9 senedir bir festival başlıyor İzmirde her Aralık ayının ilk haftasonu. Pek gözle görülmüyor pek sessiz pek sedasız ve ille de 9 senedir başlıyor inatla. Desteksiz, kösteksiz, kendi yağıyla kavrulan bir festival başlıyor, her Aralık ayının ilk haftasonu. Bilen biliyor, sanki sır gibi kimseye de söylemiyor. Kendine kalsın istediğinden midir? Övmeye değer bulamadığından mı? Bilinmez. Pek geleni gideni de olmaz ama devam eder 9 senedir.

Her sene bir tema tutturur kendine. Şehirlere bombalar yağar biz seninle barışı doğaçlardık. Bir sene ayağa kalkar herkes apolitik bebeler hareket eder, temasına hareketle başlar festival.

Yaşadığı toprakları es geçmez selam durur dümbüllüye, eskiden de doğaçlardık der. Kavuğun değil kavunun derindedir. Masallara merak salar hintten yemene, kuzeyden güneye tüm masalları yeniden üretir. Her Aralık ayının ilk haftasonu. İzmir'i Eskişehir'e bağlar, İstanbul'u Tekirdağ'a..

Bu sene her dost meclisinin içinde. Her aşkın pansumanı herkesin en az bin tane kaygıyla ezberlediği bir şiir vardır demişler cebinde ve teması şiir olmuş. Cenk Öztekin de güzel bir manifesto yazmış.

Şiir gibi Doğaçla

Geçen bir yılın ardından yeni bir konu ve yine doğaçlamayla karşınızdayız. Yeni bir konu diyoruz ama bu konu belki de insanın en eski uğraşının kanıtı olan 'şiir'dir. Bu öyle bir uğraştır ki söze bütünlük yükler. O'nu hece hece açar, söyleyiş ve manadaki, ahenkle birleştirir. Burda bahsi geçen o şairdir.

Hani halk arasında söylene gelir şiir gibi konuştun, şiir gibi olmuş diye. İşte bizce oyuncu da olması gerekende budur. Uyum olmadan olmaz. Ahenkle bir araya gelir doğaçlamacılar ve ortaya çıkan ürün seyirci tarafından korunur.

Şiir sözcüğünün kökü bilmek demektir. Şair bilen, anlayan ve yapandır. Doğaçlama ise doğ- kökünden gelir içe doğmak ilhama gelmek anlamı taşır. Doğaçlamacı bilmeden, anlamadan içine doğsa ne olur. İlhamın perileri hergün uğrasa yanına, kuramadıktan ya da yapamadıktan sonra ancak şaire olan olur.

Bir ülke düşünün ülküsü güç olan. İstediği kadar mühendis, istemediği kadar asker, bir dolu bilim insanı, doktoru, her alanda doçenti, profesörü, bol bol politikacı çıkartabilir de. Özgürlük olmadan bir tek ozan çıkartamaz içinden. Yaparım diye düşünse bile çıkartığı o ruhsuzlar tarihin, sanatın ve halkın imbiğinden geçemeden kalır. Tıpkı bir kılçık gibi şiirin boğazına takılır. Özgürlük gerekir şaire, ressama, heykeltraşa, besteciye, oyuncuya... Özgürlük bilmek demektir. Özgürlük anlamak demektir.

Öyleyse...

Bilmek, anlamak ve görmek için 6 Aralık Cuma, 7 Aralık Cumartesi, 8 Aralık Pazar günü bizi izlemeye gelin.