Gazetelerin manşetleri, sayfaları, haber başlıkları ve haber içerikleri çoğu zaman manipülasyon aracı değil midir?

 Ne zamandan beri manipülasyon aracıdır? Diye sorarsanız, gelin birlikte inceleyelim. 3400 yıl önce Mısır’daki ilk gazeteye ait belgeye kadar diye cevaplamak çok da yanlış olmaz. Nil Nehri kıyılarında bulunan bir tablet, dünyanın ilk gazetesi olarak nitelendirilmiştir. Bu tablet o dönemde elden ele dolaştırılmış ve önemli olayları yazmıştır.

Günlük manipülasyon aracı olarak gazetenin doğum yeri Avrupa’dır. Önceleri, yıllık, altı aylık, haftalık derken günlük olarak yayınlanmaya başlanmıştır. Biraz daha irdelemek gerekirse ilk günlük gazete 1702 yılında İngiltere’de yayınlanmıştır. İlk gazete adı “La Gazetta” adlı günlük yayında 1631’de Fransa’da kullanılmış.

İstanbul sokaklarında elinde gazete ile “yazıyor, yazıyor” diye bağıran çocukları görmemiz ise 1860’ları bulmuştur.  İlk resmi gazete yolculuğumuz, Takvim-i Vekayi, ilk özel gazetemiz ise Tercüman-ı Ahval olmuştur. Tercüman-ı Ahval’in mürekkebi 1860’ta kâğıtla buluşurken gazetenin künyesinde de Şinasi ve Ağah Efendi’nin parmak izleri vardır.

Siyasi iktidarların baskısıyla ilk günden bu yana karşılaşan gazeteler ve gazeteciler zamanla bu aracı kendi lehlerine çevirebilecekleri düşüncesi ile önce kendi gazetelerini, ardından da gazetecilerini devşirmişlerdir.

Ülkemiz ve dünya tarihi satın alınamayan kalemlerin nasıl kırıldığına defalarca kez tanıklık etmiştir.

Bir gazete, bir televizyon kanalı nasıl ele geçirilir sorusunun cevabını herhalde ülkemizde artık herkes yakinen tanıklık ediyor. AKP, kendi medyasının dışında halk nezdinde muteber olan basını da kendi yanına çekmek için her yolu mubah saymıyor mu?

Gün olmuş kredi muslukları kullanılmış, gün olmuş en yetkili ağızlardan, meclis kürsülerinden, yandaşlaştırılamamış gazetecileri hedefe koyarak tehditler savrulmamış mıdır? Yandaş medya patronları da, bu gürlemelerin ardından da, gazetecileri işten atmayı kendilerine durumdan vazife çıkarmışlardır.

İşte bu koşullarda, ülkemizde gazetecilik mesleği bir elin parmaklarını geçmeyecek gazete ve onun gazetecileri ile sürdürülmektedir. Geçen gün gazeteci bir dostumla söyleşiyoruz. Acı ama gerçek bir tespitin altını beraberce çizdik; “90’larda muhalif gazeteciler sokak ortasında öldürülüyor, 15 Nisan 2016 itibari ile hala 31 gazeteci cezaevlerinde bulunuyor…”

Türkiye Gazeteciler Sendikasının verilerine göre 2003-2016 yılları arasında 2356 gazeteci, siyasal iktidarın değişik uygulamaları sonucu işsiz kalmıştır.

Bugün sokakta tanıdığınız, tanımadığınız vatandaşın konuşmalarına dikkat edin, manüplasyonu daha iyi göreceksiniz.  “Dünya Liderinden ” tutunda, “büyüyen ülke masalları” nasıl yaratılır göreceksiniz. Dünün iyisi, bugünün kötüsü ya da tersi işte böyle yaratılıyor.

Siyasi iktidarların ele geçirdiği, gazeteler ve gazeteciler manüplasyonun araçları hale gelirken, bunun etkisi altına giren yurttaşlar da bu mekanizmanın birer parçası haline geliyorlar. Bu sorun sadece bugünün sorunu mu derseniz tabi ki değil… Ama bugün bu sorun sınırsızca yaşandığı için dikkat çekiyor.

Bugün her türlü koşul altında, ekonomik ve siyasal baskıya rağmen gazetecilik yapma iddiası takdire şayandır.

Sorun ise bu gazeteleri mi yoksa siyasal iktidarın yandaşlığına girmiş gazeteleri mi okuyacağımızdır.

Soru da cevap da görevde sizde…