Saat 20.13. Karşıyaka-Konak vapuru. Kış mevsimini bir türlü içine sindirememiş bir İzmir havası yine. Çok uzakta değil, neredeyse 4-5 adım uzağımda birisi var, elinde de bir kitap. Uyuyakalmış. “Kitap elinden düşecek mi acaba?”diye düşünerek meraklı meraklı bakıyorum ona bir süre. Düşmüyor. Çantamdan kendi kitabımı çıkarıp devam ediyorum onun yerine. Öznur abladan aldım bu kitabı. 1981 yılında basılmış. Adını “şairlerin âşık olduğu kadın” diye bildiğimiz bir kadının sesi bütün çıplaklığı ile harf harf duruyor açık sayfada. Tomris Uyar’ın sesi…Tomris Uyar’dan bahsederken beni en çok etkileyen şey onun “sevgi hâlleri”nden ziyade yaşamı boyunca pek çok çeviri yapmış olması galiba. Çevirmenlik, ince iş. Düşünsenize, dünyanın başka yerinde, başka bir dilde yazılmış bir metni kendi dilinize çeviriyorsunuz. Uzakları yakın etmek hani, bu değil mi? Gerçi uzakları daha uzak etmek de ihtimal dâhilinde fakat bu, yapılan çevirinin niteliğine bağlı elbette. Çeviri yapmanın en tuhaf ve en büyüleyici yanı da şu sanırım;hiç tanımadığınız bir kişi tarafından söylenmiş olan sözlerin sizin gırtlağınızdan çıkıyor olması. Sizin ses tellerinize başkasının sesi dokunuyor yani. Fazla gizemli, öyle değil mi?

*

Karşıyaka-Konak vapuru. Ortalık bir içim İzmir huzuru. Çılgın martılar mesaiyi erken bitirmiş olmalı. Ses seda yok. Şehrin ışıklı yüzü denizin suyuna düşüyor. Şehir, biraz ıslak. Arkamda iki yaşlı kadın oturuyor. Biri diğerine bahçesine yeni diktiği çiçeğin renginden, muhtelif özelliklerinden bahsediyor büyük bir hevesle. Ne çiçeği olduğunu bilmiyorum ama söylediğine göre bu çiçek onların memleketinde tutmaz, hemencecik büküverirmiş boynunu. Ama İzmir’in havasını, toprağını seviyormuş. Öyle diyor.

*

Bir arkadaşım, Ezgi, doğup büyüdüğü yeri anlatırken orası için “iyi biridir” demişti. Hâlâ hatrımda. Gün bugün oldu, zaman heybemize doldu;ben hâlâ bir şehrin bundan daha güzel, daha candan bir ifadeyle anlatıldığını duymadım.

*

Vapur, kendisine kucak açan iskeleye yanaşacak birazdan. Hızlı bir şekilde çantamdan not defterimi ve kalemimi çıkarıyorum. Tomris Uyar’ın günce olarak kaleme aldığı “Sesler, Yüzler, Sokaklar” kitabından şu kısmı içimden tekrar ederek aynen yazıyorum defterime:

“Kemal Tahir, “Bir yazar, yazdıklarından çok daha fazlasını bilmelidir.” Derdi. O kadarı da yetmiyor. Yazacaklarınızdan fazlasını unutmak diye bir sorun da var. Kimi zaman, öğrendiğini unutmaya kadar dayanıyor çabanız.”

Yazar değilim, yazdıklarımdan çok daha fazlasını da bilmiyorum ama söyleyeceklerim var benim de. Hatırladıklarım, unutamadıklarım, unutursam kendime küseceklerim var, var da var yani. Ama şuna hiç şüphem yok:

İzmir iyi biridir.