Cihan Samgar /  Ümit Kartal – Cumhuriyet Halk Partisi Aliağa İlçe Başkanı Özcan Durmaz ile Aliağa’yı konuştuk: Yerinden sökülen ağaçlar, referandum, işçi hareketi…

Aliağa’ya dair çok şey konuşulabilir. Sanayisi, nüfus hareketliliği, belediyesi vs. Ama 2017’nin ilk yarısına, ağacına sahip çıkan Aliağalılar damga vurdu.  Neler söylemek istersiniz?

Gerçekten anlamak mümkün değil. Öncelikle Zeytinli Park’ı anlatmak lazım... Zeytinli Park Aliağa’nın tam merkezinde, adını içinde bulunan yüzlerce zeytin ağacından alan gerçekten çok büyük bir park. Merkezinde bu kadar büyük yeşil alanı olan fazla şehir yok ne yazık ki ülkemizde. Burası geçmişte zeytin tarlalarının olduğu bir bölgeymiş. Giderek şehrin ortasında kalmış, geçmiş belediye başkanlarımızdan Hakkı Ülkü de çok doğru bir kararla, buradaki zeytin tarlalarını kamulaştırarak büyük bir parka dönüştürmüş. İçindeki zeytin ağaçları nedeniyle de buraya Zeytinli Park adı verilmiş. Bu parkın oluşturulmasından sonra Aliağa imar planları yapılmış. Aliağa’nın genel yerleşimi nedeniyle, Atatürk Caddesinin devamı parkın ortasından geçecek şekilde planlanmış. Fakat içinde birkaç asırlık zeytin ağaçları olan bu büyük parktan yol geçirmeye kıyamamışlar. 30 yıl boyunca gelen diğer belediye başkanları da bu yolu açmamış. Her ne kadar imar planlarında olsa bile bu yolun açılması gerçekten bir ihtiyaç da değil. Çünkü parkın içinden geçirilen bu yeni yolun 40-50 metre paralelinde Sebastian Logana Caddesi var, trafik zaten o caddeden akıyor. Geçen sene bir haber geldi, parktaki zeytin ağaçları çok derin budanıyormuş. Gelip baktık, yerinden söküp taşınmak üzere hazırlandığı belli, çalışanlara sorduk. “Yol geçecek buradan, o yüzden taşımak üzere buduyoruz”  dediler. Hemen Büyükşehir Belediyesi ile görüştük ve yazılı başvuruda bulunduk. O gün durdurduk. Büyükşehir Belediyesi bu yolun açılmasında bir kamu yararı görmüyordu. Geçen sene bu girişim sırasında biz de uyarmıştık. “yapmayın bu büyük park ikiye bölünecek, alanı daralacak,  yaşları üç asıra varan zeytin ağaçları ve diğer ağaçlar ile yeşil alanlar yok edilecek” diye. Buna rağmen bir buçuk yıl kadar sonra, bu yıl 12 Nisan günü Aliağa Belediyesi sabaha karşı greyderlerle, kepçelerle girip ağaçları kırıp kökleyerek ve yeşil alanı kazıyarak yol güzergahını açmış. Geldik müdahale ettik, Aliağa’nın duyarlı insanları iş makinalarını durdurdular. Ancak biz gelene kadar zaten yol güzergahı traşlanmış, yapılmak istenen yapılmıştı. Birkaç gün tepki göstermiş olmamıza rağmen yolu tamamladılar ve Zeytinli Parkı ikiye böldüler.

Şimdi de Zeytinli Parkın içine iş makinaları ve traktörlerle girdiler. Tüm çiçekleri, çimleri kazıdılar. Traktör ve kepçelerle toprağı o kadar derin kazdılar ki ağaçların köklerini kopardılar açığa çıkardılar. Bazı ağaçlar kurumaya başladı. Ne yapıldığını sadece kendileri biliyor, Aliağa halkı bilmiyor. Çalışanlara soruyoruz, yeni çiçekler ve çimler ekeceklermiş. Bu kadar derin kazıp zarar vermek niye, bilen yok.

