Merhaba Cengiz Abi,

İçim sıkılıyor, biliyor musun?

Dünya kötü günlerden geçiyor. Daha da kötüsünü gördü yüzyıllardır. Geçen yüzyıldaki iki it dalaşı/ “paylaşım savaşı” (ahlaksız kapitalistler ve hempaları “dünya savaşı” falan diyorlar ya...), önceki yüzyıllarda başka salgınlar... Ama bilimin aldığı onca yolu düşününce günümüzde böyle bir salgın anlaşılır bir yerde durmuyor.

Bir virüs, insanoğlu denen zavallının, on binlerce yılda “kurdum” diye kurumlandığı sistemi, her şeyi birkaç ayda yerle bir etti. Ne sanat kaldı ne politika, ne spor kaldı ne din! Bütün kapılar, ekranlar şimdi bilime açıldı; herkes bilim insanlarının ağzının içine bakıyor. Elbette araya sızan şarlatanları da görmek gerek. Şimdi istisnasız herkes şunu soruyor: Bilim ne yapıyor? Neden çare üretmiyor?

İçim sıkılıyor Cengiz Abi!

Bugün daha da sıkıntılıyım!

Yok, evde oturup kalmaktan değil! Evet, her gün sokağa çıkan, mutlaka birkaç dosta dokunan, bir fincan kahveyi, ince bellide bir bardak çayı paylaşan benim için evde kalmak yalnızca bu anlamda sıkıntılı; değilse hem yapacak işim hem toparlanacak/ epeydir dağılmış, düzeltilmeyi bekleyen kütüphanem hem de yazılacak çok şeyim var... Bak, söz sırası okumalara gelmedi bile!

 Dünya iyisi, seyrek yetişir bir hekimin artık aramızda olmayacağını duymak şu yirmi gündür yaşadıklarımıza, ardı arkası kesilmeyen arsızlıklara, yalanlara, utanmazlıklara tüy dikti. Evet, Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’dan söz ediyorum.

 “Bilgisi öyle uçsuz bucaksızdı ki anlatışı, kocaman bir okyanusun küçücük bir çeşmeden akışına benzerdi... Sadece tıbbı değil, hayatı ve tevazuyu da öğretti.” denilen, “Hipokrat’ın Çapa koridorlarında dolaşan ruhuTaşçıoğlu’dan.

Ne dermiş Cemil Hoca, biliyor musun Cengiz Abi?

Bu hayatı bir kez yaşayacaksınız. Öyle büyük hayaller kurun ki gerçekleştirmek için tüm gücünüzü verin. Öyle âşık olun ki tüm dünyayı karşınıza alabilin. Öyle arkadaşlıklar edinin ki gerçek ve samimi olsun.

Hiç tanımadığı, bir gün olsun yan yana gel(e)mediği, yalnızca adını, o da veda ettiğinde duyduğu insana böyle üzülür mü insan? Kendi sıkıntımı, ülkenin sıkıntısını unuttum abi!

Korona nam şu salgına öyle kötü koşullarda yakalandık ki anlatamam! Para yok, pul yok, yedek “akçe hak” getire... Uzmanların, hocaların, bilim insanlarının, hekimlerin çoğu (bir bahane bulunmuş) üniversitelerden/ kürsülerden kovulmuş! Sağlık işleri büyük oranda özelleşmiş. Benzer özelleştirmeleri bizden önce yapan İtalya’yla İspanya’nın yediği darbe ortada. Böyle bir günde, bütün ülkeyi kucaklaması gerekenler sen-ben kavgasındalar. Bir “Kanal İstanbul” tutturdular; bu sıkıntılı günlerde onun ihalesiyle, doğaya onulmaz zararlar verecek işlerin yürütülmesiyle uğraşıyorlar. Bir de “bağış kampanyası”! Duyduğum andan bu yana utanç içindeyim.

İçim sıkılıyor Cengiz Abi!

Bak, bugün 2 Nisan. Düşünen, doğru bildiğinden şaşmayan, bir gün olsun kendi kesesini düşünmeyen insanlar için 2 Nisan, senin seslenişinle “çocuklar olmuşsun/ İğdereli/ Trakyalı/ Türkiyeli/ Sabahattin Ali” demek.

“...Bir gün kadrim bilinirse,/ İsmim ağza alınırsa,/ Yerim soran bulunursa:/ Benim meskenim dağlardır.” diye alçakgönüllü bir türkü tutturan Sabahattin Ali öyküleri, şiirleri ve direnciyle bugün de yolumuzu aydınlatıyor.

Ne yapsam rahatlayamıyorum Cengiz Abi,

İtalya’ya yardım yollamışız. Reklamı yapılırken haberim oldu. Balyaların, sandıkların üstünde “Türkiye” (ya da hiç değilse “Kızılay”) yazısını boşa aradım.

Aklıma yıllar öncenin Konak Belediye Başkanı Ahmet Sarışın’ın bir işi geldi. Belediyelerin, ürettikleri hizmetin tanıtımı için, o çalışma alanına “Bu Çalışmalar Tarafımızdan Yapılmaktadır” yollu levhalar dikme âdeti yeni çıkmıştı. Konak Belediyesi’nin bir hizmet alanına diktiği levhada, “Bu Çalışmalar Konak Belediye Başkanı Ahmet Sarışın Tarafından Yapılmaktadır.” lafını okuyunca hemen Kültür Müdürü Salim Çetin’i arayıp sormuştum: “Bu çalışma Sarışın tarafından yapılıyorsa parayı da cebinden ödüyor o zaman, öyle mi?” Biliyor musun, ne yazıldığından belki başkanın haberinin bile olmadığı o levha hemen değiştirilmişti.

...kendini bütünde görmenin/ iç konuşmanın/ ekinle akran olmanın/ türküsünü söyle bana” diyorsun ya Cengiz Abi! Haklısın. İşte açıyorum bütün pencereleri; başta “ekinle akranSabahattin Ali’ninkiler, türküler çıksın dışarı, türküler dolsun içeri diye...

........................

Cengiz Bektaş (26 Kasım 1934-20 Mart 2020)

Dr. Bahar Eryaşar (Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu’nun öğrencilerinden)

Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu