1880 yılının Ramazan ayının ilk günlerinde, İzmir yeni bir valiye kavuşmuştu. Bu Hamdi Paşa ile görev yerleri değiştirilen Şam Valisi Midhat Paşaydı. Paşa kendi kendini yöneten, çok da idaresine karıştırmayan bu şehirden biraz dinlenmeyi, böylelikle gözlerden uzak olmayı düşünmüştü. Hem İstanbul’da hakkında bir ton laf işitiliyordu. Gözlerden uzak olurdu.

Fakat memleket ve hürriyet sevdası bir kez insanın içine düşünce, durulmuyor ya, Midhat Paşa da duramıyordu. Önce gerek Rum gerek Müslüman haydutları temizlemek için zaptiyeler yerine polis ve jandarma askeri oluşturdu. İki üç aya da temizledi ortalığı. Ve dahasında 20 zira (Bir zira yarım metre ile 90 santim arasındadır) genişliğinde bir cadde yaptırtır. Bugün hala adıyla anılan, döneminde şehrin aydın ve batılı ve hürriyet sevdalısı kesiminin oluşmasını sağlayan Mithat Paşa caddesini 1. Meşrutiyet’i ilan eden, bu toprakların halkının ağzına ilk özgürlük balını çalan adam yaptırtır.

Mithatpaşa caddesinin üzerine bir Ticaret Mektebi yaptırılır. Bugün Mithatpaşa Lisesi olarak anılan binadan yetişen çocuklardan birisinin adı İstepan Ispartalıyan’dır. Abdülhamit’in istibdat dönemini bitiren 2. Meşrutiyet’te İzmir’den Meclis’e gönderilen tek Ermeni’dir. İzmir’in çocuklarını İzmir’in kozmopolit yapısını orada o temsil edecektir. Bir yandan da bir konak yaptırtır Kordon’un en has yerlerinden birine.

2. Meşrutiyetin özgürlük ve birlik hülyası zorbaların elinde yok edilirken, istibdat rejimini aratacak uygulamalar başlar. Özgürlük yok edilmiş, bir zorba iklim tesis edilmiştir. Dahası zulümlerin yaraları o kadar derinleşir ki, şehrin çocukları birbirine düşman edilir. Dahası Anadolu’da yaşanan rezaletler neticesinde şehre birçok yetim çocuk sığınır. İşte yürekler böyle kanarken zorbalığın altında, Efzon askerinin postalı basar Kordon’a. Şehrin çocukları öte diyardan gelen bu askerleri selamet sanarlar ama yanılırlar. En nihayetinde uğursuz bir yangınla yok olur şehir. Baştan yapılmalıdır hem şehir hem de özgürlük. İşte 3. Meşrutiyeti ve Cumhuriyeti ilan eden Mustafa Kemal Paşa, Midhat Paşa’nın açtığı okulda yetişmiş bir İzmir çocuğunun yaptırttığı konağı sahiplenir. Bugün Atatürk Müzesi olarak anılan o konak bizzat İstepan Ispartalıyan’ın hülyasının eseridir.

Yanlış kararlarla ve savaşlarla doğduğu memleketini terk etmek zorunda kalan insanların sığındığı Medine-i İzmir, Gazi Paşa’yı da kendi sözleriyle: “Bir rastlantı eseri Karşıyaka’ya daha fazla bağlar” Annesi Zübeyde Hanım, Karşıyaka’nın bağrında, İzmir’in toprağında yatar. Köklerini buraya gömmüştür 3. Meşrutiyetin, özgürlüğün kahramanı.

Bugün içinde olduğumuz şartlarda özgürlüğümüz ve refahımız iyi değildir. Kadınları koruyacak yasalar kalkıyor, cüzdanımızla umarsızca oynanıyor. Uluslararası haysiyetimiz tıpkı yüz elli sene evvel olduğu gibi sıkıntıdadır ve en fenası, memleketin çocukları birbiri hakkında fena düşünmeye, kardeşliklerinin yok edilmesine itilmektedir. Şayet bir gün 4. Meşrutiyet bir zaruret olarak görülürse, bilinsin ki İzmirli Midhat Paşa’dan bugüne bir bağla bağlıdır. Daha önce özgürlüğünü üç kere bilfiil almış çocukları, yine alacaktır. İhtiyacımız olan güç, bu bağlardadır.