Geçen hafta, Narlıdere Belediyesi’nin ev sahipliğinde Narlıdere Park Ormanı’nda müthiş bir atmosferde türküler geçidi yaşadık adeta. Buradan da emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Bu gecede yönetmenliğini Mehmet İsmail Çeçen’in yaptığı “Ağaçtan Dervişe” isimli belgesel gösteriminin ardından filmde de izlediğimiz Erdal Erzincan, Tolga Sağ, Mazlum Çimen ve Cengiz Özkan’dan türküler dinledik. İçimizin taşlıkları serin bir akşamda yıkandı böylece.

Filmde Hüseyin Özkan’ın bağlama yapımını anlatmasına paralel olarak sanatçıların bağlama ile tanışma hikâyelerini izliyoruz. Bir yerde denk gelirse mutlaka izleyin. Sadece tanışma değil, bağlama çalmanın felsefesini, Alevi kültürü içindeki yerini, bu üstatlığın aslında babadan oğula/kıza nasıl iletildiğini görüyoruz. Filmde, Özlem Özdil saz çalmayı nasıl öğrendiğini ve bu konuda özellikle dedesi tarafından nasıl desteklendiğini çok güzel anlatıyor. Bir kadın ozan olarak filmdeki yerinin ayrıca öneminin de altını çizmiş olalım böylece.

Ülkenin en önemli bağlama ozanlarının neredeyse doğdukları andan itibaren tanıştıkları ezgiler çok yer tutmuş belli ki hayatlarında. Ama en önemlisi hocaları/üstatlarının babaları/dedeleri olması. Ne kadar önemli bir özellik! Her şeyden önce, ebeveynleri tarafından desteklenmiş çocukların mutlu/başarılı olmalarına tanıklık etmiş oldum. Bu iletilmiş olan sadece bir yetenek değil, bir kültür olarak kuşaklar boyunca akıp geliyor bu günlere. Kültürün nesillerce aktarılmasına bir yetenek eşlik ediyor. Müthiş.

***

Kendi çocukluğumda heves ettiğim spor ve sanat aktiviteleri hakkında düşünme fırsatım oldu o gece. Yüzme, bağlama ve dans tiyatrosu hikâyelerim geldi bir bir. Her birisi için nasıl da hevesimin türlü nedenlerle kırıldığını ve bunları 6-7 yaşında heveslendiğim anda yapmaya başlasam kim bilir hayatım nasıl da farklı şekillenirdi?

Yüzme İhtisas Kulübü’ndeki seçmelerde elendiğimde 7 yaşındaydım ve farklı bir yol denemedi ailem. Bir şansım vardı ve olmadı. Uzunca yıllar sudan korkmam ve yüzmeyi üniversitede öğrenmiş olmamın temelinde bu çocukluk travması yatıyor olsa gerek!

Ya da büyük kuzenlerim Sinan Abim ve rahmetli Fahri Abim gibi saz çalmaya heves ettiğimde Basmane’den o istediğim saz bana alınsa ve istediğim bağlama kursuna yine 7-8 yaşlarında başlasam? Kim bilir?

Olimpiyat madalyalı bir yüzücü olmak ya da bir bağlama virtüözü olmak gibi bir iddiam yok elbette. Ama belki de ortaya çıkarmaya çalıştığım bir yönüm törpülenmiş kaldı!

Özellikle ebeveyn olan okurlarıma çocuklarının istek ve yeteneklerini ortaya çıkarmalarını tavsiye ediyorum. Bırakın törpülemeyin. Her isteklerini kabul edin anlamında söylemiyorum elbette. Ama en azından bu talepleri ‘’şımarıkça’’ istekler gibi görmeyin.

***

Bu kıskançlık kokan satırları bırakıp filme geri dönelim isterseniz. Filmde, Maraş Katliamı canlandırmaları ile Sivas Katliamı’nın fotoğrafları ayrıca anılarımıza eşlik ediyor. Hemen ardından sahneye babası Nesimi Çimen’i Madımak’ta kaybeden Mazlum Çimen çıkıyor. Ve kendi bestesi olan ve hepimizin bir aşk türküsü olduğunu bildiğimiz ama aslında babasına yazdığı eseri seslendiriyor. Aşkla!

O şarkıyla bitirelim bu haftayı. Keşke herkes babasına böyle bir aşk duyabilse, keşke her ebeveyn çocuklarını böyle aşkla/şiirle/türküyle büyütebilse!

***

Bir cefam var idi, bin oldu
Aktı gözüm yaşı, sel oldu

Yazbaharım döndü, kış oldu
Sen benden gittin gideli

Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum, düştüm dalımdan

Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli