Sarızlı Alevi dedelerinden Hasan Dede’den dinlediği bir hikâyeyi, Kayseri’den arkadaşım Ali Altun paylaşmış.

Hikâye o ki; İnsanoğlu ile Azrail bir süre arkadaşlık yapmışlar. Bir gün yolları ayrılmış. Ayrılırken İnsanoğlu Azrail’e, “Sen Azrail’sin, görevin can almak. O kadar arkadaşlık yaptık, bana söz ver, canımı almaya gelmeden önce haber vereceksin” demiş. Azrail de söz vermiş. Gel zaman git zaman insanoğlu ölüm yatağına düşmüş. Azrail kapıdan gelmiş, “Canını alacağım” demiş. İnsanoğlu, “Hayır olmaz. Sen bana önceden haber verecektin, söz vermiştin” diye karşı çıkınca Azrail, “Bir gün kalbin sıkışmıştı, bir gün bayılmıştın, bir gün dizlerin sızlamıştı. İşte bunların hepsi haberdi” demiş.

Eren Erdem’in konuşma yapacağı salona yüzlerce kişinin saldırması, Bülent Tezcan’a Aydın’da birinin kurşun sıkması, Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticileriyle, milyonlarca kişinin oyunu alan milletvekillerinin tutuklanması Azrail’in önceden verdiği haberlerden sayılmaz mı?

Kaldı ki o Bülent Tezcan, aylar önce HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair oylamada ‘evet’ oyu verilmesi gerektiğini savunup, CHP’den çıkan ‘evet’ oylarını örgütlemişti. CHP’lilerin bir kısmı o dönem ‘Bizi HDP’ye arka çıkmakla suçlarlar. HDP ile aynı çizgidesiniz derler’ gibi kaygıları olduğunu ve o yüzden ‘evet’ oyu kullanacaklarını söylemişlerdi. Ama gel gör ki; Bülent Tezcan’ı silahla yaralayan saldırgan Tezcan’a “HDP’ye destek veren kişiyi yaşatmam” diyerek saldırmıştı.

Ben lisedeyken ‘Desinler için ders çalışma’ diye kızardı annem: “Ders çalışıyor desinler diye çalışma, çalışman gerektiği için çalış”

‘Desinler için’, ‘Şöyle derler böyle derler’ kaygısıyla, hele Azrail’den haber bekleyerek politika yapılmaya yani hiçbir şey yapmamaya devam edilirse sanırım çok daha vahim şeylerle karşılaşacağız.

---

Birkaç gündür bunları yazayım diye düşünürken, son ayların en ‘klasik’ sözü göz kırptı ajansa düşen haberle. Söz şu: ‘Sıra bize de gelecek’

Haber şu: CHP’li belediye başkanları Tunç Soyer ve Levent Piriştina’nın yurt dışına çıkması yasaklandı. Soyer ve Piriştina’ya bile bunu yapıyorlarsa, sıra ‘bize’ geldi demektir.

---

Azrail’in işi bu: Can almak…

O işini yapıyor.

Ve aslında hedefine yaklaştığının ‘haberlerini’ de öyle inceden inceden değil, bağıra bağıra veriyor.

Daha ne olması gerekiyor ‘ölümcül tehlike’nin farkına varmamız için?

Cidden soruyorum: Kaygı içinde olmayanınız var mı?

‘Kınamak’, ‘kaygıları ifade etmek’ ve açıklama yapmak dışında başka bir şey yapılmayacak mı?

Herkesin tek çare olarak ifade ettiği gibi ‘insanoğulları’ zalimlere karşı birleşmeyecek miyiz?