Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen cuma günü de AKP Tekirdağ İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada ekonomi ve hukuk alanında yeni bir reform dönemi başlatılacağını duyurmuştu. Çok gecikmiş olsa da Piyasa ekonomisi ve hukuk alanında iyi bir şeyler söylendi. Arkasından da Adalet Bakanı Abdülhamit Gül “Yargının Kimseden Talimat Almaması” gerektiğini ifade etti. Daha da arkasından son üç yıldır ağır hukuk ihlallerine göz yuman HSK, Osman Kavala dosyasını istedi. Bu sıralı işlemler bize şunu gösteriyor, tek adam yönetimi konuşmadan hiç kimse adım atmaya cesaret edemiyor, doğruyu yapacak olsalar da.

Dış mihraklar söylemi bitti, sanki ülkeyi daha iyi yönetecek kimse yokmuş gibi, Erdoğan “AK Parti'nin kaderi ile ülkenin kaderi adeta birbiriyle bütünleşmiştir. AK Parti kaybederse Türkiye'nin belirsizlik, istikrarsızlık, siyasi ve mali boyunduruk çukuruna yuvarlanacağı, Türkiye kaybederse de AK Parti'nin yerle yeksan olacağı gerçeğiyle de karşı karşıyayız." İfadesini kullanarak vatandaşa korku saldı. Damat Bakan Ak partili değil miydi… istifa edince ortalık şenlendi, piyasaya bahar havası geldi. AKP gidince…

Erdoğan, yine “Ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin diğer alanlardaki kazanımlarını koruyamayacağının bilinciyle yeni bir istikrar, büyüme ve istihdam odaklı seferberlik başlatıyoruz” dedi

Erdoğan’ın bu söylemini Büyük Atatürk 100 yıl önce “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz” diyerek bugünlere ışık tutmuştu.

Bugüne gelince; önümüze yine acı reçete çıktı. Acı reçeteyi genellikle IMF dönmelerinde duyuyorduk, IMF borcunun ödenmesini garanti altına almak için ekonomisi bozulan ülkeye kaynak yardımı ile bir ekonomik program sunar, hep acı reçete diye bu programlar yazıldı. IMF ve acı reçete konusunda sadece şunu söylemek çok şeyi ifade edecektir. IMF, program dahilinde haftalık, aylık… düzenli olarak tüm harcamaları kontrol edecek, meclise ve halka hesap vermeyen saray yönetiminin işine gelir mi acı reçete uygulamak.

Acı reçete, sıkıntılı bir durumdan acıya katlanarak da olsa bizi kurtaracak bir ilacın tüm Türkiye halkı tarafından içilmesi, bu hastalığı yaratanlar ekonomiyi yönetenler, hukuku katledenler, halkın parasını adrese teslim ihalelerle üç-beş müteahhite peşkeş çekenler, atadan dededen kalma fabrika ve tesisleri kelepir fiyatına dış mihraklara, yandaşlara satanlar içmeyecek. O acı ilacı yine halk içecek.

SORUNU YARATANLAR SORUNU ÇÖZEMEZLER

Reçeteyi kim yazacak? Sorunu yaratanlar sorunu çözemezler, eğer çözeceklerse neden böyle yaptılar. Burada karşımıza iki başlık çıkıyor.  Birincisi gerçekten bu işi bilmiyorlar o yüzden ülkeyi bu hale getirdiler. İkincisi ise eğer biliyorlarsa bu ülkeyi bilerek ve kasten bu hale getirdiler. Her iki durumda da elle tutulacak bir tarafları yoktur. Güzel ülkemize kasıtlarımı var sorularını akla getiriyor.

Reçete yazılması konusunda şuna dikkat çekmek istiyorum. Son bir haftada büyük bir iyimserlik havası estiriliyor, piyasa da böyle bir uygulamaya hasret, peki ne değişti, MB Başkanı görevden alındı, Hazine ve Maliye Bakanı istifa etti.  Yerine gelenler kimler, başbakan eski yardımcısı Lütfü Elvan ve Maliye eski bakanı Naci Ağbal… şimdi soralım madem bunlar işini çok iyi yapıyorlardı da neden bugüne kadar devam etmediler, madem başarılılar neden yeniden görevlendirilmediler… soru işaretleri burada, hani bir söz var ya “eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı” yeni diyoruz, değişim diyoruz, reform diyoruz ama reçeteyi yazacaklar yine eski…

Bu acı Reçetenin faturası peki kime çıkacak? Tabi ki yine vatandaşa… geçmişte de olduğu gibi halk yine kemer sıkacak… Reçetedeki ilaçlar ne kadar acı yaratacak, bu ilacı ne kadar süre kullanacak vatandaş, yoksa 1999 deprem vergileri gibi kalıcı mı olacak, geçişi ise etkileri neler olacak esnaf iş adamı vatandaş hangi hasarlarla çıkacak bu reçetenin içinden, ilaçların uygulanma süresi ve dozajları nasıl olacak? İlacı içen vatandaş iyileşecek mi, iyileşme sonrası nasıl bir manzara ile karşılaşacak, Tedavi sonunda iyileşme olasılığı var mıdır? Bunların hepsinin vatandaşa ayrıntıları ile açıklanması zorunlu hale gelmiştir.

2001 krizini hatırlayalım, şu anki durumumuzdan daha iyi durumda idik, en azından yapısal anlamda, demokrasi ve hukuk bugünden kat be kat daha iyiydi. Şimdi ise asıl sorun ekonomi olmakla birlikte, hukuk, demokrasi, özgürlükler, liyakat, eğitim, tarım…vs hepsinin önüne geçti.

Acı reçete, ekonomiyi bozan ve son 16-18 yılda yaşananların sefasını sürmüş yapı tarafından içilmesi önem arz etmektedir. Sorunu yaratanların kemeri, vatandaştan 3-5 kat daha fazla sıkmaları ancak vicdanları rahatlatacaktır. Hasarı yaratanlar, adil bir yargı önünde hesabını vermeleri gerekir. Yoksa her gelen nasıl olsa bir şey olmuyor diyerek sorumsuzca yönetme keyfiyetine devam ederler. Merkez Bankası Eski Başkanı Gazi Erçel’in yargılanarak hüküm giydiği olayda olduğu gibi…