MURAT BAKAN* (İZ DERGİ SAYI:30)

Bundan yaklaşık bir ay önce partimizin milletvekili, değerli abimiz Enis Berberoğlu tutuklandığında hayatımın en büyük şokunu yaşamıştım.  Yargının son dönemde verdiği kararların gözümde itibarı kalmamıştı aslında. Hukuksuzluğun ülkeye egemen olduğunu, adaletin gitgide anlamını yitirdiğini elbette biliyordum. Ama Enis Abinin tutuklanması ile artık bir eşiğin daha geçildiğini anladım. Hukuksuz şekilde tutuklu bulunan gazeteciler, milletvekilleri, genel başkanlar, hepsi ülkemizdeki hukuksuzluğun boyutunu gösteriyordu. Ama bir CHP’li milletvekilinin yasama görevi devam ederken hiçbir hukuki dayanak ve delil olmaksızın mahkûm edilmesi ve tutuklanması artık verilecek tepkinin niteliğinin değişmesi gerektiğini kuvvetli bir şekilde hissettirmişti.

Nitekim aynı hisleri paylaştığını kısa süre içerisinde anladığımız Genel Başkanımız tutuklamanın gerçekleştiğini günün akşamında verilecek tepkinin adını koymuştu. Sihirli kelime ‘yürüyeceğim’ idi. Adalet için yürüyeceğim. Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğim...

Ve o sihirli kelime ile bir anda ülkenin gündemi değişti. Zifiri karanlıkta kıvılcım ateşi yakılmıştı. Hem de hiç beklenmedik bir zamanda ve beklenmeyen birinden... Bu şaşkınlıkla önce sessiz kaldı karanlığın muktediri… Ne yapacağını bilemedi alışmadığı bu etkileyici ve bir o kadar barışçıl eylem karşısında... Sonra kendine geldi ve o hınzır edasıyla küçümsemeye başladı onurlu adalet yürüyüşümüzü, alay etti müstehzi... Yürümek yerine hızlı trene binmeliymiş! Müstehzi olduğu kadar kibirliydi tavırlar... O kadar kilometre yürüyemezmiş 69 yaşında bir insan, birkaç gün içinde mızmızlanarak bırakırmış yürüyüşü... vb. küçümsemeler...

Yürümeye devam ediyordu Kılıçdaroğlu muktediri üzerek... Birkaç yüz kişi ile bazen... Ama kararlı bir şekilde yürüyordu. Sonra yine sessizlik muktedir cenahında... Gündemden düşürme çabaları… Nafile! Artık bütün ülke yürüyüşü konuşur olmuştu... Varacaktı İstanbul’a Kılıçdaroğlu, kararlıydı… Kararlılığı temposundan anlaşılıyordu. Adalet için inançla yürüyordu.. Arkasından gelenler yetişmeye çalışıyordu kendisine...

Korkutmuştu muktediri bu kararlı adımlar... Elbette karanlık yanını gösterecekti... Tehditler, provokasyonlar, küfürler peş peşe gelmeye başladı. Ancak hiçbir şey yıldıramazdı Adalet Yürüyüşçülerini. Tehditlere yüz verilmedi elbette. Küfür ve provokasyonlara karşı hak, hukuk, adalet diyerek alkış tutmak yüce gönüllü tepkisiydi Adalet Yürüyüşçülerinin. Hiç kimse yolundan alıkoyamazdı onları. İstanbul’a, Maltepe’ye varılacaktı.

Kimler yoktu ki Adalet Yürüyüşçülerinin arasında. Asla bir araya gelemeyecek bambaşka dünyaların insanı bir aradaydı inanılmaz bir şekilde. Hakkında iddianame yazılmadığı halde 11 aydır tutuklu bulunan oğlu için yürüyen Veysel Amca. Haksız, hukuksuz şekilde görevinden ihraç edilen akademisyenler, öğretmenler. Taşeron işçiler, işsizler. En solundan en sağına her cenahtan insan... Adaletten mahrum bırakılan herkes adalet için bir araya gelmişti. Adalet Yürüyüşçüsüydü onlar da artık…

İstanbul’a yaklaştıkça heyecanı ve coşkusu artmaya başladı Adalet Yürüyüşçülerinin... Sayıları da şüphesiz... Silkelenmişti ülkenin umudu tüketmeye yüz tutmuş güzel insanları... Atılmıştı ölü toprağı üzerimizden… 15 Haziran da yanan kıvılcım yangına dönüşmeye başlamıştı... Öyle ki İstanbul’a girerken yüzbinlerdik artık… Yüzbinlerce Adalet Yürüyüşçüsü taşan ırmaklar gibi akıyordu Maltepe’ye... Enis Abinin hürriyetinin gasp edildiği yere...

Ve o gün. 9 Temmuz 2017 günü... Hayatım boyunca hiç unutmayacağım o muhteşem gün... Adalet Yürüyüşçülerinin adalete susamış milyonlara kavuştuğu mahşeri kalabalık... Evet, milyonlarca insan, milyonlarca yürek sadece Adalet için bir araya gelmişti. Meydana sığmıyorduk. Taşıyorduk Maltepe sokaklarına doğru...  Enis Abi’yi hürriyetinden mahrum eden muktedir milyonları bulmuştu karşısında… Bam teline dokunulmuştu güzel ülkemin… Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı Adalet talep edenler milyonlardık artık.

Sadece bir sloganımız vardı: Hak, Hukuk, Adalet!

Tek talebimiz ise Adalet!

*CHP İzmir milletvekili

Editör: Haber Merkezi