15 Mayıs 1919 günü, Yunan Kuvvetleri İzmir’e ayak bastıktan hemen sonra “Büyük Giritli” diye adlandırılan, Birinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan devletlerin gözdesi, Yunan Devletini kuran ve aynı zamanda pre-faşist bir ideolojinin yaratıcısı olan Venizelos, kendine çok yakın olan bir iç çemberden birini İzmir’e vali olarak tayin etti. Stergiadis, İslam hukuku üzerinde bilgisiyle tanınıyordu. Daha öncesinde Girit’te Yanya’da valilik yapmış, orada azınlıkların hukukuna riayet eden bir memur olarak tanınmıştı.

İzmir Valiliğinde, temel iktisadi prensiplerin dışında, Türkler ile Yunanlar arasında keskin ayrımlar koymaya çalıştı. Daha evvelki valilerden İttihatçı Rahmi Bey’in aksine şehrin Levanten kesimiyle de fazla yatkınlık kurmadı. Ne Levantenlerin gözünde seçkin bir beyefendi olarak anıldı, ne Rumlar tarafından benimsendi. Çünkü İzmirli Rumlar, bilhassa iş adamları bu işgalden büyük bir kazanç bekliyorlardı. Üstelik tüm bu işgal, zamanında Osmanlı’nın yap işret devret modeli ile yaptığı yatırımların güvenliği içindi ve Levantenler bu yüzden işlerin Osmanlı zamanından daha rahat ve kolay olmasını düşünmüşlerdi. Oysa Stergiadis, bir belediye başkanının yapması gereken şeyi yapıyor, şehir ve şehirliler için en uygun olan şeyleri en ucuz fiyata gerçekleştirmeye çalışıyordu.

İzmir’in sokakları bir bir gaz lambası ile aydınlatılır, bataklıklar kurutulup özellikle tifo illetine karşı hamleler yapılırken bir yandan da İyonya Üniversitesi kuruluyordu. Stergiadis’in İzmir için yaptıklarını neredeyse 1960’lara kadar İzmir tekrar göremeyecekti. Aya Fotini Kilisesinde yapılan bir ayin sırasında, İzmir Metropolit’i Hrisostomos siyasi propaganda yapınca Stergiadis müdahale etmiş, metropolitin siyasi propaganda yapmasını anında men etmişti. Bu gibi davranışlar Rum cemaati içinde valiye karşı nefret tohumlarının yeşermesine neden olmuştu ve böylelikle Rumlar kendisinin altını kazmaya başlamışlardı, kararlarını sabote etmeye çalışıyorlardı. Stergiadis’in Rumlara göre suçu iyi bir belediye başkanı olmak ve eşit davranmaktı.

İşgal günlerinde Rum Vali’nin eşit olacağını gösteren eylemlerinde şehrin Rum ahalisi nasıl şaşırdıysa, bugün şehrin Türk olan ahalisi Tunç Soyer’in eşit olacağını belirten açıklamalarına aynı şekilde şaşırıp sinirlendi. Başkan Soyer’in “mülteciler” konusunda “Benim bu konuya bir yerel yönetici, bir insan olarak kayıtsız kalmam, seyirci kalmam mümkün değil. Oturduğum koltukta çözüm üretmek zorundayım. Ben Flamingoların da başkanı olarak seçildim tabii ki mültecilerin de başkanıyım” dedi ve şehirden neredeyse yüz sene önce Rumlardan yükselen hayret ve öfke sesi bu kez Müslümanlardan yükseldi. Ülkeye girerken sınıra bir masa atıp “Nereden gelip nereye gidersiniz” diye sormayan, onlarla ilgilenecek bir “Mülteci bakanlığı” kurulmasını talep etmeyen, mülteciler için kamplar, eğitim ve iş kurumları kurmayan, tamamen başıboş şekilde ülkeye buyur edip İzmir’e kadar gelmelerine müsaade eden iktidara iki laf söylemeyen, başkanın eşitlikçiliğine, yapılması gerekeni yapmasına söylenmeye başladı. Yüz sene evvel Rumlar, nasıl adaletsiz olunmasını, Müslümanların ezilmesini, en nihayetinde bu toprakların sahibinin kendileri olduğunu ve yönetenin de kendileri olduğu için bunda hakkı olduğunu düşündüyse yüz sene sonra bu şehrin yöneticisi bir kez daha eşit olduğu için ayıplanıyor.

Stergiadis, İzmir’in bir katliamdan Rumları da tarihleri boyunca yaşayacakları bir utançtan kurtardı. Eşitlikçi olup, tavrını İzmir’den ve İzmir’de yaşayan insanlardan kullanan onlara adil olanlar tarihte hep doğru yerde durup iyi anılmışlar. Tarihin yanlış yerinde durmamanız ve iyi anılmanız dileğiyle.