AKP iktidarında devletin temel yapısından eğitime, sosyal güvenlikten, sağlık sistemine varıncaya kadar bir çok sorun çözülmüş değil. Sorunları ve çözümleri birbiriyle bağlantılı bir domino taşı olarak görebiliriz. Sorunlar çözülmüş olsa ekonomik kriz atlatılmış olurdu. Ekonomi ortada, hayat pahalılığı almış başını gidiyor. Zam üzerine zam. Artık vatandaş bunaldı ve bıktı. Açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren, asgari ücretle geçimini sağlamaya çalışan insanlar isyan ediyor. Aslına bakacak olursak asgari ücretteki uygulama ulusal ve uluslararası hukuka da aykırı çünkü "sosyal yardım zamları" insan şeref ve haysiyetini küçük düşürüyor. "Konut kredileri" gerçek anlamda amacına hizmet etmiyor. İnsanlar kredilerini ödeyemeyince konutları icra ile ellerinden alınıyor. 

Yine AKP'nin iktidara geldiği yıllarda söylediği ve hala yerine getiremediği, "Ücret ve maaş, işçi emeklisi, memur emeklisi ve serbest meslek emeklisi ayrımlarını kaldıracağız" sözünü hatırlatmak gerekir. Şunu da söylemek gerekir; Balık hafızalı olmayan yurttaşları ayrı tutarak, 19 yıldır ülkeyi yönetenlerin sözlerini anımsatmakta fayda görüyorum. "Sosyal Sigortaların malî sorunları haklara dokunulmaksızın ve kamu yardımı olmaksızın aşacağız" demişlerdi yapabilirler mi? Hayır. 

"Her ihtiyaç duyana; sağlık, işsizlik, iş kurma, öğrenim, evlenme, aile, konut ve araba yardımı yapacağız" dediler fiyasko...

Bu ve buna benzer birçok konuyu sıralayabiliriz.

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Milli gelirimizi trilyon doların üzerine çıkaracağız. Nereden nereye geldik" sözlerine kendi seçmeni bile artık inanmıyor. Esnafın, emeklinin, çiftçinin haline bakacak olursak, nereden nereye geldiğimizi bize iyi anlatıyor. İktidar ekonomik verileri çarpıtıyor. Halkın aklıyla alay ediyor. Neden bunu yapıyor? Çünkü artık deniz bitti, kendileri de bunu biliyor. Erdoğan'ın, "Türkiye'nin milli gelirini yüzde birini altından aldık, yüzde 5 seviyesine getirdik" sözlerine yıllardır AKP'de ekonomi bakanlığını yapan Sayın Ali Babacan tarafından eleştiri yağmuruna tutuluyor ve yalanlanıyor. Erdoğan'ın Merkez Bankası rezervleri şu an itibariyle 109 milyar dolar seviyesindedir" sözlerine Babacan, "Arkadaşlar rezerv hesabı öyle yapılmaz. Merkez Bankası'nın net rezervine bakılır. Arkasından emanet ve borç aldığı dövizlere benim diyemezsiniz. 'Rakamlar ortada" diyerek Merkez Bankası'nın gerçek rezervinin ne olduğunu ortaya koydu. Gelin artık yurttaşlar buna siz karar verin. Hangisi doğru hangisi yanlış? Ülkeyi yönetenler konuları ajite ederek, rakamları, gerçekleri çarpıtmaya başladı mı bilin ki o iktidarların sonu gelmiştir. AKP iktidara gelirken yasaklar, yolsuzluklar ve yoksullukla mücadele edeceklerini söylemişti.. Ülkede her şey yasak. Yolsuzluk desen her taraftan fışkırıyor. Yoksulluk ise ülkenin her tarafını sarmış durumda ne yazık ki. Düze çıkmak için bizim gibi ülkelerde yapısal, kurumsal ve yasal “köklü” değişiklikler gereklidir. Örneğin sanayileşme, kentleşme, katma değer vergisinin getirilmesi, toprak reformunun yapılması, kamu iktisadi teşebbüslerinin kurulması veya özel sektöre devri, ithalat ve ihracat rejiminde gümrük vergilerinin ve kotaların konması veya kaldırılması, asgari ücret uygulaması, toplu sözleşme sisteminin getirilmesi gibi son derece geniş kapsamlı değişikliklerin hemen hepsini, aynı anda, gerçekleştirmek sözkonusudur. Böylesine köklü kurumsal ve yasal değişmeler ise çoğu defa bir “kanun” ile gerçekleştirilir. Bir başka deyişle “siyasi karar alma mekanizması”nın çalışmasını gerektirir. Tek adam yönetiminde bu durum asla gerçekleşmeyeceği için bu iktidar yolun sonuna gelmiştir.