KADER MENTEŞ BOLAT / Handan Gökçek’in son kitabı   Ve Yokmuş’u okumaya başladığınız ilk sayfalardan itibaren iyi bir anlatı ustası ile karşılaşıyorsunuz. Dilin ustalıklı kullanımı, yeni çağrışımların çokluğu belleğimize yeni ifadeler, yeni lezzetler kazandırıyor.

Romanın baş kahramanı Bilgin, kendi sessiz dünyasında yazarak çoğalan bir karakter. Dünya ile bağını kendi ördüğü duvarla sınırlandırma çabası bu belki de. Dilsiz bir duvar…

Yaşadığı ağır travmalarla bir çeşit baş etme yöntemi. Bu duvarı aşan tek sihirli şey ise: Sözcükler…

12 Eylül’ün zamanı, insanları ezen, toplumsal travmaları çoğaltan gölgesinde tek suçu çocuk olmak Bilgin’in. ‘Eksik’ sözcüğü ile özetlemek mümkün Bilgin’in hayatını. Sahip olduğu şeyler, aynı zamanda yitirdiği şeylere dönüşüyor bir zaman sonra. Bacağında eksikliği olan bir baba, evini ve çocuğunu terk eden bir anne, çok sevdiği komşu teyze Madam Agavni’nin mahalleden kovuluşu, Selvi’nin gidişi, Fergun dedenin ölümü, en önemlisi de kendi bedenindeki kayıp. İnsanlarla iletişimi göz kırpmaktan ibaret olan yalnız bir adam (seçilmiş bir yalnızlık) ve dost bildiği kedi Anton.

İç içe geçen hikayelerle toplumsal gerçeklikten kaçış fırsatı da sunuluyor kitapta. Bu, kısa süreliğine de olsa uzaklaşma hali okuyucuya da iyi geliyor. “ Gerçeğin elinden ölmemizi önleyecek bir şey varsa o da sanattır ” diyen Nietzsche’nin  sesi yankı buluyor bu satırlarda.

“ Dinle Küçük Adam” dan alıntıların Anton’un  ağzından yapılması bilge bir kediyle karşılaştırıyor  okuyucuyu.

Sonuç olarak diyebilirim ki;  Bilgin yaşayan bir kahraman ve hep yaşayacak!

Editör: Haber Merkezi