Aliağa’da enteresan bir belediye var. Tamamen içine kapalı, tamamen sokağın söylediğine kulaklarını tıkamış, sadece kendi aklını beğenen bir anlayışla küçük bir ekip tarafından yönetiliyor. Ne yazık ki mevcut belediye başkanı Aliağa’nın hayatıyla geçmişte de fazla iç içe birisi değildi, belediye başkanı seçildiğinde zaten Aliağa’da beş yıldır yaşıyordu. Şans eseri başkan oldu. Sonrasında birlikte çalışacağı üst yönetim ekibini de dışarıdan, ömründe hiç Aliağayı görmemiş insanlardan oluşturdu. Aliağa’yı tanıyan eski belediye bürokratlarını açığa aldı, onları ‘tecrit’ diye adlandırdığımız bir yerde oturtarak işlevsiz hale getirdi. Aliağa’yı tanımayan, Aliağa ile gönül bağı olmayan, Aliağa’da anıları olmayan bir belediye başkanı ve aynı durumdaki ekibi şimdi Aliağa’da hüküm sürüyor, Aliağa’ya gömlek biçiyor. Zaten, ancak böyle bir belediye başkanı 300 yaşındaki zeytin ağaçlarını dozerle ezebilirdi. O zeytin ağaçlarının altında oturmadıysanız, o zeytin ağaçlarının altında çocuğunuzla oynamadıysanız ve ya arkadaşlarınızla o zeytin ağaçlarının altında zaman geçirmediyseniz gönül bağınız oluşmaz zaten. Ne yazık ki Aliağa ile gönül bağı olmadığını Zeytinli Parkın bağrını hançerleyerek gösterdi de. Olaydan haberdar olan Aliağalıların önemli bir kısmı çok ciddi tepki göstermiş olmasına rağmen, bizim orada günlerce durmuş olmamıza rağmen bu yolu yaptı. Kendisine oy verenlerden ‘elimiz kırılsın’ diyen birçok insan var. Orada çok açık, bağıra bağıra tepki gösterdi insanlar. “Biz senin o güler yüzüne aldanıp oy vermiştik, gözükme gözümüze. Ne istedin bu ağaçlardan, haram zıkkım olsun oyumuz, lanet olsun sana. Sen ömründe bir tane fidan diktin mi? Sen hiç bir fidanın nasıl ağaç olduğunu gördün mü? Şimdiye kadar altından kimlerin gelip geçtiğini, meyvesini kimlerin yediğini bilemeyeceğimiz 300 yıllık ağaca nasıl kıyarsın?” gibi çok ağır şeyler söylediler. Böyle tepkiler çok ciddi dile getirildi.

Küçücük bir yolda rant olamaz her halde, bu inadın sebebi nedir sizce?

Bu inadı anlamak mümkün değil. İki yıldır bu ısrar sürüyor. Geçen sene Aliağa itiraz etti, onlar ise sanki güç gösterisi yapıyorlar şimdi, ‘biz dediğimizi yaparız’ havasındalar. Çünkü ‘yapamazsınız, Aliağa izin vermez’ demiştik, onlar bir güç gösterme iddiasını sürdürüyorlar sanırım. Bir de kenti pergelle cetvelle yönetebileceklerini, toplum mühendisliği yapabileceklerini sanıyorlar.

Burayı açalım Başkan: ‘Kenti pergelle yönetmek’ ile neyi kast ediyorsunuz?

Sadece pergelle, cetvelle kentleri yönetemezsiniz. Demokrasi, ortak akıl ve halkın katılımı da yerel yönetim ve yerel demokrasi için vazgeçilmezlerdir. Yani sadece sayılarla, ölçülerle yönetilemez kentler. Kentleri ortak akılla, demokrasiyle, toplumun istek ve beklentileriyle, kentlerin gelenekleriyle, insanların daha mutlu ve huzurlu olabileceği şekilde kent halkıyla birlikte yönetmelisiniz. Kenti sadece pergelle, cetvelle yönetmeye kalktığınızda karşınıza pergelin, cetvelin bir şekilde zarar verdiği insanlar çıkar. Pergel ve cetvel hem insanlara hem kent hayatına hem de işte bizim Zeytinli Park örneğinde olduğu gibi 300 yıllık zeytin ağacına zarar verir. Sadece pergel ve cetvelle kent yönetilemeyeceğini öğrenecekler.

