Nutuk’ta, ‘En büyük bayram’ demiş Atatürk 29 Ekim için. Oysa 30 Ağustos var, Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlandığı, işgalcilerin def edildiği tarih… 23 Nisan var, 19 Mayıs var… Hepsinin tarihimizde büyük önemi, değeri ve anlamı var elbette. Fakat Atatürk 29 Ekim’in ‘En büyük bayram’ olduğunun altını çiziyor, neden çünkü 19 Mayıs 1919’da başlayan büyük mücadele 29 Ekim 1923’te TBMM’de ‘Cumhuriyet’in ilanı’ ile taçlanıyor. Türkiye, rüştünü ispat ediyor, ülkenin yönetim şekli son halini alıyor. Yıllar süren mücadelenin en büyük ödülü Cumhuriyet! İşte bu nedenle en büyük bayram!

Bugün ne yazık ki ülkenin yönetim şeklini değiştirmeyi, Cumhuriyet’i yıkıp şeriat yönetimine geçmeyi hayal edenler pervasızca konuşuyor. Ve bu güruh iktidarca korunup kollanıyor. Atatürk’e hakaret edenler baş tacı ediliyor, bir zamanlar Cumhuriyet ilan eden TBMM, tek adam rejimiyle etkisizleştiriliyor, millet iradesi bir kişinin iradesine ipotek ediliyor. Bu karanlık dönem elbet son bulacak, laik demokratik sistemle yönetilen, millet iradesinin hakim olduğu, Cumhuriyet’in kuruluş değerlerinin korunup kollandığı aydınlık günlere erişeceğiz. Umudumuz bu, bu umutla, en büyük bayramı kutluyoruz…

Bu da İzmir Metro’nun bayramı!

İzmir Metro’nun 627 çalışanı, greve saatler kala imzalanan Toplu İş sözleşmesi ile bir haftadır bayram havasında. İstedikleri oldu, Başkan Tunç Soyer’in de belirttiği gibi 21 yıldır süren mağduriyet bu sözleşme ile son buldu. Sendikalı çalışan memnun, kapsam dışı personel de bu artışlardan yararlanacağı için içten içe memnun, tabii memnun olmayan ve bu duygu yüzüne yansıyan da var; o da ayrı…

Peki, 21 yıldır yapılamayan, neden bu sözleşme döneminde başarıldı. Bunda, 30 yıl Türk-İş’in Demiryol İş Şube Başkanlığını yapan Hüseyin Ervüz ve yönetiminin değişip Hamdullah Giral ve yeni yönetimin iş başına gelmesinde büyük pay var. Giral, başkan olduktan sonra İzban ve İzmir Metro’da ilk toplu sözleşmesini yaptı. Kendisi ve ekibi için büyük bir sınavdı ve risk aldı. Sonuna kadar direndiler, blöf yapmadılar, çalışanları motive ettiler en önemlisi belediye yönetimine kendilerini doğrudan anlatma imkanları yaratıp her kanalı zorladılar. Başkan Soyer’e ‘Bu yönetimi görevden al, enflasyon oranında artışa razıyız’ diyerek çalışanlar ile yönetim arasındaki ilişkilerin ne kadar bozulduğunu da anlatmaya çalıştılar. Ben, Başkan Soyer’in süreyi son ana kadar uzatarak, sendikayı, şirket yönetimini tarttığını, çalışanları anlamaya çalıştığını düşünüyorum. Kentin bel kemiği olan bir toplu ulaşım sisteminde greve meydan vermeyecek kadar akıllı ve tecrübeli olduğunu da biliyorum.

Herkesin bu süreçten çıkartacağı dersler olmalı. Sendika, bu fırtınalı dönemi geride bırakıp çalışanları motive edici, işlerine dört elle sarılmalarını sağlayıcı tutum içinde olmalı, yönetim de var olan duygu kırılmasını tamir edici davranışlar sergilemeli. Olmazsa, Piriştina’nın ‘göz bebeğim’ dediği ve oluşumunda büyük emeği olan İzmir Metro A.Ş. için ‘sıradanlık ve çekişme’ kaçınılmaz olacaktır.