‘5 Yıllık süre zarfında ülkeme ve ümmete hizmet etmeyi bana nasip eden Rabbime sonsuz hamdolsun.’  9 Kasım 2020. Berat Albayrak

‘Denizlerimiz hâlâ, yapılıp atılmış iyiliklerle dolu.’ 7 Haziran 2021 Emine Erdoğan

‘Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin!’ 9 Haziran 2021 Recep Tayyip Erdoğan  

AKP yetkilileri sahneye çıktığı zaman her konuda bir şeyler söylüyorlar. Bunlar kendi çalışmaları da olabilir, ellerine verilen bir metin kayar ekrandan geçen yazılar da olabilir. Görünen o ki, bu görüşler bir ekibin ortak çalışması. AKP içinde iktidar tartışması yaşanıyor, ama taraflar dışarıya karşı hep reisin mesajlarını verme çabasında. Zaten Türkiye’de her sorunun çözümünde reisin projesi var.

Örneğin, Marmara’dan başlayıp kuzey Ege’ye inmekte olan müsilaj (deniz salyası) probleminin çözümü de Kanal İstanbul projesindeymiş.

Allah insana akıl fikir verecek, yalakalıkla kendini cahil duruma düşürmeyecek. Yurt dışında 20 yıl deniz projelerinde çalıştım. Kanal İstanbul bırakın deniz salyasına çözüm getirmeyi, yaratacağı yeni durgun alanlarla Marmara Denizini daha kısa sürede bitirecek.

Damadın istifasında hizmet edeceği kitle ümmet olarak vurgulanıyor. Her zaman kendi kitlelerine hizmet ettiler. Onlara da ümmet dediler. Türkiye’deki yoksullar, açlar, Suriye mültecileri, kendilerine yakın mezheplerden kabilelerden gelen insanlar yardımları aldı, bir kısmı zengin bile oldu.  Onun için “Aç olarak dolaşanları buyurun, siz de doyuruverin” diyorlarsa, “Bizimkiler doyuyor, sizinkiler aç” demek. Yani benden olmayan aç kalsın, onu da siz doyurun diyorlar.

Türkiye’de sosyal bir devlet olarak herkese eşit hizmet götüren bir yönetim mi var, yoksa yandaşlara hizmet eden, taraf tutan bir yönetim mi?

İktidar her ne kadar “Bizler tüm imkânlarımızı seferber ederek yaptık. Yapmaya devam ediyoruz” dese de, pandemi yani salgın kısıtlamalarında bile ideolojik bir yaklaşım güdüyor. Bunun sonu nereye varır derseniz, “ezilenler” gittikçe daha dayanışmalı hale geliyorlar. Türk halkının önemli bir kesimi yoksulluk sınırının altında ve yardımlar maalesef onlara yeterli oranda ulaşmıyor.

Öte yandan, iktidarın yandaşları önemli destekler alıyorlar, ancak bu paralarla ne yapacaklarını bilemiyorlar. Tabii ki geçinmek için para gerekli. Söylemek istediğim parası olan, bol parası olan yandaşların “Türkiye’nin sanayi toplumu mu olacak, ticaret toplumu mu olacak?” sorusunu ciddi olarak televizyonlardan seslendirmeleri…  Hedefleri yok, sadece para topluyorlar.  Bu kadar para toplatılırsa, toplatana da pay düşüyor mu, bunu zaman gösterecek.

Ancak konuşmaları hazırlayan ekibin de kafası karışık olmalı.. Emine Erdoğan diyor ki: “Sanayi devrimi dediğimiz şey, tabiata olduğu kadar insanın manevi tabiatına da büyük zararlar verdi. Teknolojik ilerlemeyle eş zamanlı olarak manevi ilerleme sağlayamıyoruz. Neyse ki topraklarımızda, yardımlaşma ve dayanışma duygusu hala dipdiri. Denizlerimiz hâlâ, yapılıp atılmış iyiliklerle dolu.”

Devlet yardımlarını kendi iyilikleri olarak yaptıklarını düşünüyor olabilirler.  Zira dünya harikası olarak sayılan binaların yerine “Dünyanın gelmiş geçmiş en muhteşem yapıtı, sadaka taşlarıdır” diyerek insanı yönlendiriyorlar.

Bir yüzükle siyasete girip bugün gelinen noktada kim sadaka vermiş, sadakalar kime gitmiş kaydı tutuluyor mu acaba?

Açlar kendini doyursun diyor. Anadolu halkı dayanışmasıyla kendini doyurur, sana da bir şey düşer elbette.