ÇAĞDAŞ OLMANIN ÖLÇÜTLERİNDEN BİRİ YEŞİLİ KORUMAKTIR

Kaç ağaç söküldü?

Yaklaşık 30 civarı.

Şimdi şöyle diyenler olacaktır: ‘30 ağaç için mi bu öfke?’ Gezi’den bu yana ağaç sayısı üzerinden polemik yapanlar oluyor. Sanırım sadece ağaç sayısına değil, bir de bahsettiğiniz yönetme tarzına da öfke var.  

Aynen öyle, kente ve insanlara tepeden bakan inada karşı bir öfke bu… Kentin duyarlılıklarını tanımayanlara, kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatanlara karşı bir öfke. Kentin anılarına ve kentin dokusuna zarar vermeye karşı bir öfke bu. Ve bu nedenle de haklı bir öfke.

Cumhuriyet Halk Partisi belediye yönetiyor olmasa bile Aliağa’yı yeşillendirmek üzere bir kampanya çağrısı başlatamaz mı? “30 ağaç söktüler 130 ağaç dikeceğiz” demez mi?

Bence de biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak öncülük etmeliyiz. Burada dikilen, burada daha doğrusu sökülen her bir ağaca karşılık 10 ağaç dikecek bir alan bulmalıyız ve orada bir ağaçlandırma çalışması yapmalıyız. Partimiz öncüdür. Bunu da önümüze bir hedef olarak koyalım. Aliağa sanayinin beşiği, Türkiye’deki bacalı sanayiye ev sahipliği yapan dört beş kentten birisidir. Türkiye bacalı sanayisinin en yoğun olduğu kentlerden birisidir. Keza diğer endüstriyel faaliyetler, liman faaliyetleri sebebi ile de yoğun bir trafiğin olduğu, hava ve çevre kirliliğinin yüksek olduğu bir kenttir. Çevre ve hava kirliliğinin bu kadar boğduğu Aliağa’da yeşilin her parçası çok önemli, her ağaç çok değerli. Biz yeşil alanları çoğaltmak, büyütmek zorundayken, insanlara daha yaşanır bir çevre, daha çok kendini temizleyen bir doğa yaratmak durumundayken onlara zarar verilmesi kabul edilemez. Çağdaş kent yöneticiliğinin en önemli kriteri yeşili ve doğayı korumak, sadece insana değil insanın dışındaki diğer varlıklarada yaşam hakkı ve olanağı sağlamaktır.

Bugün Aliağa’nın çevresinde gördüğünüz yeşil doku büyük ölçüde Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediyeleri döneminde yaratılmıştır.1989’dan 2014’e kadar gelen süreçte sadece beş yıl dışında Cumhuriyet Halk Parti’li belediyeler tarafından yönetilmiştir Aliağa. Bugün Aliağa’da gördüğünüz Aliağa’yı kuşatan yeşil doku, hemen Aliağa’nın dağ tarafındaki orman yapısının tamamı bizim belediyelerimiz tarafından yaratılmıştır. Bu Zeytinli Parktaki yeşil doku ve kentin çeşitli yerlerindeki diğer bütün o parklar yine bizim belediyelerimiz tarafından yapılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Aliağa’da güçlü bir yeşil mirası vardır. Cumhuriyet Halk Partisi Aliağa’yı yönetse de yönetmese de bundan böyle yerel olarak o güçlü yeşil mirasını daha da büyütecek bir çalışma içinde olacaktır. Elbette Aliağa’yı yönetme fırsatımız olduğunda çok daha güçlü bir şekilde bunu belediyenin de olanakları ile hayata geçireceğiz.

