Günaydın diyesim yok. Can garip, can suskun ,can paramparça…Kanadalı şair Leonard Cohen’in  dediği gibi:

”Herkes biliyor zarların hileli olduğunu.
Herkes biliyor iyilerin kaybettiğini”

Yaradan zaten ezelden biliyor suçluları… Kutsal kitabımızda :”Her canlı ölümü tadacak!” diyor… Bazılarımız tarafından yine yanlış anlaşıldı sanırım; çünkü Yaradan, vakti gelince her canlının ölümü tadacağını söylüyor. Vakitsiz ölmek, bu durumda ölenin yakınları için acıların en kötüsü olsa gerek! 

Halkımızın ölüm karşısındaki tertemiz bir kabullenişini anlatan bir sözü vardır: Allah sıralı ölüm versin, diye. Sıralı ölüm… Çoğunlukla olan… Yani doğarsın, büyürsün; çoğalırsın, yaşlanırsın ve ölürsün! Normali olan budur çoğunlukla. Ancak genç biri zamansız bir durumda aramızdan ayrılırsa bu anormal bir durumdur. Ölüm kavramı çerçevesinde zaman denilen kavramı biz insanlar icat ettik. Onu saniyelere, dakikalara, saatlere, günlere, haftalara, aylara, yıllara böldük. Bazı zaman dilimleri için uğurlu, bazıları için uğursuz, dedik.

2016’ yı uğurlarken; bu uğursuz yıldan kurtulalım, yeni yıl bize güzellik, sağlık, mutluluk, barış getirsin, dedik. Ama demek ki zamanın bir suçu yokmuş. Bu yılın ilk günü korku imparatorluğunun bir sıfır galibiyetiyle başladı.

İstanbul’da bir gece kulübüne silahlı saldırıda bulunuldu. Yine ölüm, yine acı… İşte bu duruma diyorum ki insanlar bu kadar kötü, vahşi ve yobaz olunca şimdi zaman ne yapsın? Bir de Amerika var… Başımızın belası…

Masum insanlar ölüyor, bizim güven duygumuz da ölüyor. Ülkemde bombalar patlıyor, hayvanın biri silahını çıkarıp birilerini rahatça vurup öldürebiliyor. Peki, şimdi biz yaşlanıp torunlarımızın elinden tutamadan parçalanarak mı öleceğiz? Parkta, sokakta, sinemada, alışveriş merkezinde… Hiç ummadığımız bir zamanda kopan bacaklarımızı, parmaklarımızı birileri toplayacak. Hangisi bize ait diye günlerce otopsi yapılacak; bir yüzükten bir dövmeden yakınlarımız bizi tanımaya çalışacaklar. Kalanlarımız terörü lanetleyecek. Çocuklarımız annesiz, babasız kalacak; torunlarımız soracak bizi, nasıl öldü, diye… Bu noktada her canlı ölümü tadacak, cümlesinin huzurunu duyabilir miyiz sizce? Huzur için hatırlamamız lazım. Aynı ekmeği paylaşırken buğusundan mutlu olduğumuz günleri…

Korku imparatorluğu’na döndük. Anneler çocuklarını okula gönderirken daha bir tedirgin olacaklar;iş yerlerinde insanlar  da aynı duyguları hissedecekler.Gece dışarıya az çıkacağız;eğlenmekten vazgeçeceğiz ve yobazın birileri çıkıp ,yeni yılda eğlenmenin bile haram olduğunu söyleyerek fetvalar verecek; kendini bilmez biri de çıkıp İzmir’de niye bomba patlamıyor, diye rahatça söyleyebilecek; birileri bu olup bitenden mutlu olacaklar ve sonuçta olan hep masum insanlara olacak!Aslında suçlular da belli ,bu gidişatın çözümü de… 

Biz  Ayşe’yiz, Ali’yiz, Mesut’uz ve şimdi değil; zamanı gelince ölmek istiyoruz. Yaşlanabilmek istiyoruz. Parklarda torunumuzun ellerini tutmak istiyoruz. Vakti gelince ölümü tatmak istiyoruz.

“Can garip olmuş, can paramparça olmuş; can suskun olmuş. ”Artık haykırıyorum. Herkes her şeyi biliyor. Vakitsiz ölümün çok kötü olduğunu biliyor,suçluların günü geldiğinde cezalarını çekeceğini  de biliyor.Aslında derin bir sessizlik konuşuyor. Kanadalı şair Leonard Çohen’in dediği gibi:
Herkes biliyor zarların hileli olduğunu.
Herkes biliyor iyilerin kaybettiğini.
Herkes biliyor dövüş önceden ayarlanmıştı.
Yoksullar yoksul kalır, zengin zenginleşir.
İşler böyledir. Herkes biliyor..
Herkes biliyor teknenin su aldığını.
Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini.
Herkeste babaları ya da köpekleri biraz önce ölmüş gibi buruk bir his var. Herkes cebi için konuşuyor.
Herkes biliyor..
Herkes biliyor anlaşmanın hileli olduğunu. Yaşlı siyah Joe senin kurdelelerin ve fiyonkların için hala pamuk topluyor. Birliğimizi ve kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara inat, her şeye rağmen umutla kalın dostlarım!