İnsanoğlu var olduğundan beri bir şeylere inanmış, inançsızlığı bile bir inanç olarak algılamıştır. Yaşamın sunduğu tesadüfleri kimi zaman mistik ve doğaüstü bulmuş, kimi zaman hikayelere sığınmış (mitoloji). Toplumlar birbirlerini taklit ederek aynı alışkanlık, adet ve gelenekleri şekil değiştirerek kendilerine mal etmişler. Birbirini yalanlayan inançlar tüm insanlığı etkisi altına almış.

            Malum Kurban Bayramı kutlandı. Büyük bir hevesle hayvanlar alındı, boğazlandı, kan akıtıldı, Tanrı'ya olan bağlılık kesilen hayvanın büyüklüğü ile ölçüldü. Bu alışkanlık hemen hemen insanlık tarihi ile yaşıt bir gelenek. Mezopotamya'dan Çin'e, Mısır'dan, Anadolu'ya "Kurban" etmek. "Adak" kesmek hep vardı. Örneğin Sümerlerde, yaratılış eylemi Marduk'un Tiamat'ı kurban etmesi ile başlamıştır. Arkaik dönemlerde, varoluşun sürmesi ve yaratılışın devam etmesi için, Tanrıya bir “Can” bahşedilmesi yani “Kurban” verilmesi düşüncesi yaygındı. Şamanist Türkler'de ise iki çeşit kurban etme ritüeli vardı "Kanlı kurban" ve "Kansız Kurban" kanlı kurban malum koç, kuzu, inek, geyik, at olabiliyordu kansız kurban ise ki keşke bu gelenek devam etseydi. Kansız kurbanlara “Saçı” adı verilirdi. Genellikle kımız ve kısrak sütü toprağa ve dört ana yöne serpilirdi. Yakutlar “Yüce Beyaz Yaratıcı Tanrı”, “Ürüng Ay Toyon” adına “Iduk” yani “Adak” olarak seçtikleri özel beyaz atları, doğu yönüne sürer ve serbest bırakırlardı, bu atlar ruhlara bağışlanırdı.. Yahudilikte kurban ise iki şekilde olurdu biri "takdim" ki meyve ve sebzeler Tanrı'ya bağlılık göstergesi olarak sunulur ya da diğerleri gibi hayvan boğazlanırdı. Hıristiyanlık inancına göre; çarmıha gerilmesinden önceki akşam, Hz. İsa, “Bu, benim vücûdumdur.” diyerek öğrencilerine ekmek dağıtır. Sonra da bir kâse şarap gezdirerek “Bu, benim kanımdır.” der. Bu inanışa göre Hz. İsa, ekmekle şarabı kendi vücudunu ve kanını göstermek için kullanmış ve izleyicilerine kendisini anmak üzere bu (kurban) töreni(ni) sürekli tekrarlamalarını buyurmuştur. Hinduizm’de ise kutsal kitapları vedalar dinlerini kurbanlar çevresinde yoğunlaştırmış, Tanrılar bile kudretlerini ancak kurbanlar sayesinde göstermişlerdir, çünkü evreni kurbanların yarattığına inanmışlardı. Kurban kesilmezse ölenlerin aç kalacağına inanmaları da önemliydi. Zerdüştlük’ün kutsal kitabı “Zend-Avesta” da fiber (su aygırı) denilen bir hayvanın kurban edildiği bildirilmektedir. Japonya’da ibadet; dua ve besin amaçlı kurbandan oluşmuştur.

            Örnekler çoğaltılabilir elbette. Sayısız alışkanlık, gelenek, adet bir çok toplumda, bir çok şekilde karşımıza çıkıyor. Elbette yeni doğmuş çocukları kurban eden toplumlardan hiç bahsetmiyorum. Maya, Aztek ve İnka’larda insan kurban etmek temel uygulamadır. Özellikle Fenikeliler ilk çocuklarını, gelecek yılın ürünleri için kurban ederlerdi. Eski Araplarda da çocuk kurban etmek yaygındı. Tanrı o toplumlara gökyüzünden bir koç indirmemiş demek ki. Özellikle İslam öncesi Araplar putlara özel kurban kestikleri gibi genelde Safa ve Merve tepelerine dikilmiş kayadan putlara kurban keserlerdi. Bu kayaların biri İsaf, diğeri Naile adlı puttu. İsaf ve Naile iki sevgiliydi ve Kabe’nin kutsallığını kirlettikleri için öldürülmüş, daha sonra efsaneleşerek kutsallaştırılmışlardı. Kabe ziyaretlerinde kurban kesmek günümüzde de sürmekte...

            İnsanoğlu dünya üzerinde var olduğu sürece kanlı eylemlerini Tanrı'ya sığınarak gerçekleştiremeye devam edecekler, çünkü korku duygusu hiç tükenmeyecek. Aç kalmaktan korktukları için adak kesecekler, doğa olaylarından (sel, deprem, fırtına) korktukları için kurban kesecekler. Satın aldıkları araba kaza yapmasın diye zavallı bir horoz canından olacak, kanı araba sahibinin alnına sürülecek. Bir kadın oğlan doğurdu diye kocası gariban, her şeyden şeyden habersiz bir koçu Tanrı'ya şükretmek için boğazlayacak. Tarlası çok ütün versin diye bir ineğin kanı toprağa akacak. Vs... örnekler uzar gider. Tüm bu adetlerin ve "Din" olgusunun temelinde büyük bir korku var belki de...

            İnsan denen yaratığı dünya üzerinde düşünmediğimde neden daha yeşil, daha mavi, daha özgür bir yer hayal ediyorum? Şimdi akıllara şu soru gelebilir "Hayvanlar öldürmüyor mu?" Hızlı ya da güçlü olan hayatta kalabiliyor, kaçabilen diğerinin elinden kurtuluyor.. Ya insanın elinden kaçabilen var mı?

            Kaynak: Nuray Bilgili Türklerde Kurban Mitolojisi adlı makale...

             Dinler ve Toplumlarda Kurban Ritüeli Tarihi