ALİAĞA GEÇMİŞTE ÇOK DAHA BÜYÜK BİR SENDİKALAŞMA ORANINA SAHİPTİ

Aliağa aynı zamanda bir işçi kenti... Buranın bir işçi kenti olması sebebiyle özel bir çalışmanız var mı? Bu son işçi hareketliliğini de belki örnek göstererek neler yapmalı, siz neler düşünüyorsunuz?

Aliağa Türkiye Gayri Safi Milli Hâsılası’nın 1/20’sini üretiyor. Aliağa’yı Türkiye ekonomisinden ayırsanız  veya Aliağa’nın şalterini indirseniz cebinizdeki 20 lira 20 lira değil 19 lira olur. Bu kadar önemli bir kentten bahsediyoruz. Aliağa Türkiye’nin en önemli liman kentlerinden birisidir. Türkiye’de yapılan yükleme ve boşaltmanın 1/5’i Aliağa’da yapılıyor. Türkiye demir çeliğinin 1/3’ü Aliağa’da üretiliyor. Şimdi bir rafinerisi var ikinci bir rafineri yapılıyor, bitmek üzere. İkinci rafineri de işler hale geldiğinde, Türkiye’nin ham petrolden damıtılmış mazot, benzin gibi petrol ürünlerinin üretme işinin %50’sini yapıyor olacak. Bunların üstüne ayrıca birde üçüncü rafineri yapımı da planlanmış durumda.  Yani Aliağa çok büyük bir petrol kenti, petro-kimya kenti. Büyük bir enerji kenti, dört tane termik santral ve doğalgazlı santralleri var. Rüzgâr enerjisi var. Çok önemli bir enerji kenti… Türkiye’nin tek gemi söküm endüstrisine sahip bir kent... Dolayısıyla Aliağa çok büyük ekonomik potansiyele sahip… Böyle bir şehirde tabi muazzam bir emekçi kesim var. Aliağa’da SGK’ya kayıtlı 31-32 bin civarında işçi var. Bunların bir kısmı elbette hizmet sektöründe çalışıyor ama çok önemli bölümünün endüstride çalıştığını biliyoruz. Kabaca 25 bin civarında benim tespitime göre Aliağa’da üretimde emekçi var. Bu açıdan bakıldığında Aliağa, Türkiye’nin hem önemli bir endüstri kenti, endüstri emekçi ile yürüdüğü içinde en önemli emekçi kentlerinden bir tanesidir. Ne yazık ki Türkiye’de 80 sonrası başlayan ve AKP iktidarı ile doruğa çıkan sendikasızlaşma süreci Aliağa’da da kendisini gösteriyor. Aliağa’da bu kadar emekçi varlığına rağmen sendikalı çalışan sayısı çok düşük. Türk-İş’e bağlı Petrol-İş sendikasında örgütlü Tüpraş ve Petkim çalışanlarının sayısı yaklaşık 3 bin kişi. Türk Metal Sendikası’nda örgütlü emekçiler bin kişi civarında, belediyede DİSK’e bağlı Genel-İş sendikasında da 300-400 emekçi var. Toplamda 4500 kişi kadar sendikalı emekçi var. Bu tabi çok zayıf, 80 öncesi emeğin gerçekten örgütlü olduğu dönemle kıyaslandığında trajik bir tablo. Ama yine de Türkiye’deki çalışanların örgütlülüğüyle kıyasladığımızda sanırım Aliağa daha iyi bir noktada.

İşçiler büyük oranda sendikayı bilmiyor, haklarını bilmiyor, hukuki haklarını da bilmiyor. Nereden nasıl destek alacağına dair, hangi haklarını elde edebileceğine dair kendisini yalnız hissediyor. Bir yerel yönetim işçilere hukuki olarak ne haklara sahip olduğuna yönelik bilgilendirme merkezleri açamaz mı? Böylesi bir sanayi kendine yerel yönetimler, İşçi Danışma Merkezleri, hakkını öğrenebileceği, hukuki destek alabileceği merkezler açılamaz mı?

