Gelin bu gün sosyolojik bir analiz yapalım… Akp dönemi ürünü ‘insan modellerine’ bir göz atalım. Büyük çoğunluk pesimist hale geldi. Bunlar, ‘Her şey çok kötü ve asla düzelmez’ diyenler. O nedenle teslim olmuşlar. Sevinme, mutlu olma, tepki gösterme gibi insani hislerini yitirmiş; sessizce bir kenarda kötünün daha da kötüye gitmesini izliyor. Korkuyor fakat ses çıkarmıyor; sadece ayakta, hayatta kalmaya çalışıyor. Hani herkesin bildiği, suya atılan kurbağa deneyinde olduğu gibi; içinde oldukları suyun artık kaynama noktasına geldiğini anlıyor ama hala sessiz!

Akp, toplumun geniş kısmını tepkisiz, korkak, ‘karnından konuşup’ şikayet eden ancak ‘hadi sen de ses ver, karşı dur’ dendiğinde ‘canım bunlar gitmez ki’ diyen bireylere dönüştürdü. Baskıcı yönetimlerin varlıklarını sürdürmek için öncelikle başarmak istediği toplumu bu şekilde dönüştürmektir, bunu ‘başardılar’…

İşte bu sayededir özellikle son 5 yıldır net biçimde Milli Bayramlarımızı ‘kaldırma’ girişimlerine cüret edebilmeleri. Milli bağımsızlığımızın son adımı 30 Ağustos zaferini ‘değersizleştirip’ Malazgirt’i kutlamaları! Üstelik bunu alay edercesine yapıyorlar. Toplumun ‘sinir uçlarına’ dokunuyorlar, ‘acaba ses verecek mi’ diye test ediyorlar. Bakıyorlar deney havuzundaki kurbağalar misali genel bir kabulleniş var, hamlelerini bir adım öteye taşıyorlar. Yıllardır yaptıkları bu; deniyorlar, tepkisizlik istedikleri ölçüdeyse, bizi biz yapan toplumsal değerlerimizi yıkma, yok etme yolunda adımlar atmaya devam ediyorlar. Cumhuriyet’i, laikliği, Atatürk’ü, kuruluş değerlerimizi ve ilkelerimizi bir bir tahrip etmeye, unutturmaya ve sonunda yok etmeye doğru gidiyorlar.

30 Ağustos Zafer Bayramı’nı yasaklayıp, Malazgirt’i kutlamaya kalkışmak; görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, düşünmeyen beyinlere, konuşmayan dillere ders olsun!

Bir de bu modeller var ki, çok tehlikeli!

Baskıcı totaliter yönetimler, varlığını sürdürmek için ‘suskun’ bir toplumsal kesim yaratmakla yetinmez elbet, bir de kendilerine biat eden ‘canlı modeli’ geliştirmek zorundadır! Bizdekiler, itinayla bunu da başardılar! Yandaş, yalaka, çıkarcı, lümpen, saldırgan, küstah, cahil ve iktidar nimetlerinden öyle ya da böyle yararlanmayı amaç ve hedef edinmişler grubu. Bu canlı formları dört bir yanımızdalar.

Akp döneminde adeta ‘şahlanan’ bu ‘insansı tür’ toplumun her katmanında fazlasıyla bulunuyor. Varlık gücünü iktidarın söylemlerinden alıyorlar. Özellikle de yargının içinde bulunduğu durumdan.  Bu fütursuz, pervasız eşkıyalar aslında ‘suskun çoğunluğu’ domine ediyor. Tehdit, iftira en büyük silahları ve öyle ki toplumda ciddi karşılığı olan gazeteciler bile bu tehditler karşısında mesleği bırakabiliyor.

Ve korkmayanlar!

Bu toplum elbette cesur, sözünü sakınmayan, ülkesi için bedel ödemeye hazır bireyler de barındırıyor. İyi olan şu ki, az da değiller, sorunları siyasal önderlik olmayışı. Oy verdikleri muhalefet partilerinin performansından hoşnut değiller. Yaptıkları muhalefet, muhalefet partilerinin çok ötesinde! Sosyal medya mecraları böyleleriyle dolu ve yazdıkları, paylaştıklarıyla toplumu bilgilendirme misyonunu üstleniyorlar. Zaten bu nedenle iktidar sosyal medyayı sevmiyor, yasaklamak için her türlü girişimde bulunuyor.

Ülkenin rejimini değiştirdikleri gibi insanını da değiştirmek için yıllardır sinsi bir politika güden iktidar; toplumu bölmeyi, düşmanlaştırmayı şimdilik başarmış görünüyor. Ama son söz söylenmedi, düşen oylar bu politikaların kalıcı olmadığını gösteriyor.