Geçen hafta ayçiçeği yağını yazmıştım, bu hafta da fiyatı arttığında her şeyin fiyatını etkileyen akaryakıt zamlarını…

Eylül 2021’de Cumhurbaşkanının “Faiz Sebep, Enflasyon Sonuç” tezinin hayata geçirilmesi için eylül ayı Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu toplantısında düşürülmeye başlayan politika faizi ile bugün yaşadıklarımızın fitili ateşlendi. Bugün ekonomi ve hayat pahalılığı anlamında başımıza ne geldiyse ‘Ben ekonomistim’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “NAS ve bu da benim tezim” dediği faiz-enflasyon söylemiydi.

Yaklaşık dört, dört buçuk ay görevde kalan, Kasım 2020’de göreve gelen Merkez Bankası önceki başkanı Naci Ağbal göreve gelir gelmez cumhurbaşkanının tezinin aksine reel ekonomi bilimine uygun kararlar alarak ve kısa sürede politika faizini yüzde 10’lardan yüzde 19’a çıkartarak negatif faiz oluşmaması için enflasyon ile faizin arasındaki makası kapatarak fiyat istikrarı sağlamaya çalıştı. Oldu da… Döviz kuru geri geldi piyasaya hem içerde hem de dışarıda güven duyulmaya başlandı. Bu reel ekonomiye uygun eylemler cumhurbaşkanının tezine aykırı idi ve nitekim tek adam yönetiminin gereği yapılarak Naci Ağbal 20 Mart 2021’de görevden alındı ve yerine o dönemde bir gazetede verdiği açıklama ile faiz artırımı yönünde yalakalık yapan, önce manşet enflasyoncu, sonra çekirdekçi akabinde de fiyat istikrarı ve döviz kurunu umursamayarak cari açığı kapatma peşinde koşan Şahap Kavcıoğlu geldi.

Reel faiz enflasyonun altında kaldığında manşet enflasyondan vazgeçerek çekirdek enflasyonu baz alan çekirdekçi Şahap, korkudan ve koltuğundan olmamak için eylül ayına kadar faize dokunamadı. Tarih 23 Eylül’e geldiğinde Merkez Bankası cumhurbaşkanının söylemlerine dayanamayarak ve ekonomi bilimine aykırı olarak tüm dünya faiz artırırken faizi düşürdüler. İşte bu anda film koptu. Ağustos 2021’e gelene kadar faiz ve enflasyon kardeş kardeş gidiyordu, bazen enflasyon bazen de faiz aşağıda veya yukarıda oluyordu, geçmişte de benzer görünüm vardı. Fakat eylülden aralık ayına doğru yüzde 19 olan politika faizi yüzde 14’e kadar düşürüldü ve enflasyon faiz makası giderek açıldı. Şubat 2022’ye gelindiğinde inatla tutulan politika faizi yüzde 14 iken TUİK resmi enflasyonu yüzde 54,44 oldu. Bu makas aralığı getirisi olmayan liradan uzaklaştırarak döviz kurunu patlattı. Eylülde 8,32 olan dolar kuru 20 aralıkta 18 lirayı geçti. Üç ayda kademe kademe iki katından daha fazlaya yükselen döviz, cumhurbaşkanı için yaratılan bir kahramanlık hikayesi ile 3-5 saatte 11 liralara geldi. Hatta 2 gün içerisinde 23 Eylül’de dolar 10,78 lirayı gördü. Ama kimse, cumhurbaşkanı doları 8,32 liradan 14 liraya düşürdü diyemedi. (Kinaye)

Yukarıda anlattığım yaşanan süreç önemli olduğu için hatırlatma gereği duydum. Biz ülke olarak petrol ürünlerinin yüzde 93,6’sını ithal ediyoruz. İthal ederken de döviz ödüyoruz, bu yüzden döviz kuru fiyatlarının akaryakıt fiyatları üzerinde çok büyük etkisi var. Kısaca şöyle diyelim, eylülde dolar 8,32 lira, bir litre motorin 7,25 lira ve brent petrol varili 80 dolar idi. Bir litre motorin 0,87 cent civarındaydı. Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan düşük yoğunluklu savaş nedeni ile petrolün varili 139 dolara kadar çıktı. Rusya ve ABD’nin 303 milyar varil petrol ile dünyanın en büyük petrol rezervine sahip Venezüella ile politikalarda yumuşama, petrolün varilini 110 dolara düşürdü. Savaşta yaşanan uzlaşma çabaları ile de varil petrol 100 doların altına indi.