Bizim belediyecilik anlayışımız da böyle zaten. Fevkalade bir şey olur bu. Gerçekten buna ciddi bir şekilde ihtiyaç da var. Zira işçilerin örgütlenme motivasyonu çok  düşük. Sendikanın işçi ile bağlantı kurma ve örgütlenme yolu sıkıntılarla dolu. Böyle bir şey yapılmalı, Aliağa için çok güzel bir çalışma olur. Bugün sendikalarla ve emek çevreleri ile belediyenin ilişkisi kopuk. Belediye Aliağa gibi emeğin çok güçlü olduğu bir kentte emekçilere yönelik özel bir yapılanma içinde olmalı. Onların hayatlarına dokunacak, ihtiyaçlarını karşılayabilecek, emeğin örgütlenmesinin yolunu daha güçlü bir şekilde açacak olanakları sağlamalı.

Aliağa geçmişte çok daha büyük bir sendikalaşma oranına sahipti. Giderek oran düşüyor. Buna bağlı olarak emekçilerin yaşam standardı da düşüyor. Petkim’in Tüpraş’ın devlette olduğu dönemlerde sendikalı işçi sayısı çok daha fazlaydı. Sendikalı işçilerin elde ettikleri haklar çok daha yüksekti. O işçilerin Aliağa da geçmişteki yaşam standardı toplumun imrenerek baktığı bir noktadaydı. Oysa bugün Petkim’de Tüpraş’ta, demir çelik fabrikaları gibi birçok başka firmalarda giderek taşeronlaşmaya dönük bir gayret var. Taşeron çalışanları da daha düşük ücret ve düşük sosyal imkânlarla çalıştırılıyorlar. Bunların emeğin yanında duran bir belediye eli ile aşılması gerekiyor.

Toplumun örgütlenmesi, Aliağa’da sosyal dokunun güçlenmesi anlamında son derece önemlidir. Diğer yandan sol, sosyal demokrat siyasetin tabanın genişletilmesi anlamında vazgeçilmezdir.

ALİAĞA HALKI AKP-MHP İTTİFAKINA SIRTINI DÖNDÜ

Referandum süreci nasıl geçti? Bakanlar geldi, Başbakan geldi, nelerle karşılaştınız?

Referandumun yapılacağının kesinleşmesiyle ilçe örgütü olarak sıkı bir çalışma başlattıklarını kaydeden Başkan Durmaz, şu ifadeleri kullandı: “Referandumun yapılacağının anlaşılmasıyla, 20 Ocaktan 16 Nisan akşamı sandıklar kapatılıncaya kadar üç ay boyunca ekiplerimizle güçlü bir çalışma yaptık.  En başında şunu gördük; toplum referandumda neyi oylayacağını, bu değişikliklerin ne getirdiğini tam olarak bilmiyordu, hatta referandum olduğundan bile haberdar olmayan önemli bir kesim vardı. Sokağa çıktığımızda ilk iş değişikliklerle ne yapılmak istenildiğini anlattık. Toplumun önüne bu referandumu koyan AKP ve MHP ittifakının toplumu bilgilendirme konusunda hiçbir gayret göstermedi. Bilgilendirme gayretini bir kenara bırakın, görüşmeler sırasında dahi değişikliklerin içeriği kamuoyu ile paylaşılmadı, üstü örtüldü. Zaten propaganda sürecinde de AKP ve MHP’nin içeriği anlatmak yerine hamaset üzerinden topluma bu anayasa değişikliğini kabul ettirmeye çalıştılar. ‘Hayır’ demeyi vatan hainliği,  ‘Evet’ demeyi de vatanseverlik gibi gösteren bir söylemle toplumun karşısına çıktılar. Biz bu süreçte toplumun doğru bilgilendirilmesi ve kararını buna göre oluşturabilmesi için 20 Ocak’tan 16 Nisan’a kadar, hem birebir insanlarla görüşüp konuşarak hem konunun anlaşılmasına yardımcı olduk,  hem de ‘Hayır’ demenin önemini anlattık.”

O cephe ne yaptı başkan? Çünkü buraya iktidar bir basınç uyguladı son zamanlarda. Başbakan İzmir’den ayrılmadı, bakanlar seferber oldu. Ne yaptı onlar?

