedikleri Türkiye’ye kızlarının evleneceğini duyunca kılık değiştirip damadın ne paragöz birini olduğunu ispat için gelirler. Başlarına öyle olaylar gelir ki, polislikten atılmış bir Alman hala polis olduğunu söyler, resimlerini gösterir bunlarla iyi dost olurlar. Tam gidecekleri günün akşamı bunları iyice sarhoş edip cüzdanlarını alırlar. Para, banka kartları kimlik derken... zorunlu Türkiye’de kalacaklar, diğer taraftan nene Yunanistan’dan EFES i gezmeye gelir ve torununu görür oda hemen kılık değiştirip torunun peşine... 

Bir de Kendini zengin gösteren bir Arap ( katarlı salman ) vardır bu adam sadece kendini zengin göstermek için bit pazarından satın aldığı Altınları görünür yerlere kor. Tabii bu duyulur. Artık bu Salmana borç paralar verme, villa satanlar, eğlencelere götürmeler, hanımı Alman ona hediyeler vs...

Aslında bu konuya şöyle başladım. Bir Alman aile Türkiye'de bulunan farklı din, mezhep, ırk yani Alevi, sünni, laz, çerkez, ermeni, kürt vs... uğrasa bunlara yardım ederler konaklarlar uğurlarken azığını da verirler. Peki, bunlar bir araya gelince neden kavga ediyorlar ya da birbirlerine önyargılı davranıyorlar... Bu olaya Almanları, Arabı da katarak güzel bir senaryo çıktı. 

Bu filmde Dil Almanca olacak otelci, otelde çalışan, yolda restaurant, fırın sahibi, uğradıkları köy izinden gelmiş insanlar vardır. Bunla yarı almanca yarı Türkçe okuma seyirciyi yorar diye böyle planlamak istiyorum. Türkiyede gösterimi tabiki iyi bir Dublaj olduktan sonra olur. 

Belki sizin haberiniz ile bende bu projede olmak istiyorum diyen kişiler çıkar. 

Bizlere vakit ve sayfanızı ayırdığınız için Ruhpott international Film olarak teşekkür ederim. 



Rol alan Alman oyuncular

Manuela Jansen

Rebeka Bongart

Dagmar Bernhoff

Kai Zamber

Yvonne Calovini

Sergej Adamcev ( Rus )

Editör: Haber Merkezi