Röportaj: Asya Yaşarikiz

Pat diye girsem dedim konuya, öyle de oldu. Sahi nereden çıkmıştı bu son kitap, “Ölmeden iyi İnsanlar?”

1992’de İzmir’e gelen Bekir Yurdakul, 90’lı yılların sonuna değin çeşitli gazetelerde görev yaptı. Edebiyat, kültür-sanat, çocuk ve kitap sayfaları hazırladı. Kitabı şöyle bir alıcı gözle karıştırınca o yıllardan izler taşıdığına tanık oluyor okur.- Haklısınız. Örneğin kitabın ‘önsöz’ünde yer alan metin, 1999’a, Milliyet Ege yıllarına götürüyor okuru.

O zamanlardan yazılmış mıydı bu metinler? Ya da ne zaman koymuştu aklına bu kitabı Bekir Yurdakul?

- Hayır, o dönemlerde böyle bir toplam yoktu aklımda. Ne ki bilim, sanat insanlarının, gazetecilerin, özellikle edebiyatçıların bu türlü hazır cevap halleri, esprili yanıtları yaşam boyu ilgimi çekmiştir. Sonraları sanat edebiyat etkinliklerini sunarken bu türden anekdotları, öykücükleri anlatmayı çok sevdim. Sevildi de bu anlatımlar. Bu bağlamda anlatılanları dinlemeyi, yazılanları okumayı da her geçen gün daha çok sevdim. Bir gün kendimi, bu türden anı demetlerini günlüğüme yazarken buldum. Kendime, bunları bir yapıtta toplasam deyişimin üzerindense on yılı aşkın zaman geçti.

Kitapta Abdülhak Hamit Tarhan, Ahmet Haşim gibi çağdaşımız olmayan yazarlardan da anılar bulunca derlemenin çerçevesini de soruyorum Bekir Yurdakul’a. Nasıl bir toplam bu yapıt? Kişisel tanıklıklarınızın ötesinde bir boyutu da var.

- Doğru. Kendi tanıklıklarım yapıtın nerdeyse yarısını oluşturuyor. Yanı sıra dostlarımdan dinlediklerim ve kimi yapıtlardan okuduklarım da var. Onlar için kaynak belirttim.

Üç yüzü aşkın metni barındıran bu yapıtta kimler yok ki!

Ege’den, özellikle İzmir’den çok sayıda yazar, sanatçı ve gazeteci yer alıyor. Bakın kimler var:

A. Ömer Erdoğan, A. Tuncay Karaçorlu, Ahmet Günbaş, Ahmet Ordu, Altuğ Dilmaç, Avram Ventura, Aydın Şimşek, Aytül Akal, Bahri Karaduman, Bilsen Başaran, Buket Akkaya, Cavit Kürnek, Durmuş Taşdemir, Ece Apaydın, Ekin Erman, Emel Kayın, Eray Özbek, Erbil Tuşalp, Erdoğan Aytekin, Erkin Usman, Eşref Karadağ, Fehmi Salık, Fikret Alan, Gökhan Arslan, Güngör Tekçe, Hacer Kılcıoğlu, Hakan Cem, Halim Yazıcı, Hamit Demir, Hasan Efe, Hasan Özkılıç, Hidayet Karakuş, Hüseyin Turan, Hüseyin Yurttaş, İffet Diler, İlker İşgören, İlker Kılıçer, Kaya Bekât, M. Korkmaz Dinçer, M. Mazhar Alphan, M. Mümtaz Tuzcu, M. Sadık Kırımlı, M. Salim Çetin, M. Şaban Kalkan, Mavisel Yener, Mehmet Genç, Melih Ergen, Mevlüt Kaplan, Mine Ömer, Misket Dikmen, Murteza Albayrak, Muzaffer İzgü, Muzaffer Kale, Muzaffer Sarıgül, Nail Uyar, Nâzım Salık, Nuran Hariri, Nursel Çetin, Oğuz Tümbaş, Onur Akyıl, Onur Şenli, Özdemir Nutku, Özge Kocatürk, Özkan Mert, Recai Atalay, S. Salih Gör, Salâh Birsel, Selçuk Oğuz, Şadan Gökovalı, Şebnem Doğruer, Talat Aydilek, Tuğrul Keskin, Veysel Çolak, Yaşar Ürük, Yolcu Bilginç, Yücelay Sal, Yüksel Ünal...

Kaybettiklerimiz de yer alıyor: A. Neyzar Karahan, Avni Arbaş, Bahattin A. Ertük, Bülent Akkurt, Can Yücel, Dario Moreno, Dinçer Sezgin, Erdoğan Çokduru, Güngör Dilmen, Halikarnas Balıkçısı, Haşim Kanar, İsmail Sivri, M. İskender Özturanlı, Musa Baran, Nahit Ulvi, Necati Cumalı, Neşet Ertaş, Neyzen Tevfik, Özcan Yalım, Özdemir Hazar, Özer Öztep, Reşat Nuri, Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul, Tarık Dursun K.