İzmir’de Başbakanın gittiği iki ilçeye gittti. Açılış için Kınık’a,  propaganda için de Aliağa’ya. Referandumdan bir buçuk ay kadar önce Başbakan Aliağa’ya geldi ve Aliağa’da kapalı salon toplantısı yaptı. Onun dışında da referandum sürecinde AKP Aliağa’da çok ciddi şekilde çalışma yaptı,  Aliağa’ya çok asıldı. Ama biz sahaya çok erken indiğimiz için açık ara önde bir çalışma yaptık. Neredeyse her kapıya üç kere gittik. O üç aylık süre zarfında köyler dahil tek tek tüm kapıları çaldık, kapılarda sadece broşür dağıtmadık, eğitilmiş kadrolarımız hemşerilerimizle birebir konuşarak hem içeriği,  hem de ‘Hayır’ demenin önemini anlattılar. Bu bilgilendirmenin, çok işe yaradığını düşünüyorum, o nedenledir ki Aliağa’da hatırı sayılır bir Hayır çıktı.

Mhp’li belediye ama Mhp’de muhalifler var. Buradaki belediye muhaliflerdenmiş gibi anlaşılmasın. Durum nedir onu da açıklayalım.

Aliağa’daki MHP’li belediye ‘Evetçi’ydi. Belediye Başkanı 2014 yerel seçimlerindeki bölünmüşlüğümüz nedeniyle CHP tabanından da oy aldığı için ‘Evetçi’ olduğunu bir süre sakladı. Tutumu hakkında ipucu vermedi ‘gizli Evetçi’ydi. Ancak Başbakan Aliağaya geldiğinde salon toplantısına katıldıı, sonrasında Cumhurbaşkanı İzmir’e geldiğinde hem buradan katılımı artırmak için gayret sarf ettiler hem de bizzat kendisi de alandaydı. Yani süreç içerisinde ‘açık evetçi’ oldular. Zaten kendi çevresinde de çok ortaya çıkmadan ‘Evet’e çalıştı. Çünkü AKP ile ilişkilerini iyi tutmaya çalışıyor, AKP’ye geçme konusunda bir gayreti olduğunu duyduk.”

“Referandumda Aliağa da; AKP ve MHP ittifakı yani  ‘Evet cephesi %34, ’Hayır cephesi ise % 66 oy aldı. Bu Evet oranı, AKP’nin 1 Kasım 2015 seçimlerinde Aliağa’da aldığı oy oranından bile düşüktür. Bu sonuç kaybettiklerinin çok açık göstergesidir. Aliağa bir Türkiye mozaiğidir. Türkiye’nin her yerinden göç almış, Türkiye’deki bütün renkleri, zenginliği barındıran bir mozaiktir. Küçük bir Türkiye gibi düşünün Aliağa’yı yada küçük bir İstanbul. Buna rağmen Aliağa Cumhuriyet’e, demokrasiye ve onların kazanımlarına sahip çıkmış, Türkiye genelinden çok daha yüksek bir Hayır sonucu çıkarmıştır. Aliağa halkı, AKP-MHP ittifakına ve onların savunduğu Evet’e, onların savunduğu yönetim sistemine ve anlayışına sırtını dönmüştür.”

‘BELEDİYECİLİK ALİAĞA’DA CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NİN İŞİDİR’

Sayın Başkan, sizin nasıl bir Aliağa tahayyülünüz var?

Benim hayalim Barış ve Kardeşlik kenti Aliağadır. Türkiye’nin dört bir yanından göç alan ve Türkiye’nin tüm renklerini taşıyan, çok renkli bir mozaiktir Aliağa. Türkiye’yi temsil eden prototip bir kent olması nedeni ile Aliağa’da toplumun bütün kesimlerinin kendini huzur içinde hissettiği, barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşadığı ortam Türkiye’nin bugünkü ayrışmış, kutuplaşmış toplumsal tablosu içinde bir örnek olacaktır.

