Cumhurbaşkanı Erdoğan, Saray’ında topladığı çiftçilere ‘Ben de çobanım’ dedikten sonra, sosyal medyada yine ‘koyun’ muhabbeti dönmeye başladı.

Öyle ki, AKP’ye oy vermeyen geniş kitlenin bir kısmı, dönem dönem AKP’ye oy veren yüzde 49’a dair, Nazım Hikmet’in şiirinden de gönderme yaparak ‘koyun gibisin kardeşim’ diyor. AKP’ye oy vermeyenler, AKP’ye oy verenleri, bir paket makarnaya bir çuval kömüre ‘oyunu satmak’la, haksızlıkları görmeyip, hakkı için direnmemekle suçluyor. Özellikle de seçim dönemlerinde tablo bu.

İZBAN işçileri açlık sınırının altında olan ücretlerinin yükseltilmesi için anayasal hakları greve çıkmayı kullanınca, bir cenah direnen işçileri sosyal medyadan linçe başladı.

Şaşılacak bir şey yok. Ne zaman ki birileri hakkı için dirense, işine gelmeyen başka birileri de bu direnişe çamur atmak, kara çalmak için olmadık iftiralara başvurur. Hayatının bir döneminde öyle ya da böyle direnmiş, ya da bir direnişe tanıklık etmiş herkes bunu yaşamıştır.

İZBAN’a dair kara çalmanın argümanı da direnişi AKP’nin kullandığı oldu.

Velev ki öyle… Bunda İZBAN işçisinin suçu nedir? AKP kullanmasın diye İZBAN işçisi hakkını aramaktan vaz mı geçmelidir?

Şahsen bence de AKP bu grevi kullanıyor. (OHAL'de yasaklamaması buna kanıt olabilir) Ancak bu İZBAN işçisinin şuan için derdi değil ve olamaz. AKP’nin grevi siyasi çıkarları için­ kullandığını gören ve bundan rahatsız olan kim ise, gereğini yapmalı ve işçilerle anlaşarak grevi sonlandırmalıdır.

Her grevin en basit matematik hesaplamasıdır: 304 işçinin istediği zam oranını sözleşme süresiyle çarparsın, çoğunlukla grevin sürdüğü süreçte firmanın ettiği zarardan azdır. Yani İZBAN işçisinin istediği, 1 haftadır İZBAN’ın ettiği zarardan çok daha az. Ama işçilerin taleplerinin kabul edilmemesinin sebebi, yine birçok grevde olduğu gibi ücret değil. Tam da Aziz Kocaoğlu’nun grevin ilk günlerinde ifade ettiği gibi ‘Türkiye’deki dengelerin bozulması.’

Şimdi bu kısmının altını o çok sevdiğim soruya atıfta bulunarak çizmek istiyorum: “Talepleri kabul etmeyenler için mesele üç beş kuruş değil arkadaşım sen hala anlamadın mı?”

Evet mesele, direnerek kazanma geleneğinin gelişmemesidir. Bakın DİSK Ege Bölge Başkanı Memiş Sarı, İZBAN işçilerinin grevini ziyaretinde “Sadece İZBAN’ı değil, Demiryol İş Sendikası Metro’yu da durdursun, biz DİSK olarak otobüsleri durduralım, bu iş bitsin” demiştir. (mealen)

İşte istemedikleri, kabul edemedikleri şey budur. Ayakların baş olmasını, talep ettiğini direne direne kazanmasını istememektedirler.

Aslına bakılırsa; bir grev süreci için, yaşanan her şey olağandır. Her işçi böyle yapmalıdır. Her patron da böyle yapar. Kara çalar, ayak oyunları düzenler, iftira atar, ‘ne istediler de vermedim’e getirir, grevi kırmaya çalışır, halkı kışkırtır.

Burada konu bizim bu tavırlardan hangisinin yanında durduğumuzdur.

Ben yekten söylemek istiyorum: İZBAN işçisini CHP Parti Meclisi ‘gaza getirmiştir’. Geçtiğimiz hafta yayınlanan ve Erdoğan tarafından da hakkında suç duyurusunda bulunulan Parti Meclisi Bildirgesi’nde en çok eleştirilen başlık ‘direnme hakkı’dır. İZBAN işçisi de anasının ak sütü gibi helal olan bu hakkını kullanmaktadır. O bildirgeye imza atan PM üyeleri ve İzmir Milletvekilleri bir taraftan AKP’nin grev karşısındaki tutumunu eleştirirken, diğer taraftan da İZBAN işçisine destek ziyaretine gitmeli, kendilerinin önerdiği şekilde ‘direnme hakkı’nı kullandıkları için teşekkür etmeli, ayrıca sadece sözleşme için değil, ülkedeki diğer haksızlıklar için de direnmeleri yönünde fikirlerini işçilerle paylaşmalıdır. 

Son olarak; bir kısım CHP il-ilçe yöneticisine hatırlatmak istiyorum: Sen de direndin kardeşim! (yani muhtemelen direnmişsindir)

Gezi’de barikat kurarken trafiğin aksadığını düşünmedin doğal olarak. Gece tencere tava çalarken, evde uyumaya çalışan İzmirlinin yarın işe geç kalma ihtimalini de düşünmedin. Sana da ‘dış güçlerin oyuncağı’ dediler. Sana da ‘hükümetimize (şimdi belediyemiz) zarar vermek için maşa olarak kullanılıyor’ dediler. Gezi’de sokağa çıkan milyonlar olarak ‘Türkiye’deki dengeler bozulur’ diye geri durabilir miydik? Bu mudur direnmek?

Çok açık ve net: Bu iş bitecek. İZBAN işçileri öyle ya da böyle kazanacak. Ama sen utanacaksın. Direnilen ‘seninki’ olunca direnene çamur atan, direnişine gölge düşürmeye çalışan tarafta kaldığın için utanacaksın. Bir gün soran olursa, ‘İZBAN işçisi yalnız değildir, İZBAN işçisi direnişin simgesi’ diyemediğin için, ‘direnme hakkı’nı da layıkıyla savunamayacaksın.

Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler...