Uçurtmayı Vurmasınlar filmini bizim kuşak iyi bilir ve çok sever. Tunç Başaran’ın yönetmenliğini üstlendiği 1989 yapımı film, annesinin cezası yüzünden hapishanede büyümek zorunda kalan Barış ile siyasi mahkum İnci arasındaki sıcak ilişkiyi konu alır. Mahkumların neşe kaynağı olan Barış için dört duvar arasını yaşanabilir kılmaya çalışan kadınların çabasını ve Barış’ın çocuk dünyasında yaşadıklarını göz yaşlarımızın eşlik ettiği gülümseme ile seyrettik defalarca. Kadınlar arasındaki dayanışma hep umut oldu bize.

Cezaevi koşullarının tarihin her döneminde gayri insani olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Kitaplar, filmler, belgeseller,şarkılar, türküler, şiirler, tanıklıklar, deneyimlerimiz ‘Allah düşürmesin!’ dedirtir. ‘İçerdekiler’ in insan hakları, bir mücadele alanıdır. Özellikle siyasi tutsaklar için de bir direniş, dayanışma, üretim ve eğitim yeridir ‘içerisi’. Biz ‘dışardakiler’ in çok da ‘görmek’ istemediği, ilgilenmediği bir alandır. Ta ki bir yakınımız ve ya kendimiz ‘düşüne’ kadar!

Bu gün bakışlarınızı dört duvarlara çevirmenizi isteyeceğim.

Barış’ın hikayesiniı mumla aratacak şeyler yaşanıyor cezaevlerinde…

Hiçbir çocuk cezaevinde olmamalı, deyip içler acısı tabloya yakından bakalım;

Yukarıdaki başlıktan da anlaşılacağı üzere yüzlerce çocuk ‘içeri’de!

Yetişkin bir insanın bile yaşamını idame etmekte zorlandığı, çok kötü koşullarda ‘yaşıyor’ bu çocuklar.

15 Temmuz’dan sonra anneleriyle birlikte kalmak zorunda olan çocuk sayısı artmış. Her birinin hikayesi vicdanları sızım sızım sızlatırken birkaç örnek verelim;

Annesi Aysel Akkanoğlu ile Tarsus Cezaevinde büyüyen 3 yaşındaki Sibel,

Cezaevine annesiyle birlikte girdiğinde 40 günlük olan, 3 gün önce 3. Doğum gününü ‘kutlayan’ Asım Sencer hala ,

1 ay cezaevinde olan annesiyle 1 ay babasıyla kalan 4 yaşındaki İpek,

Annesi Esma Yılmaz ile birlikte Urfa Cezaevinde tutsak olan Arin bebek,

60 günlükken hapse giren, 10 aydır orada olan kalp hastası ve gözle ilgili sorunları olan Muaz bebek,

2 gün önce annesi Meryem Haydaroğlu ile birlikte cezaevine gönderilen 30 Günlük Ahmet Mert bebek ve

Yüzlercesi…

Onların yeri orası değil! Orası çocuklara uygun değil! Dört duvar arasında çocuk olunmaz! Çocuk kalınmaz!

Hepimizin duyarlılığı ve desteğini bekliyorlar. Uzun zamandır çocuklar için mücadele edenler var. Hem sosyal medyada hem sokakta hem Meclis’te çocukların özgür kalması,evlerine,okullarına,parklarına, sokaklarına ,oyunlarına, şarkılarına, kitaplarına, çocukluklarına dönmeleri için uğraşıyorlar.

Annesi babasının ‘Kim? Neci?’ olduğuna bakmadan çocuklara sahip çıkmamız insanlığımızın gereğidir. Çocuklar ‘içerde’ uçurtmalar ‘dışarı’da olduğu müddetçe, uçurtmaları da vururlar çocukları da umutlarımızı da! Çocuklarla uçurtmaları buluşturma vaktidir. Haydi!

* Bu konuyla ilgilenen, kamuoyu oluşturmaya çalışan, yetkilileri görevlerini yapmaya, hak ihlallerini önlemeye çağıran,hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerinin(Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu, İHD vb.) yanında, üç ismi burada zikretmeden geçmek olmaz;

HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, CHP Milletvekilli Sezgin Tanrıkulu, Eski CHP Miiletvekili, gazeteci Barış Yarkadaş’ın çabaları gerçekten çok kıymetli! Sayelerinde dört duvar arasındaki insanlık dışı uygulamalardan haberdar oluyoruz. ‘İçerdekiler’in ve yakınlarının sesine ses olma ve kötülüklerin son bulması mücadelesine güç veriyorlar.