“Keşanlı Ali Destanı”, “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım”, “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı”, “Ay Işığında Şamata” deyince akla tek isim geliyor Haldun Taner. Haldun Taner tam bir entelektüel.  Donanımlı bir Cumhuriyet aydını. Öykü yazarı, öğrenciler yetiştiren bir akademisyen, gazetelere yazdığı fıkra türündeki yazılarla okumayı sevdiren değerli bir kalem. Kurduğu Devekuşu Kabare ile müzikallerin altın çağını ve güzelliğini kısa bir süre için de olsa yaşatmayı başarabilmiş bir tiyatro aşığı. Haldun Taner, 16 Mart 1915 yılında İstanbul’da dünyaya gelir, yine aynı şehirde 7 Mayıs 1986 yılında hayata gözlerini yumar. Ömrü boyunca birçok ilke imza atmıştır. “Keşanlı Ali Destanı” ile Türkiye’de epik tiyatro türünün öncülüğünü yapmıştır. Kullandığı temiz Türkçe ile Cumhuriyet edebiyatının ve tiyatrosunun temel taşları sayılabilecek eşsiz eserler verir. New York Herald Tribune Gazetesi’nin 1953’te İstanbul’da düzenlediği öykü yarışmasında “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle birinci olur. 1955 ve 1957 yılları arasında tiyatro eğitimi için Viyana’ya gider. Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde öğrenim gördüğü dönemde, Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalışır. Türkiye’ye dönünce bütün bu değerli birikimleri Ankara DTCF’de ve İstanbul Üniversitesi’nde verdiği edebiyat, sanat tarihi ve tiyatro dersleri ile öğrencilerine aktaracaktır. Tercüman ve Milliyet Gazetelerinde yazdığı lezzetli köşe yazılarıyla gazete okurlarında bir tiryakilik yaratır. Böylesine çok yönlü ve değerli insanları anlatabilmek çok zordur. O nedenle, bu sefer Haldun Taner’i tiyatro müzikleri üzerinden anlatmaya çalıştık ve onu sevenler ile yeni tanıyanlar için bir parça tadımlık sunalım istedik.  

Onunla çalışma şansını yakalayan müzik yazarı Cem İdiz’e, ‘Haldun Taner’in oyunlarını bu kadar özel kılan nedir?’ diye sorduk.  Cem İdiz soruyu şöyle yanıtlıyor: “Oyunlarındaki zenginlik teatral anlamda fark yarattı. Kalıpları fazla gözetmezdi. Özgür, oyunun içeriğine olan hakimiyetiyle Haldun Taner epik tiyatronun ilk örneklerini veriyor. Hatta ilk epik tiyatronun öncülüğünü yaptığı söylenir. Epik tiyatronun dışarıdan bakma tavrı (yabancılaşma etkisi) oyunun şarkıları, müzikleri için de geçerlidir. Dolayısıyla oyuna müzik yazan kişi için de yabancılaşma geçerlidir. Oyuncular, oyunculuklarına nasıl eleştirel bakabiliyorlarsa, illüzyon yaratmak yerine yabancılaşma ile bakabiliyorsa, müzik yazarları da oyunun müziklerini bestelerken oyuna dışarıdan bakabilmeli, eleştirel yaklaşabilmelidir. Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı” epik tiyatroya ilk örnek olarak kabul edilir. Besteci Yalçın Tura ilk epik tiyatro müziğini de Gülriz Sururi Engin Cezzar tiyatrosunda bestelemiştir.”

“Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” oyunu neredeyse 60 yıldır sahneleniyor ve güncelliğinden hiçbir şey kaybetmiyor. Gerçekten bunun sırrı nedir? Cem İdiz’e göre bunun cevabı çok basit “Haldun Taner bir yazar olarak çok başarılıdır ve çok iyi bir gözlemcidir. Türkiye her dönem kendi sorunlarını yaşıyor. Farklı dönemlerde değişik kültürler geliyor. Oyunda o kültürlerin müziklerini görüyoruz ama bu süreç içinde Türkiye’de değişen bir şey olmuyor. Kim gelirse gelsin, durum fark etmiyor. Türkiye’de hala aynı sorunları yaşıyoruz. Bu oyun 1960’larda oynandı, 1980’lerde ve 2000’li yıllarda oynandı. 2020’de oynandığında değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz. Oyun hala bugün yazılmışçasına güncelliğini ve tazeliğini koruyor. Oyunda düşünce özgürlüğünün kısıtlanması üzerine bir sahne var ama 60 yıl sonra bugün hala düşünce özgürlüğü kısıtlı. Onun yazdıkları bu ülkede hala günümüzde yaşanıyor. Asla demode değil. Bu başarısını Türkiye gerçeğini ve siyasetini çok iyi tahlil etmesine bağlıyorum. Haldun Taner Türk insanını çok iyi tanıyor. Yaşadığı toplumun sosyal, kültürel yapısını çok iyi biliyor.” 7 Mayıs1986’da aramızdan ayrılan büyük usta Haldun Taner verdiği eserlerle kültürel hayatımıza büyük değer kattı. Onun oyunlarını büyük bir keyifle izlerken, hatırası önünde sevgi ve saygıyla eğiliyoruz.