Benim hayalim, çevresi temiz, yeşil bir Aliağadır. Aliağa büyük kirleticileri olan bir sanayi kenti olduğu için çevrenin ve doğanın korunması büyük önem taşımaktadır. Hem mevcut kirletici kaynaklar yeşil teknolojilerle değiştirilmeli hem de dünden kalan çevre kirliliği hızla temizlenmeli, Aliağa daha yeşil ve doğa dostu, daha yaşanılası bir kent haline gelmelidir.

Benim hayalim emek, demokrasi, kültür ve sanat kenti Aliağadır. Bir emekçi kenti olan Aliağa da emeğin örgütlenmesinin yaygınlaşması demokratik bir kent yaratmaya da katkı sağlayacaktır. Demokrasinin geliştiği Aliağa da, Emek ve Barış Şenlikleri yeniden başlamalı,  kültür ve sanat yeniden günlük hayatımızın içinde yer bulmalıdır.

AKP, MHP, HDP seçmeni, siz kazanırsanız onları dışlar mısınız? Yoksa herkesin kazandığı, farklı bir Aliağa yönetimi olabilir mi? Size oy vermeyecek olan seçmene mesajınız ne olur?

Cumhuriyet Halk Partisi Aliağa’da belediye yönetimine geldiğinde, toplumun her kesimini kucaklayan bir belediyecilik yapacağını herkes görecektir. Mevcut belediye yönetiminden Aliağa’nın tüm toplum kesimlerinin çok ciddi bir şikâyetleri var. Hemşerilerimiz ‘Belediyecilik Aliağa’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin işidir’ diyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ayrıştırmayan, kutuplaştırmayan, ötekileştirmeyen, kendisine oy veren, vermeyen ayrımı yapmayan, belirli bir kesime arkasını dönmeyen, herkesi kucaklayan, sosyal demokrat dünya görüşünden kaynaklanan duruşunun sonucudur bu. Aliağa’da toplumun farklı kültürel ve sosyal hassasiyetlerine sahip kesimlerinin rahatça altında yaşayabileceği bir şemsiye yaratıyor Cumhuriyet Halk Partisi belediyeciliği. Önümüzdeki dönem CHP belediyeciliğinin kucaklayıcılığını çok daha güçlü bir şekilde yeniden hayata geçireceğiz. Bugünün Aliağayı yoran ve toplumu geren belediyeciliğinden sonra tüm toplum kesimlerinin rahat nefes alacağı yeni bir Aliağa yaratacağız. AKP’liler, MHP’liler, HDP’iler ya da başka partililer, oy veren için de vermeyen herkes birinci sınıf Aliağalı olacak yeniden. Kimseyi ayrıştırmayacağız, hizmeti herkese eşit ve adil götüreceğiz, herkesin belediyesi olacağız. Eğer Aliağa’yı barış kenti olacaksa, zaten önce yerel yönetimin gerçekten siyasi ayrımcılıktan, parti aidiyetinden kurtulması, herkesi kucaklaması lazım.

Başkanım röportajı siz yapmış olsaydınız, ne başlık atardınız?

‘Aliağa barışın kenti olsun’ diyelim. Çünkü bugün Aliağa’da toplumsal barış ciddi bir ihtiyaçtır. En önemli sorunu budur Aliağa’nın. Toplumsal barış ise ne yazık ki yerel yönetimin ayrıştırıcı diliyle bozulmaktadır. ‘Aliağa toplumsal barışın kenti olsun’ diyelim. Toplumun güçlü duygularla bir arada durabilmesinde ciddi sıkıntılar var. Aliağa’da güç kullanan, ayrıştıran, kötü söz söyleyen, kendisine biat etmeyeni hedef gösteren, kendisinden olmayanı dışlayan, sponsorluk adı altında belediye gücü ile yasal dayanağı olmayan ve bütçe dışı kaynak oluşturan bir yönetim var. Bu kadar ayrıştırıcı dili ve ötekileştirici yaklaşımı olan bir belediyecilik Aliağa gibi mozaik bir kent için çok sıkıntılı sonuçlar doğurur.


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

Editör: Haber Merkezi