Bir de bu anılarda adı geçenleri düşününce İzmir’de yaşayan edebiyat, sanat insanlarının neredeyse tamamı yer alıyor bu güldestede, diyebiliriz.

Tamamı çok iddialı olur ama önemli bir bölümü yer aldı.

Peki, neden anı? Anıların çok özel bir önemi var sanırım sizin için.

Evet, öyle. Öncelikle anı okumayı da yazmayı da seviyorum. Bu alanda başka çalışmalarım da var. Bunlar hep sevgiyle aktardığım, paylaştığım metinler. Dolayısıyla dostluğumuzu besliyor, ilişkiyi hep sıcak tutuyor. Yitirdiğimiz dostlara ilişkin olanları paylaştıkça ayrılığın o yaralayan acısı az da olsa hafifliyor; yeniden bir aradaymışım duygusu veriyor bana. Düzenli gazete okumaya başladığım yıllara götürdü bu sorun beni. En çok Mustafa Ekmekçi’yi okumayı severdim. Öyle çok insan olurdu ki Cumhuriyet’teki o kısacık köşe yazısında. Sonra Salâh Birsel, Tarık Dursun Kakınç, Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer, Erdal Öz, Aydın Boysan ve daha niceleri. Anılarla zamanda yolculuğa çıkmak, bambaşka dönemlerin toplumsal yapısına tanıklık etmek, hiçbir koltuğu/ erki umursamamış düşün insanlarının bir dil ve zekâ inceliğiyle duvarları yıkışına tanık olmak az şey midir!

İster istemez geliyor insanın aklına; bitti mi peki bu yapıt?

Mümkün mü? Yazmayı sürdürüyorum. Yayıncım sevgili Kadir Aydemir, yeni baskılarda genişletiriz demişti ama şimdiden yeni bir kitaba doğru yol almaktayım yeni metinlerle.

Neden “Ölmeden İyi İnsanlar” sorusu da dolaşıp duruyor aklımda?

Hayata, insandan umut kesmeyen bir pencereden bakan sanat insanları dostlar yaşarken çıksın istedim bu kitap. Ama asıl kastım, Orhan Veli’nin halkın (kör ölür badem gözlü olur) yaklaşımından el alıp (biz de ölünce iyi adam oluruz) dediğine bir göndermeydi. Üçüncü bir nokta daha var ki kitabın adına yüklediğim onu da bütünüyle okura bıraktığımı söylemek isterim.

Bildiğim kadarıyla bu, on birinci kitabınız, sırada ne var?

Evet, on bir oldu. Ortaokul öğrencileri için hazırladığım “Dilimsel Şeyler”, bir anı-öykü dosyam, hayvan öyküleri, bir kısa öykü seçkisi günışığına çıkmayı bekliyor. Hepsi çocuklar için.

Yeri gelmişken çocukları da sormak isterim. Günümüz teknoloji çağında çocukların kitaplarla arası nasıl sizce? Yeterince okuyor mu çocuklar?

Senin sorun da içinde saklıyor, günümüz çocuklarının yeterince okumadığı yargısını. Bu yargıya hak versek bile bunun sorumlusu çocuklar değil ki! Öncelikle yetişkinlerin okumaya vakti yok. Bunca yayına ve kitaba karşın ülkemizin büyük bölümünde çocuklarımız kitaplardan (hâlâ ve başarıyla) uzak tutuluyor, kitaplara erişmeleri engelleniyor. Kitaplarla buluşan çocuklarımız için de bu dönemin taşıdığı sancılar ve belki de en önemlisi niteliksiz yayınların yaygınlığı ilk elden anımsanması gereken noktalar. Teknoloji ve yaşam ilişkisini doğru kurarsak çocuk-kitap ilişkisinde de hatalı tespitlere varmaktan koruruz kendimizi.

İzmir Kitap Fuarı bu yıl 22. kez düzenlendi. Neler söylemek istersiniz?

1992’de, İstanbul Kitap Fuarının onuncusuna İzmir’den görevli olarak katılmıştım. Yalnızca üç yıl sonra başlayacak olan İzmir Kitap Fuarının haberini o günlerde çalıştığım gazetenin kitap sayfasında verebilir miyim diye epey uğraşmış ama ilgililerden en küçük bir ışık alamamıştım. İki noktayı belirtmeliyim: TÜYAP İzmir Kitap Fuarı, yirmi yılı aşkın süredir İzmir’in en önemli, dikkate değer edebiyat etkinliği olma özelliğini koruyor. İkincisi de şu: İnsanlar doğrudan karşı çıkamıyorlarsa zora, zorbalığa; zorbanın uzak durun dediği neyse ona daha yoğun ilgi gösteriyorlar. Geçen yılki fuarın gördüğü ilginin bende böyle bir okuması var.


İZ DERGİ'YE İZMİR'DEN YA DA ŞEHİR DIŞINDAN NASIL ABONE OLUNUR? TIKLAYIN

SUNU YAZISI İÇİN TIKLAYIN

HAYIR DAHA BİTMEDİ: ‘KÖY KÖY UMUDU ÖRÜYORLAR’

Editör: Haber Merkezi