Ülkemizde yaşananlara gelince; benzin ve motorin fiyatları petroldeki artış sebebiyle 7 gün içinde üst üste 7 defa zamlanmış ve litre fiyatı 22 liranın üstüne çıkmıştı. Brent petrolün fiyatı rekor seviyelerden 98 dolara düşmesi ile birlikte benzin ve motorin fiyatlarına üç günde 3’üncü indirim yapılarak motorin 17 Mart 2022 itibarı ile 18,82 liraya geriledi. Şimdi Eylül 2021 fiyatları ile kıyasladığımızda varili 80 dolar olan petrol bugün 98 dolar ve yüzde 18,6 oranında artmış. Yine eylülde 0,87 cent olan motorinin litresi 1,03 dolara denk gelecekti, kısaca, adına ‘NAS’ ya da ‘çok kötü ekonomi yönetimi’ deyin eylülde başlayan ve peş peşe 3 ay faiz düşürmeleri, reel ekonomi ile inatlaşma olmasaydı ve dolar önce 18 liraya ve akabinde bugün 14,65 liraya gitmeseydi, biz bugün motorini 8 lira 60 kuruşa alacaktık. (Eylül dolar kuru 8,32 lira x 1,03 dolar=8,56 lira). Yine bugünün dolar rakamları ile hesaplayacak olursak, motorin 15,09 lira olması gerekirken (Dolar kuru 14,65 x Brent petrol fiyat artışından kaynaklanan 1,03 dolar=15,09 lira) üç indirim sonrası motorin 18,82 lira, yani devlet motorini 3 lira 73 kuruş daha pahalıya satıyor, kısaca indirimin zaman kaybetmeden yapılması lazım.

Yukarıda yaptığım hesaplama faiz düşürülmesi öncesi Eylül 2021 oranlarına göre yapıldı. Peki bu benzin, motorin, doğalgaz fiyatları nasıl belirleniyor? Açıklayalım, dünyada birkaç akaryakıt borsası var, Türkiye Akdeniz havzası için İtalya'daki Genova Petrol Borsası’nı referans değer olarak alıyor, gece saat 22:00’de bu borsada Türkiye için açıklanan değer, ertesi gün saat 15:00’te Merkez Bankamızın döviz kuru ile çarpılarak elde edilen tutara dağıtıcı ve bayi karı, ÖTV ve KDV eklenerek tüketici fiyatına ulaşılıyor. Aradaki fark zam veya indirim olarak gece yarısından itibaren uygulamaya konuluyor. Yani, bugün belirlenen fiyat 18 Mart’ı 19 Mart’a bağlayan gece yarısından itibaren geçerli oluyor. Bu nedenle EPDK ve EPGİS’in fiyatlar üzerinde bir etkisi olmadığı ifade ediliyor.

Dünyada varil petrolün fiyatını OPEC, arz düzenlemeleri ile yani üretimi artırarak veya azaltarak belirliyor. 2008 krizinde petrolün varili 165 dolara çıkmıştı, 2020 nisan ayında ise varili 18 dolara kadar düşmüştü, hatta -37 dolarları da gördü, stoklama kapasitesi yüzünden petrolü verip üstüne de alana ödeme yapılıyordu. Motorin fiyatlarının benzini geçmesi motorin üreten rafinerilerin çoğunlukla Rusya'da olması ve savaş durumu nedeni ile oldu.

Sonuç olarak; Türkiye fiyat belirlerken İtalya’daki borsayı referans değer alıyor, sanki petrol İtalya’da işleniyor ve rafine ediliyormuş gibi fiyatı orası belirliyor. Oysa petrolü biz komşularımızdan alıyor, Tüpraş vs… gibi tesislerimizde işliyor ve rafine ediyoruz. Bu açıdan bakınca da devletin buradan çok büyük kazancı oluşuyor. Bu fiyatlamaya vatandaşımız lehine bir çözüm bulunması zorunludur. Diğer taraftan üretim, imalat ve lojistik amaçlı kullanılan akaryakıtın özel tüketim vergisi mi olur, tarlasını süren çiftçinin kullandığı traktör için aldığı motorin özel tüketim mi? Bunların da kaldırılması zorunlu hale gelmiştir.