Bugün 1 Eylül Dünya Barış gününü kutlayacağız. 1939 yılında Hitler Almanya’sının Polonya’yı işgale başladığı gün olan 1 Eylül, 1981 yılından beri dünya barış günü olarak kutlanıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği gün olan 8 Mayıs’ın değil de başladığı 1 Eylül’ün Barış Günü olarak belirlenmesi önemli. Savaşların bitmesini değil bir daha hiç başlamamasını bir hedef olarak önüne koymuştu çünkü insanlık. İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı korkunç yıkım barış mücadelesini insanlık için vazgeçilmez bir hedef haline getirdi. Sovyetler halkları başta olmak üzere ağır bedeller ödeyen insanlık barış hareketini her daim diri tuttu. Çünkü kapitalizmin aşırı kâr hırsının her zaman savaşlardan beslendiği bilinmez bir gerçek değildi. Bu yüzden belki insanlık yeni bir dünya savaşı yaşamadı ama irili ufaklı bölgesel savaşlar yeryüzünden hiç eksilmedi. Savaşlardan beslenen kapitalizme karşı mücadeleyle barış mücadelesi her daim iç içe yürüdü. Milliyetçilik, vatanperverlik gibi maskelere bürünse de savaşlardan her zaman uluslararası şirketler kâr etti. Savaşların kaybedeni ise her zaman ezilenler oldu.

İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasının üzerinden 82 yıl geçmesine rağmen bugün de insanlık savaşlara karşı barış mücadelesini sürdürüyor. Ortadoğu başta olmak üzere kapitalizmin kâr iştahını kabartan her bölge bugün kan gölüne dönmüş durumda. Binlerce insan hayatını kaybederken yüzbinlerce insan mülteci durumuna düşmüş durumda. Son olarak Afganistan’da Orta Çağ zihniyetiyle uzlaşan kapitalizm çıkarları uğruna insanlığın yüzlerce yıllık kazanımlarının bir çırpıda üstünü çizebileceğini gösterdi. Afganistan’da 40 yıldır süren savaş yeni bir boyut kazanarak başta kadınlar olmak üzere Afgan halkının üzerine karabasan gibi çöktü.

Emperyalist kapitalizme karşı verilecek barış mücadelesinin bugün aciliyeti artmış durumda. İçine girdiği krizlerden çıkamayan kapitalizm hem ülkemizde hem de dünyada savaş sanayisini geliştirerek bu durumu aşmaya çalışıyor. Bunun sonucu olarak da yeni savaş alanları açarak binlerce insanı ölüme ve yoksulluğa mahrum ediyor. Bu yüzden barış mücadelesi öncelikle emekçilerin sahip çıkması gereken bir mücadeledir. Hem cephede hem cephe gerisinde savaşların bedelini emekçiler öderken kapitalistler ve yönetenler servetlerine servet katmaya devam etmekteler.

Sınırların değil sınırsızlığın savunulduğu, tüm dünya emekçilerinin kardeş olduğu bilincinin yükseldiği bir barış mücadelesinin yükselmesi umuduyla herkesin 1 Eylül Dünya Barış Gününü kutlarım.