CHP’nin 37.Olağan İl Kongresi, uzunca süre konuşulacak ve türlü sonuçları zamanla ortaya çıkacak bir kongre oldu.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Uzlaşı adayı’ önerisiyle Deniz Yücel’i işaret etmesine, CHP İzmir’i yönetenler ikna olsa da, tabanın bu ‘formüle’ ikna olmadığı, “İktidara yürüyoruz, o yüzden uzlaşıyoruz” fikrinin örgütü ikna etmediği ortaya çıktı.

30 ilçe başkanının destek açıklamasını, Kılıçdaroğlu’nun işaret edişini, Tunç Soyer’le o ya da bu şekilde anlaşılmasını arkasına almasına rağmen, 540 imza ile aday olup 258 oy alan Deniz Yücel, 2 yıl önce ilk seçildiği kongrede olduğu gibi Pirus Zaferi* ile kazanırken kaybeden oldu.

(Başkan Yücel, sonuçlar açıklanır açıklanmaz basının sorularını yanıtladı. Yücel orada, tek aday olduğu için, delegelerin il başkanlığı bölümünü işaretlemeyi unuttuğundan ötürü az oy aldığını söyledi. Yücel’in Kurultay delegesi listesinde 339 oy aldığı görünüyor. Sadece bu bile ‘işaretlemeyi unutma’ ihtimalini güçlü kılsa da, bu konu Yücel’in 2. Döneminin başlangıcına gölge düşürmüşe benziyor.)

***

Tunç Soyer’in ‘siyasi ekibi’nin lideri olarak bilinen ve kongreler sürecine, mahallelerden başlayarak ‘sert’ denilecek şekilde müdahale eden Rıfat Nalbantoğlu, hem ilçe seçim sonuçları hem de il kongresine etkisi düşünüldüğünde;  üzerine bir de Kurultay delegeliği için sadece 244 oy aldığı eklendiğinde kaybederken kaybetmiş, duble, trible kaybetmişe benziyor. Gençlik ve kadın kotalarına itirazlardan sonuç alınırsa, Nalbantoğlu’nun Kurultay delegesi olamama durumu da ortaya çıkıyor.

Birinci Dünya Savaşı için, resmi tarih dilinden etkilenenlerin kabaca ve çokça söylediği şekliyle, ‘Almanlar kaybettiği için biz de kaybetmiş olduk’tan bakarsak, siyasi ekibinin lideri olan Nalbantoğlu kaybettiği için Tunç Soyer de kaybetmiş mi olur? Henüz net bir şey söylemek için erken diye düşünüyorum. Tunç Soyer’in, ekibiyle ilgili yeni bir yol haritası oluşturabileceğini tahmin ediyorum.

Ancak haksızlık etmeyelim; Tunç Soyer ve ekibi, yani ‘Büyükşehir yapısı’ CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘uzlaşı’ yöntemlerine daha sadık kalmışa benziyor. “İl Başkanı Deniz Yücel olsun. Listeyi beraber yapın, Belediye Başkanlarını yazmayın, listelerde ilçelerin önerilerini gözetin” şeklindeki telkinlerden sadece “İl Başkanı Deniz Yücel olsun” kısmı hayata geçti. Tunç Soyer, Deniz Yücel’in listesini kongre günü saat 20.33’te görebildi. Öte yandan, ortak anahtar listeye şeklen bire bir benzer bir anahtar liste çıkarılarak, dikkat dağıtılması da ‘mutabakat’a uygun bir tavır olmadı.

KISA KISA…

Uzunca süre sonuçlarını konuşacağız. O yüzden bugünlük başlıkları vereyim ve bir soru ile kapatayım.

- Gönlünden geçeni tereyağından kıl çeker gibi çeken Konak Belediye Başkanı Abdül Batur ve önceki dönem Balçova İlçe Başkanı Mehmet Ali Çalkaya, “Tecrübe kendini gösterdi” dedirtti.

-Listelere kendisine yakın çokça ismin girmesini sağlayan, sürecin başından beri ‘oyundan’ hiç kopmayan Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, kendisini hafife alanlara bir kez daha uyarı vermiş oldu.

-“Bu kongre 3-4 ilçenin kongresi olmamalıydı. Tüm ilçeler gözetilmeliydi” diyerek isyan bayrağını ilk açan isim olan Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy, 200 bin nüfuslu Menemen’in temsil edilmesinin engellenmesinin önüne, gençlere liste deldirerek geçmiş oldu.

- Net şekilde haksızlığa uğrayan ve yarı yolda bırakılan Devrim Barış Çelik, kendi ekibinin en az tartışılan ismi olarak Kurultay delegesi oldu.

-MHP’li Belediye Başkanı’nın aylar öncesinden çok büyük paralarla hazırlandığı 31 Mart seçimlerini, geç açıklandığı ve yalnız bırakıldığı için kaybeden Aliağa Belediye Başkan Adayı Özcan Durmaz, 329 oyla en çok oyu alan isim olarak yönetime girdi.

-Milletvekili değilken bile en köşeli siyasi çıkışları yapanların başında gelen, bir vekil gibi İzmir’de sebatlı ve nitelikli çalışmalar yürüten, hakkında da sürekli davalar açılan önceki dönem Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, kurultay delegesi olarak yeniden merkezde söz söylemenin kapısını araladı.

-Tuncay Özkan’ın, ekip siyasetini en güçlü yapan isim olduğu, oyun kurma, plan yapma konusunda en marifetli ekibin Tuncay Özkan ekibi olduğu yeniden yeniden tescillendi.

-Blok listenin reddedilmesi konusunda kongreden haftalar öncesinden ısrarlı bir çalışma yürüten ve kongre günü de ‘aleyhte’ yaptığı konuşma ile konunun ‘önderi’ olduğunu salonda da gösteren  Tacettin Bayır, örgütün nabzını ölçmedeki kabiliyetini ve hassasiyetini bir kez daha ispat etti.

-Gereğinden fazla polemiğe girerek, ‘Genel Merkez Müdahalesi var’ havasının pekişmesine yardımcı olan divan başkanı Gülizar Biçer Karaca, kötü bir tercihti. Kendisini tercih edenleri zora sokmuş oldu.

BİR SORU…

O ya da bu şekilde, bu kongre birçok CHP’linin gönlüne sinmedi. Böyle olacağı tahmin edilse, belki taraflar başka hamleler yapar ya da bazı hamlelerinden hepten vazgeçebilirdi. Şimdi soru şu: 2 yıl önceki il kongresinden ‘zafer’ duygusuyla çıkan siyasi ekip (Aziz Kocaoğlu ekibi) akabinde yapılan Genel Kurultay’dan eli boş gelmişti. Bu kongrede ‘zafer’ elde edenler, tüm bu ve diğer sonuçlar düşünülünce Genel Kurultay’da istediğini alabilir mi?

Sormaya, üzerine düşünmeye ve tartışmaya devam edeceğiz.

 

*Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zafer. Kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eder. MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus Roma'ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder.