Uzun bir süredir yazamıyorum Ameliyat, cenaze, nişan derken yılı bitirdim...

Hazır bu mendebur yıl bitiyor, yeni yıl yaklaşıyor, ilk yazımı da yeni yıla saklayayım diye düşünmüştüm...

Ümit'in, "yazmıyorsun" sitemlerini ustaca bertaraf ederek gözümü yeni yıla dikmiştim.

Yeni yıl, yeni bir sayfa falan diye umut tohumları tuttum avucumda...

Çok istedim yılın ilk yazısında bedavaya umut dagıtmayı..

Yeni yıl eğlencelerini, yılbaşı anektodlarını, yılın ilk bebeğinin ismini falan yazmak istedim...

Olmadı...

Çok isterdim sakin bir ülkede yaşamayı...

Caddelerinde yavaş yavaş yürüyebileceğim bir ülkede yaşamak isterdim...

Vatan hainliği gibi olacak bazılarınız (!) için ama isim de vereyim, mesela İsviçre gibi bir ülkede yaşamak isterdim...

Öyle bir ülkede yazı yamak isterdim...

Belediye başkanına kızıp bisikletinin tekerini indirmek ve bunu facebook'ta paylaşmak isterdim...

Bisikletinin diyorum çünkü çoğunun makam arabası bisiklet....

Makam araçlarının bisiklet olduğu bir ülke de yaşamak isterdim...

Tek derdim, İsviçre çakısının İsviçre'de üretilmeyen kısmı tirbuşon olsaydı; "hepsini üretebiliyoruz da tibuşonu niye üretemiyoruz kardeşim" deyip atarlansaydım sağa sola...

Durduk yere şımarıklık olsun diye "bu sene ürettiğimiz çikolataları hiç beğenmedim, sütü böyle biraz şey olmuş" diye milletin canını sıksaydım... 

Hükümetin bir Bakanı Satranç bilmiyor diye facebookta alay etsem, o da bana; "kim bilmiyor len, sıkıyorsa çık karşıma" diye cevap verse bir de üzerine beni o biçim yense...

Ben de çıkıp; "zar tutuyor oğlum bu herif, tabi yener" deyip hepten sıvasam meseleyi, yaptığım gaf kırdığım potla birlikte bütün ülkede alay konusu olsa, tüm ülke gülsek hep beraber...

Hükümetin ve bakanlar kurulunun o hafta konuştuğu tek mesele bu olsa, onlar da gülse...

Rahat olsak hepimiz, kaygımız az olsa.. İyi olmaz mıydı?

"Git ulan İsviçre'ye o zaman" diyenleriniz vardır şimdi aranızda.... 

Hatta, "Git ulan" diyeniniz daha fazladır, biliyorum...

İşte "Git ulan İsviçreye o zaman" diyenlerin değil de, düşünüp özeleştiri yapanların arasında yaşamak istiyorum...

Önce kendini sorğulayan insanlarla beraber yaşamak istiyorum...

Müreffeh bir ülke olmayı istemek, dilemek, özenmek kabahat mi?

Vatan hainliği bunun neresinde?

Sen iktidarsan başka fikirde olan herkes hain mi? Yarın ben iktidar olursam sen de mi hain olacaksın? 

Ömrünce, kriz durumları haricinde aprona inme ihtimalin yokken, sadece adam dövmek için aprona girilebilen bir ülkede yaşamaktan memnun olacağını sanmıyorum kimsenin...

Diyelimki memnunsun bu durumdan, dövdün yahut kovaladın hepimizi, sonra napacaksın?

Döveceğin, kovacağın kimse kalmadığında birbirinizi mi yiyeceksiniz?

Üst perdeden konuşup aşağılamak için söylemiyorum, sadece vahşiliğin doğasında bu var, saldıracağı kimseyi bulamayınca kendi kendine saldırıyor...

Dindaşının yine gelip bir başka dindaşını katletmesi gibi...

Ya da "İzmir'de neden patlama olmuyor, onlar da ölsün" demek gibi...

Kalanların ölenlere sevindiği bir ülke de kimse mutlu olamaz...

Hatta siz pek vatansever dostlara söyleyeyim öyle bir ülke çok fazla ayakta da kalamaz...

Birbirimizi yemekten yaşamsal damarlarımızın tıkandığını görmez olduk...

Sokağa çıkmaya korkacaksın bir süre sonra...

Sen Barbaros'u dövmeye aprona inersen Teyyare gibi, başka bir yerde, başka bir zamanda en mutlu anında gülümsemeni çalarlar yüzünden, Reina'daki gibi...

Çocukluğunun geçtiği sokakları cehenneme çevirirler, çocukluğunu çalarlar, Şam'da namaz kılayım derken Şam'a dönersin...

Herzaman sevgilinle buluştuğun pastaneyi havaya uçururlar; sevgini, sevgilini çalarlar...

Hiç birşeyin kalmadığında bir bakarsın ki savunduğun, pek sevdiğin ülkeni tümden çalmışlar... 

Torunlarına anlatırsın artık; "hey gidi günler hey, biz eskiden ülkemizde rahat rahat apronda adam döverdik" diye...

Bak başladılar, yavaş yavaş yaklaşıyor o günler...

Gönül rahatlığıyla tuttuğun takımın maçını izlemeye gidebiliyor musun?

Gidemiyorsun. Çünkü niye? Maç izlerken yahut maçtan sonra havaya uçabilirsin!

İşte bak gönül verdiğin renkleri çaldılar elinden...

Yılbaşında da eğlenme hakkını elinden aldılar son olarak...

Sırada ne var ben de bilmiyorum ama üstünden göğü altından toprağı alacaklar haberin olsun...

Adam dövdüğün apronardan ülkeni terketmek zorunda kalacaksın belki de...

Yine de sen bilirsin.

Neyse, herşeye rağmen cebimde kalan umut kırıntılarıyla, alışılmış yeni yıl haberiyle bitireyim yazımı...

2017'nin ilk bebeği 00:03 de Şanlıurfa'da doğdu, anne babası ismini Emine koydu...

İzmir'in ilk bebeği ise benim adaşım anne babası ismini Ozan Ali koydu...

Ömürleri hayırlı olsun inşallah...